Aksaray'ın sakin geceleri, bazen en beklenmedik fırtınalarla sarsılır. Bozkırın ortasında, tozlu yolların kenarlarında, sıradan bir devriye bile bir destana dönüşebilir. Ülke genelinde, trafik kontrolleri her gün binlerce kez yapılıyor; TÜİK'in son verilerine göre, 2025'in ilk dokuz ayında alkollü araç kullanımı kaynaklı kaza oranları yüzde 12 azalsa da, hâlâ her hafta yürek burkan haberler çıkıyor. Ama bu seferki, sadece bir kaza değil; bir meydan okuma, bir tehdit, bir ailevi bağlantı iddiası... Valiye telefon açma vaadiyle polisi sindirmeye çalışan bir adam, yanında "Babam hakim" diye bağıran bir kadın... Sokak lambalarının soluk ışığında başlayan bu karşılaşma, sabahın ilk saatlerinde adliye koridorlarında son buldu. Aksaray, o geceyi unutmayacak; zira bu olay, sadece bir trafik durağından ibaret değil, yasanın üstünlüğünün en çıplak hali. Ve polisler? Onlar, üniformalarının altında, milletin sessiz nöbetçileri olarak bir kez daha ayakta durdu. Ama asıl hikaye, o farların söndüğü andan sonra başlıyor – bir valinin alkışları, bir emniyetin gururu...

Şimdi, o perşembe akşamına geri dönelim: Saatler 22:00'yi geçmiş, Aratol Bahçeli Mahallesi'nde, Şehit Ali Er Caddesi uzanıyor sessizce. Caddenin bir yanı, Şehit Önder Güzel Polis Meslek Eğitim Merkezi'ne bakıyor – adeta bir ironi, zira tam burada, şüpheli bir araç beliriyor ufukta. 68 ADR 707 plakalı otomobil, farları titreşerek yaklaşıyor; polis ekipleri, rutin devriyelerinde dur işareti veriyor. Sürücü koltuğunda Yusuf K., 46 yaşında bir adam; yanında ise Döne D., gergin bir siluet. Kontrol başlıyor – ehliyet, ruhsat, ama asıl mesele, alkolmetre. Yusuf K., üflemeyi reddediyor; havada bir gerilim kokusu. Sonra patlıyor her şey: Hakaretler yağıyor, fiziki itiş kakışlar... İkili, polislere doğru hamle yapıyor, ama mavi üniformalar yılmıyor. Gazeteciler bile olay yerine akın etmiş; flaşlar patlıyor, telefonlar kaydediyor. Yusuf K., öfkeyle bağırıyor: "Valiyi arayacağım!" Sesi, caddenin taşlarında yankılanıyor, sanki bir film sahnesinden fırlamış. Döne D. ise devreye giriyor: "Babam hakim!" Bu sözler, bir kalkan gibi; işlem yapılmasın diye, bağlantıların gölgesine sığınma çabası. Ama polisler, ne vali ne hakim tanıyor; sadece yasayı. Güçlükle etkisiz hale getirilen ikili, kelepçeleniyor – o an, Aksaray'ın gecesi bir nefes alıyor.

Olayın sıcaklığı, hastane koridorlarına taşınıyor. Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesi, gece yarısı telaşıyla dolup taşıyor. Yusuf K.'ya kan testi yapılıyor; sonuç, 2.47 promil – resmen bir felaket habercisi. Bu seviye, direksiyona sarhoş bir elin ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteriyor; tek bir viraj, bir aile dramı olabilirdi. Üstelik, adamın sicili temiz değil: Daha önce alkollü araç kullanmaktan ehliyetine el konulmuş. Bu seferki, daha ağır: 4 yıl süreyle ehliyet iptali, üstüne 39 bin 197 TL idari para cezası. Rakamlar soğuk, ama arkasında bir hayat dersi var – yollar affetmez, yasalar da. Döne D. ise, tehdit ve direnişin ortağı; ikisi de gözaltı aracına bindiriliyor, emniyetin gri duvarlarına doğru yola çıkıyor. Orada, ifadeler alınıyor; Yusuf K., "Sadece sinirlendim" diyor belki, Döne D. ise ailevi iddialarını yineliyor. Ama kamera kayıtları, tanıklar, gazetecilerin notları... Her şey, bir yapbozun parçaları gibi yerine oturuyor. Sabahın ilk ışıklarıyla, adliyeye sevk ediliyorlar – sulh ceza hakimliği kapısında, kaderlerini bekliyorlar.

Bağcılar Bodrum Katında Gelişen Tüp Kazası Sonrası 3 Kişi Hastaneye Kaldırıldı
Bağcılar Bodrum Katında Gelişen Tüp Kazası Sonrası 3 Kişi Hastaneye Kaldırıldı
İçeriği Görüntüle

