Orta Doğu'nun tozlu rüzgarları, her zaman beklenmedik bir virajda döner. Gazze'nin dar sokaklarında, beton yığınlarının arasında, anneler çocuklarını sararken dualar yükselir; Tel Aviv'in parlak caddelerinde ise sirenler susmaz. Bu topraklar, binlerce yıldır barış hayalleriyle yoğrulmuş, ama her seferinde kanla sulanmış. Hatırlayın, 1948'in acısını, 1967'nin yaralarını, 2000'lerin intifadalarını... Her çatışma, bir neslin hafızasında iz bırakır. Bugün, 2025'in ekim ayına geldik; küresel arenada Ukrayna'dan Sudan'a uzanan savaşlar, enerjimizi emerken, Gazze hâlâ bir yara. BM raporları, son bir yılda 40 binden fazla can kaybını fısıldıyor; açlık, susuzluk, çadırlarda geçen geceler... Filistinliler, özgürlük diye haykırırken, İsrail güvenlik duvarını örüyor. Ateşkes umutları, defalarca masaya yatırılmış; Oslo'dan Doha'ya, her görüşme bir umut, her kopuş bir hayal kırıklığı. Katar'ın lüks otellerinde, Mısır'ın stratejik masalarında, diplomatlar ter döküyor. Ama bu seferki, farklı bir gölge var – bir ret, bir boykot, bir sessizlik... Ve bu sessizlik, tüm bölgeyi titretiyor. Peki, barışın eşiğindeki o tören, neden bir hayalet gibi asılı kaldı havada?
İşte o kritik an: Yabancı basının nabzını tutan AFP, bomba gibi bir haber patlatıyor. Hamas'ın üst düzey bir sesi, Hüsam Badran, ajansa konuşuyor – Siyasi Büro üyesi, örgütün stratejik beyni. Röportaj, Doha'nın sıcak havasında mı yoksa Beyrut'un gizli odalarında mı yapılmış, belli değil; ama kelimeler keskin bir bıçak gibi. Badran, net: "Resmi imza töreni konusunda biz yer almayacağız." Bu cümle, sadece bir ret değil; yılların birikmiş güvensizliğinin patlaması. Hamas, Gazze barış anlaşması için öngörülen o büyük törene katılmama kararı aldı. Neden mi? Badran, detaylara girmiyor, ama alt satırlarda ipucu var: Örgüt, "esas olarak Katar ve Mısır arabulucuları aracılığıyla hareket ediyor." Yani, sahne ışıkları altında el sıkışmak yerine, perde arkasında kalmayı tercih ediyor. Bu, bir taktik mi, yoksa derin bir şüphe mi? Gazze'nin harabeye dönmüş hastanelerinde, mülteci kamplarında bekleyen binlerce aile için, bu karar bir şok dalgası. İmza töreni, belki Kahire'de, belki Doha'da planlanmıştı – ama Hamas'ın yokluğu, masayı yarım bırakıyor. Badran'ın sesi, AFP mikrofonlarında yankılanırken, dünya ekranlara kilitlendi; sosyal medya, #GazaCeasefire etiketiyle dolup taştı.
Bu ret, sadece bir günün haberi değil; Hamas'ın uzun soluklu stratejisinin bir parçası. Hatırlayın, 2023 sonbaharındaki o ilk patlamalardan beri, örgüt ateşkes görüşmelerinde hep temkinli. Katar'ın emiri, Mısır'ın istihbarat şefi, defalarca devreye girdi; geçici molalar, esir takasları, insani yardım koridorları... Ama her seferinde, İsrail'in hava saldırıları, Hamas'ın roketleri, döngüyü yeniden başlatıyor. Badran'ın açıklaması, bu döngünün en taze halkası: Tören, sembolik bir zafer olabilirdi – liderler kürsüde, kameralar önünde, "Barış" diye haykıranlar. Ama Hamas, "Biz sahneye çıkmayız" diyor. Neden? Belki İsrail'in şartlarını kabul etmiyorlar; belki törende "teslimiyet" kokusu alıyorlar. Badran, röportajda bunu ima ediyor: Arabulucular üzerinden hareket, doğrudan imzadan kaçış. Katar, Doha'daki saraylarında masayı kurarken, Mısır Sina sınırında lojistiği yönetiyor – ikisi de, Filistin davasının sessiz bekçileri. Ama bu boykot, onların çabalarını gölgeliyor mu? Gazze'de, Hamas'ın kontrolündeki bölgelerde, halk ne diyor? Sokak röportajları, umutsuz bir karışım: Bazıları "Doğru karar, zayıf görünmeyiz" derken, diğerleri "Barış için her yol" diye iç çekiyor. Bu karar, örgütün iç dinamiklerini de yansıtıyor; liderler, Gazze'nin tünellerinden Beyrut'un güvenli evlerine dağılmış, ama irade tek.
