Küresel ticaretin dalgalı sularında, Doğu Akdeniz'in limanları adeta bir satranç tahtasına dönüşmüş durumda. Pandemi sonrası toparlanan ekonomi, jeopolitik gerilimlerle dans ederken, her konteyner gemisi bir hikaye taşıyor; çelik yüklerinden kimyasal varillere uzanan bu akış, milyonlarca dolarlık sırları barındırıyor. Yunanistan'ın antik limanlarından İsrail'in modern rıhtımlarına uzanan rotalar, yıllardır sessizce işlerken, ani patlamalar kamuoyunu ayağa kaldırıyor. Demir-çelik endüstrisi, bu oyunun en parlak figürü; ihracat rakamları roket gibi yükselirken, arka planda fısıldanan şüpheler büyüyor. Peki, bu limanların gölgesinde yatan gerçek, ticaretin mi yoksa vicdanın mi zaferi olacak?
Asıl fırtına burada kopuyor: AKP iktidarının Mayıs 2024'te duyurduğu İsrail'e ticaret kısıtlamalarının üzerinden aylar geçmesine rağmen, Türkiye'nin Yunanistan'a demir-çelik ihracatı adeta patlama yaptı. Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği verilerine göre, Ağustos ayında bu ihracat yüzde 96 sıçrama kaydederek rekor kırdı; Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin Eylül ayı raporları ise daha da çarpıcı: Yunanistan'a çelik ihracatı yıllık yüzde 65,2 artışla 69 milyon 950 bin 240 dolara fırladı, aylık bazda ise yüzde 88'lik bir roketleme yaşandı. Demir ve demir dışı metaller kategorisinde yıllık yüzde 55,3, aylık yüzde 34,4'lük artışlar, toplamı 27 milyon 442 bin 570 dolara taşıdı – geçen yıl aynı dönemde sadece 17 milyon 669 bin 390 dolardı. Yunanistan, geleneksel olarak Türkiye'nin çelik ihracatında ilk sıralarda yer almazken, bu ani yükseliş "Bu neyin sevkiyatı?" sorusunu gündeme bomba gibi düşürdü; uzmanlar, Pire Limanı'nın bu malların İsrail'e dolaylı rotası haline geldiğini fısıldıyor.
Bu şüphelerin kökeni, Ekim 2023'te Tel Aviv'in Gazze'ye yönelik saldırılarının yoğunlaşmasıyla patlak verdi; o dönemden beri Filistin'e yönelik hamasi söylemlerle dolu AKP iktidarı, Mayıs 2024'te ticareti kısıtladığını ilan etse de, rakamlar bambaşka bir hikaye anlatıyor. TİM verilerine göre, 2025'in Ocak-Eylül döneminde doğrudan İsrail'e ihracat sadece 18 bin 160 dolara geriledi – adeta bir damla su. Ama aynı süreçte Filistin'e –ki tüm gümrük ve ticaret yolları İsrail kontrolünde– ihracat 4 milyar 47 milyon 534 bin 600 dolara ulaştı; çelik kategorisinde yıllık yüzde 43,2 artışla 123 milyon 502 bin 990 dolara, aylık bazda ise Ağustos'tan Eylül'e yüzde 314,6'lık üç katlık sıçramayla zirveye çıktı. Demir ihracatında aylık yüzde 17,9'luk hafif bir düşüş olsa da, genel tablo net: Filistin üzerinden dolaylı İsrail akışı, yasağın delindiğinin en somut kanıtı gibi duruyor. Düşünün: Ham çelik üretiminde dünyada 8'inci sıradaki Türkiye'nin 2023'teki en büyük çelik müşterisi 717 milyon dolarla İsrail'di; şimdi bu para, dolambaçlı yollardan akmaya devam ediyor.
Yunanistan-İsrail ticaretindeki patlama ise oyunun en renkli parçası: 2023'te 920 milyon dolar olan iki ülke arasındaki akış, 2024'te yüzde 41,3'lük artışla 1,3 milyar dolara sıçradı; Yunanistan'ın İsrail'e metaller başta olmak üzere 903 milyon dolarlık ihracatı, Türkiye'den gelen yüklerin izini sürüyor. İsrail basını, bu sırrı çoktan ifşa etti; tüccarlar, Türkiye'den yola çıkan gemilerin Pire Limanı'na uğrayıp evrak değişikliğiyle İsrail'e demirlediğini doğruluyor. Maariv gazetesine konuşan İsrail Müteahhitler Birliği Başkanı Eran Siv, 2025'in ilk 7 ayında Türkiye kaynaklı 567 milyon dolarlık ithalatı itiraf ederken, "Her ay yaklaşık 1500 konteyner gemisi Türkiye-Yunanistan-İsrail üçgeninde dönüyor, belgeler değiştiriliyor" diye haykırdı. İsrailli emlak devi Shmager Vaknin ise daha da net: "Antalya'dan yüklediğim kargoyu Kıbrıs'a gönderiyorum, orada evrakları yenileyip İsrail'e yolluyorum. Büyük mesele değil, sadece yüzde 6-8 ek maliyet – inşaat fiyatlarını şişiriyor." Bu itiraflar, Rodos ve Kıbrıs adalarının ara durak rolünü gözler önüne seriyor; gemiler, Akdeniz'in mavi sularında dolanıp, yasağı delerek yüklerini boşaltıyor.