Ve işte, adaletin terazisi devreye giriyor: Hakim, dosyayı inceliyor; "Görevi yaptırmamak için direnme" suçu, ağır bir itham. Tehditler, hakaretler, fiziki saldırı girişimi... Savcı, delilleri sıralıyor; hakim, kararını veriyor: Tutuklama. Yusuf K. ve Döne D., hücrelere doğru yürüyor – "Valiyi arayacağım" vaadi, demir parmaklıkların ardında yankılanıyor boşuna. Bu karar, sadece bir gecenin değil, yılların birikmiş öfkesinin yansıması. Aksaray Valiliği, olayı duyunca harekete geçiyor; zira vali, o tehdidin muhatabı gibi. Ama Kumbuzoğlu, kin gütmüyor; aksine, polislere sarılıyor. Emniyet Müdürlüğü'nde bir buluşma: Müdür Bekir Demir, yardımcıları, o geceki kahraman ekipler... Vali, başarı belgelerini takdim ediyor, el sıkışmalar, alkışlar. "Kendilerine gösterilen direniş ve çirkin sözlere rağmen ekiplerimizin sergilediği sabır, sağduyu ve profesyonellik örnek alınacak nitelikte," diyor Kumbuzoğlu. Sözleri, salonda yankılanıyor; polisler, başlarını eğiyor utangaçça. Devam ediyor: "Polislik çok zor bir görev. Hem yasaları uygulayıp hem de taşkın davranışlar karşısında sakin kalmak kolay değil. Bu davranışlarıyla sadece Aksaray’a değil, tüm Türkiye’ye örnek oldular. Hepsini yürekten kutluyorum." Bu teşekkür, bir madalya gibi; mavi üniformalara takılıyor, göğüslerini kabartıyor.

Bu olay, Aksaray'ı aşıp ülkeye yayılıyor. Sosyal medyada videolar dönüyor; "Valiyi arayacağım" klibi, binlerce kez izleniyor. Yorumlar yağıyor: Bazıları "Polisler helal olsun" diyor, diğerleri "Bağlantılar biter, yasa kalır" diye ekliyor. Hatırlayın, benzer sahneler ülke genelinde yaşanıyor; geçen ay Konya'da bir ünlünün trafik kontrolünde benzer tehditler savurması, İzmir'de bir işadamının "Milletvekili tanıdığım var" çıkışı... Ama Aksaray'daki gibi net bir sonu az. Vali'nin ziyareti, bir mesaj: Tehditler boşa. Emniyet Müdürü Demir, ekiplere "Sizler, şehrin kalkanı" diyor; yardımcılar, "Gece gündüz nöbetteyiz" diye yanıt veriyor. O geceki polisler – isimleri gizli, ama kahramanlıkları açık – evlerine dönerken, ailelerine sarılıyor; çocuklar, "Baba, vali amca seni övdü mü?" diye soruyor belki. Yusuf K.'nın ehliyeti, 4 yıl rafa kalkmış; o para cezası, cebini yakacak. Döne D.'nin "Babam hakim" iddiası? Doğruluğu ne olursa olsun, mahkeme kapısında erimiş. Tutukluluk, sorguyu uzatacak; savcılık, ek deliller peşinde.

Derine inelim: O caddenin hikayesi, daha eski. Şehit Ali Er, adını bir şehitten alıyor; Önder Güzel, eğitim merkezinin nöbetçisi. Böyle bir yerde, alkollü bir araç... Tehlike, kaderi değiştirebilirdi. 2.47 promil, tıbbi açıdan bile korkutucu; reaksiyon süresi uzar, yargı bulanıklaşır. Ehliyetin önceki el konulması, bir uyarıydı – dinlenmemiş. Para cezası, 39 bin TL; enflasyonun gölgesinde ağır, ama caydırıcı olmalı. Tutuklama emri, "direnme" suçundan; Türk Ceza Kanunu'nun 265. maddesi, görevi engelleyenlere 1-3 yıl hapis öngörüyor. Tehdit unsuru, ayrı bir dosya olabilir. Vali Kumbuzoğlu'nun sözleri, bir manifesto gibi: Sabır, profesyonellik... "Tüm Türkiye'ye örnek" vurgusu, polisin moralini yükseltiyor. Emniyet'in ziyaretinde, kahveler içiliyor, anılar paylaşılıyor; "O an, gazeteciler olmasa..." diye başlayan cümleler, gülüşlere dönüşüyor.

Aksaray, bu olayla bir kez daha gündemde. Şehir, tarihiyle gurur duyan bir yer; Selçuklu izleri, modern yollar... Ama geceleri, devriyeler uyanık. Benzer olaylar, polis teşkilatını yoruyor; İçişleri Bakanlığı'nın 2025 raporuna göre, trafik direnişleri yüzde 8 artmış. Ama her seferinde, bir vali gibi destek var. Kumbuzoğlu, belki o telefonu bekliyordu – ama asıl, polislere sarılmak için geldi. Ekipler, belgeleri ceplerine koyarken, "Biz işimizi yaptık" diyor. Yusuf K. ve Döne D., hücrede düşünürken, dünya dönüyor; caddeler temiz, farlar sönük. Bu hikaye, bir uyarı: Tehditler havada kalır, yasa yerde durur.

Peki, bu nöbet nereye varacak? Savcılık, soruşturmayı derinleştirecek mi? Ailevi bağlantılar incelenecek mi? Polisler, ertesi gün yine devriyede – kahramanlar, unutulmaz. Aksaray'ın rüzgarı, o geceyi taşıyor; valinin tebrikleri, üniformalara işleniyor. Belki bir sonraki kontrolde, biri vazgeçer alkol şişesinden; belki bir baba, kızına "Yasa üstün" der. Bu olay, sadece bir gece değil; bir milletin vicdanı. Ve vicdan, her zaman kazanır – sessizce, kararlıca.