Orta Doğu'nun bu karmaşasında, Hamas'ın ret kararı dalga dalga yayılıyor. İsrail cephesi, sessiz – ama Tel Aviv'deki yetkililer, "Bu, onların sorunu" diye fısıldıyor kulislerde. Netanyahu'nun kabinesi, güvenlik duvarını güçlendirirken, bu boykotu bir fırsat mı görüyor? Yoksa yeni bir müzakere turunu tetikleyecek mi? ABD, Biden'ın son açıklamalarında "Ateşkes yakın" demişti; ama bu ret, Beyaz Saray'ı köşeye sıkıştırıyor. Avrupa Birliği, Brüksel'den "Diyalog çağrısı" yapıyor; Arap Ligi, Cidde'de acil toplantı sinyali veriyor. Katar ve Mısır? Onlar, arabuluculuğun yükünü sırtlanmış; Doha'daki diplomatlar, telefonlar susmuyor. Badran'ın sözleri, AFP üzerinden dünyaya yayılırken, Gazze'nin geceleri daha da uzuyor – roket sesleri, drone vızıltıları... Bu tören, belki ertelenir, belki başka bir formata döner; ama Hamas'ın yokluğu, barışın kırılganlığını bir kez daha gösteriyor. Filistin diasporası, Avrupa'dan Ürdün'e, protestolarla sesini yükseltiyor: "Hamas yalnız değil, ama barış nerede?"
Derine inelim: Hüsam Badran kim? Hamas'ın Siyasi Bürosu'nda, dış ilişkilerden sorumlu bir kilit figür – 40'lı yaşlarında, sakallı, gözlerinde çelik bir bakış. AFP röportajı, onun nadir çıkışlarından; genellikle gölgede kalır, ama bu sefer spotu reddediyor. "Esas olarak Katar ve Mısır arabulucuları aracılığıyla hareket ediyoruz" – bu cümle, örgütün felsefesini özetliyor. Doğrudan imzalar, belki İsrail'e "eşitlik" sinyali verir; ama Hamas, direnişin simgesi olarak, perde arkasını seçiyor. Gazze Şeridi'nin 365 kilometrelik sınırında, bu kararın yankıları: Rafah'ta yardım konvoyları beklerken, Han Yunus'ta okullar harabede. BM, son raporunda 2 milyondan fazla insanın yerinden edildiğini söylüyor; açlık eşiğinde 500 bin çocuk... Ateşkes, bu cehennemi dindirebilirdi – esir takası, 100'den fazla rehine, Filistinli mahkumlar... Ama tören boykotu, her şeyi askıya alıyor. Belki Badran, Katarlı yetkililerle görüşmüş; belki Mısırlı generallerle telefonlaşmış. Bu arabuluculuk, 2014'ten beri devam eden bir zincir; her halka, bir umut, bir hayal kırıklığı.
Bu kriz, küresel dengeleri de sarsıyor. İran, Tahran'dan "Hamas'ın yanında" sinyali verirken, Suudi Arabistan sessizliğini koruyor – Abraham Anlaşmaları'nın gölgesinde. Ürdün, Amman'da mülteci akınını düşünürken tedirgin. ABD'nin Ortadoğu elçisi, "Tarafları masaya çağırma" çağrısı yapıyor; ama Hamas'ın ret'i, bu çağrıyı boşa çıkarıyor. Sosyal medyada, #GazaPeace etiketiyle milyonlarca paylaşım; Filistin bayrakları dalgalanırken, İsrail yıldızı parlıyor. Badran'ın röportajı, AFP'nin Fransızca ve İngilizce servislerinde dönüyor; dünya liderleri, kahvelerini yudumlarken okuyor. Gazze'de, bir baba çocuğuna "Barış gelecek mi?" diye sorarken, cevap rüzgarda kayboluyor. Bu boykot, belki yeni bir müzakere formatı doğurur – sanal imzalar, vekil temsilciler... Ama kesin olan, Hamas'ın duruşu: Direniş, sahne ışığından uzak, tünellerde devam ediyor.
Peki, bu ret nereye varacak? İmza töreni iptal mi olacak, yoksa Hamas'sız mı sürecek? Katar ve Mısır, arabuluculuk köprüsünü onaracak mı? Badran'ın sözleri, bir uyarı gibi: "Biz buradayız, ama şartlar değişmezse..." Gazze'nin yaralı kalbi, atarken bekliyor – barış, bir imza kadar yakın, bir ret kadar uzak. Orta Doğu'nun bu sonsuz dansında, her adım kritik; ve bu seferki, en risklisi. Belki yarın, Doha'da yeni bir telefon çalar; belki Kahire'de masalar yeniden kurulur. Ama Hamas'ın gölgesi, törenin boş kürsüsünde asılı kalacak – bir soru işareti gibi, tüm bölgeyi sorgulatacak. Barış, gecikse de, belki bir gün gelir; o zamana dek, dualar ve umutlar, Gazze'nin gecelerini aydınlatır.
            
            
                            
                            
                            