Geçmişe dönersek, bu liman oyunları yeni değil; 2023 sonlarında İsrail'in Gazze hamleleri sonrası boykot çağrıları yükselirken, dolaylı rotalar sessizce devreye girmişti. O dönem Yunanistan'a çelik ihracatı sakin seyrederken, 2024 Mayıs'ındaki resmi kısıtlama sonrası ani patlama, stratejik bir manevra gibi duruyor. İsrail Merkezi İstatistik Bürosu'nun Eylül 2025 raporları, Ocak-Temmuz arası 1,9 milyar şekellik Türkiye ithalatını doğruluyor – doğrudan değil, dolaylı. BIANET'in 18 Eylül haberine göre, İsrail limanları Türkiye gemileriyle dolu; Türkevi şirketleri, Pire üzerinden delik deşik ediyor yasağı. DMM'nin 2 Ekim'deki yalanlaması –"Ticari gemiler gitmiyor"– ise inandırıcılığını yitirmiş görünüyor; Furkan Hareketi'nin Ağustos raporunda, Ocak-Mayıs'ta 393,7 milyon dolarlık dolaylı ihracat ve Yunanistan sevkiyatlarının yüzde 71 artışı, oyunun boyutunu ortaya koyuyor. Grok'un Temmuz tweet'i bile, "Dolaylı yollar devam ediyor" diye fısıldıyor; Mehrnews'in 17 Eylül'ü, yeni rotaların hız kazandığını haykırıyor. Bu zincir, AKP'nin Filistin söylemlerini gölgeliyor; hamasi nutuklar bir yanda, konteynerler öte yanda akıyor.
Heyecan dorukta: Bu üçgen rota, maliyetleri şişirirken inşaat sektörünü vuruyor; Vaknin'in yüzde 6-8'lik ek yükü, İsrail'de ev fiyatlarını roketliyor, Türkiye'de ise ihracatçıları gizli kazançla besliyor. Sosyal medyada #LimanOyunları etiketiyle fırtına koparken, boykot aktivistleri "Vicdan nerede?" diye soruyor; Pire Limanı'ndaki konteyner kuyrukları, uydudan bile görülüyor. Peki, bu oyun nereye evrilir? Ticaret Bakanlığı'nın 7 Mayıs 2025 Yunanistan pazarı rehberi, gümrük belgelerinin zorunluluğunu vurguluyor ama evrak hilesi deliyor her şeyi. Gelecek aylarda, uluslararası baskılar artarsa –AB'nin yeşil ticaret kuralları gibi– bu rotalar tıkanabilir; yoksa dolaylı akış, 2026'ya kadar milyarları aşar, Filistin'e giden "yardım" kılıfında İsrail'e akar. Uzmanlar, "Ani patlamalar şüpheli, denetimler şart" diyor; ADMİB'in yüzde 96'sı, TİM'in yüzde 88'i, hepsi bir işaret: Oyun devam ediyor, ama sonu nereye varır?
Sektördeki dalgalar cabası: Demir-çelik endüstrisi, bu gizli rotayla nefes alırken, kimyasal ve plastik ithalatı Yunanistan üzerinden dengeyi koruyor; İsrail'in Yunanistan'a kimyasal ihracatı, metallerle mübadele gibi işliyor. 2025'in ilk yarısında Türkiye-Filistin çeliği üç katına çıkarken, dolaylı İsrail ithalatı 567 milyon doları aştı; Siv'in 1500 konteyner itirafı, Akdeniz'i bir ticaret labirentine çeviriyor. Antalya'dan Kıbrıs'a, oradan Hayfa'ya uzanan zincir, Rodos'un sakin koylarında evrak yenileniyor; bu hile, sadece para değil, vicdan yükü taşıyor. Boykot çağrıları yükselirken, tüccarlar "Büyük mesele değil" diye küçümsüyor; ama halkın öfkesi, bu limanları hedef alırsa ne olur? İnşaat maliyetleri şişerken, Gazze'deki yıkım devam ediyor; bu tezat, Türkiye'nin aynası mı?
Bu liman destanı, sadece konteynerlerden ibaret değil; bir ulusun ikilemini yansıtan bir ayna. Yunanistan'ın Pire'si, Kıbrıs'ın ara durakları, Rodos'un sakinliği – hepsi, yasağın delik deşik edildiği sahneler. Siv'in itirafları, Vaknin'in hesapları, rakamların yükselişi... Hepsi, dolaylı akışın kanıtı; 2025'in son çeyreğinde bu oyun büyür mü yoksa uluslararası denetimlerle çöker mi? Filistin'e 4 milyarlık "ihracat", İsrail'e gizli köprü; bu sır, boykot fırtınasını mı tetikler yoksa sessizce akar mı? Ticaretin dalgaları, vicdanları sarsarken, Akdeniz'in mavi suları sırlarını fısıldıyor; kim bilir, bir sonraki gemi, son perdeyi mi açar? Kalpler hızlanıyor, çünkü bu oyun, yarınları belirleyecek – ve o, durmak bilmiyor.




