Timur Soykan ve Barış Pehlivan’a Hapis Şoku
Timur Soykan ve Barış Pehlivan’a Hapis Şoku
İçeriği Görüntüle

Türkiye'de insanlar güne başlarken artık "Umarım bugün başıma kötü bir şey gelmez" cümlesini düşünmeden edemiyor. Bu ürkütücü kaygının bile önüne geçen tek bir konu var: Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı. Ülke genelinde hissedilen bu derin endişe, son yapılan kapsamlı bir araştırma ile çarpıcı bir şekilde gözler önüne serildi. Toplumun en derinlerdeki hissiyatını yansıtan bu anket, iktidar için adeta bir şok dalgası yaratırken, siyasi ve sosyal çevrelerde geniş yankı uyandırdı. Geleceğe dair belirsizlik, vatandaşın gündelik yaşamındaki temel meseleler etrafında yoğunlaşıyor ve çözüm arayışları her zamankinden daha kritik bir hal alıyor.

Ağustos 2025'te, 26 farklı şehirde toplam 7487 kişiyle gerçekleştirilen "Türkiye Gündem ve Siyaset Araştırması", vatandaşların nabzını tuttu. Saros Araştırma tarafından yayımlanan bu çalışmanın en belirgin sonuçlarından biri, adalete olan güvende yaşanan erozyonun boyutları oldu. Bu araştırma, sadece ekonomik sıkıntıların değil, toplumsal güvenin de ne kadar sarsıldığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Özellikle 25-44 yaş aralığındaki katılımcıların yoğunlukta olduğu bu dev araştırma, Türkiye'nin geleceği adına önemli sinyaller veriyor.

Ankete katılanlara yöneltilen "Güne uyandığınızda ilk aklınıza gelen konu nedir?" sorusu, ülkenin içinde bulunduğu ruh halini net bir şekilde özetledi. Katılımcıların yüzde 30.7'si bu soruyu "Temel ihtiyaçlar/ekonomi" olarak yanıtlarken, yüzde 13.6 ile ikinci sırada "Umarım bugün başıma bir şey gelmez" diyenler yer aldı. Yüzde 7.2'lik kesim "Acaba bugün ne olacak?" diye düşünürken, yüzde 3.7'si ise "Borçlarımı nasıl öderim?" cevabını verdi. Bu veriler, toplumun adeta üçte birinin sabah uyandığında ilk olarak faturalarını ve geçim sıkıntısını düşündüğünü gösteriyor. Vatandaşların geleceğe dair ciddi bir güven eksikliği yaşadığı, sağlık, hukuk ve gündelik yaşama dair kişisel kaygılarının da yüksek olduğu açıkça anlaşıldı.

Peki, Türkiye'nin en önemli sorunu neydi? Katılımcıların yüzde 37.2'si "Ekonomi" derken, yüzde 15.6'sı "Adalet/hukuk" cevabını verdi. Yüzde 10.8'lik bir kesim ise "Cumhurbaşkanı hükümet sistemi/iktidar"ı ülkenin en önemli sorunu olarak görüyordu. Bu sonuçlar, ekonomik darboğazın yanı sıra, adalet sistemine duyulan güvensizliğin de toplumun temel dertlerinden biri haline geldiğini ortaya koyuyor. Bu kadar önemli sorunlar karşısında, vatandaşın hangi partiden çözüm beklediği de merak edilen bir diğer konuydu. "Sizce Türkiye’nin sorunlarını hangi parti çözer?" sorusuna verilen yanıtlar ise siyasi partiler için oldukça düşündürücüydü: Katılımcıların neredeyse yarısı, yani yüzde 48.7'si, "Hiçbiri" yanıtını verdi. Bu oran, AKP'nin (yüzde 14.5) ve CHP'nin (yüzde 14.3) tek başına aldığı destekten bile kat be kat fazla. İYİ Parti (yüzde 3.6), YRP (yüzde 3.5) ve DEM Parti (yüzde 2.7) ise bu listenin alt sıralarında yer aldı. Bu tablo, siyasi partilere olan güvenin de ciddi anlamda sarsıldığını ve vatandaşın mevcut siyasetten çözüm bulma umudunun zayıfladığını gösteriyor.

Ekonomik şartların düzelip düzelmeyeceği konusundaki beklentiler de iç karartıcıydı. "Hükümetin ekonomi sorununu çözebileceğini düşünüyor musunuz?" sorusuna vatandaşların ezici çoğunluğu, yani yüzde 72.0'si "Hayır" yanıtını verdi. "Kısmen" diyenlerin oranı yüzde 16.4, "Evet" diyenlerin oranı ise sadece yüzde 10.8'de kaldı. Bu oranlar, toplumun ekonomik geleceğe dair umutlarının ne kadar kırılgan olduğunu ve hükümetin bu konudaki politikalarına olan inancın oldukça düşük olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Ancak anketin en çarpıcı ve sarsıcı sonucu, Türkiye'deki adalet sistemine duyulan güvenle ilgiliydi. Vatandaşlara "Türkiye'de bir adalet sorunu sizce var mı?" sorusu yöneltildiğinde, yanıtlar adeta buz kesti. Katılımcıların yüzde 81.5'i "Evet" derken, yüzde 15.7'si "Kısmen" cevabını verdi. Bu iki oran birleştirildiğinde, ülkenin yaklaşık yüzde 97.2'sinin adalet sorunu yaşadığını düşündüğü ortaya çıktı. Bu inanılmaz yüksek oran, toplumda adalet duygusunun ne denli derinden sarsıldığını gözler önüne seriyor. Beykoz Belediye Başkanı'nın cezaevine gönderilmesi gibi olayların sıkça yaşandığı bir dönemde, halkın bu konudaki algısının bu denli yüksek çıkması, adalet mekanizmalarına duyulan güvenin tarihinin en düşük seviyelerinden birine indiğini gösteriyor. Tüm bu derin kaygılara rağmen, yeni bir anayasaya olan ihtiyaç konusundaki görüşler de dikkat çekiciydi: "Sizce Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mı?” sorusuna yüzde 57.5 "Hayır, ihtiyaç yok" derken, yüzde 37.5 "Evet, bir anayasa yapılmalı" yanıtını verdi. Bu durum, adalete olan güvensizliğe rağmen, anayasal bir değişikliğe karşı toplumda belirgin bir ihtiyatın veya mevcut sistemin iyileştirilmesi yönünde bir beklentinin bulunduğunu düşündürüyor. Bu anket sonuçları, Türkiye'nin sadece ekonomik değil, aynı zamanda adalet ve toplumsal güven konusunda da derin bir krizle karşı karşıya olduğunu gösteriyor ve acil çözüm bekleyen hayati sorunlara işaret ediyor.