Türkiye siyasetinin en köklü partilerinden biri olan ve iktidar ittifakının kilit ortağı konumundaki partide, sular durulmuyor. Son dönemde başlatılan yeni siyasi süreç ve atılan cesur adımların beklenen sonucu vermemesi, parti içinde ve çevresinde "liderlik değişimi" fısıltılarını yüksek sesle dillendirilmeye başlanmasına neden oldu. İktidara yakınlığıyla bilinen eski vekillerden gelen "Süreç başarısız olursa genel başkanlık koltuğu tehlikeye girer, hatta parti içinde bir darbe olabilir" şeklindeki iddialar, Ankara'da yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Analistlere göre bu parti, klasik bir siyasi parti yapısından ziyade, devletin belirli politikalarını ve "kırmızı çizgilerini" temsil eden, bir nevi "misyon partisi" hüviyetinde. Dolayısıyla partinin lideri de siyasi kariyer planlamasından öte, kendisine yüklenen tarihi bir misyonu yerine getirmekle mükellef görülüyor. Son dönemde terör sorununun çözümü için risk alarak öne çıkan ve en radikal çıkışları yapan liderin, bu hamlelerinin kişisel bir tercih değil, devlet aklıyla yürütülen bir projenin parçası olduğu değerlendiriliyor. İddia edilen "darbe" veya "değişim" senaryosu da tam bu noktada devreye giriyor.
Eğer yürütülen bu süreç, hedeflendiği gibi terör örgütü liderinin meşruiyet kazanması ve silahların tamamen susmasıyla sonuçlanmazsa, faturanın bu politikayı yürüten lidere kesilebileceği konuşuluyor. Ancak buradaki "darbe" kavramı, parti içi muhalefetin veya delegelerin ayaklanması şeklinde değil, partiyi ve lideri yönlendiren, politikaları empoze eden "üst akıl" veya odakların, "Bu görevi başaramadın, artık çekil" demesi şeklinde tezahür edebilir. Zira partinin geçmiş kongre süreçleri ve liderin koltuktaki sarsılmaz yeri incelendiğinde, değişimin ancak dışarıdan bir müdahale veya "görevden el çektirme" ile mümkün olabileceği görülüyor.
Parti tabanının ve teşkilatlarının lidere olan sadakati bilinmekle birlikte, liderin siyaset tarzının, sokağa inmekten ve halkla buluşmaktan ziyade, genel merkezden stratejik hamleler yapmak üzerine kurulu olması dikkat çekiyor. Yıllardır Türk siyasetini dizayn eden, en kritik dönemeçlerde oyun kurucu olan bu ismin, şayet bahsedilen misyonu tamamlayamazsa, yine onu o konuma getiren irade tarafından değiştirilmesi, siyasetin doğasına aykırı olmayan bir ihtimal olarak masada duruyor. Bu senaryo, sadece bir parti içi mesele değil, Türkiye'nin gelecek on yılını şekillendirecek bir kırılma noktası olabilir.





