Siyasi ortam her zamankinden daha karmaşık bir hal aldı, herkesin gözü farklı bir yöne çevrilmiş durumda. Gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya platformları, son sekiz aydır İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile CHP'li diğer belediyelere yönelik operasyonları konuşuyor. Bu baskılar, muhalefeti köşeye sıkıştırmış gibi görünüyor, ama asıl fırtına başka yerlerde kopuyor. Hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde gerçekleşen seçimler, gündemi iyice kızıştırdı; sonuçlar tartışılırken, CHP içindeki bölünme senaryoları da alevlendi. 'Mutlak butlan' davası gibi konular, partiyi ikiye ayırma çabalarını öne çıkarıyor, sanki birileri düğmeye basmışçasına.
Bu sırada, terörle mücadele adı altında atılan adımlar bambaşka bir yöne evriliyor. Meclis'te kurulan özel bir komisyon, sessiz sedasız çalışmasını sürdürüyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin öncülüğünde başlatılan 'Terörsüz Türkiye' süreci, bu komisyonun omurgasını oluşturuyor. Beş Ağustos tarihinde ilk toplantısını yapan bu grup, tam yetmiş sekiz günü geride bıraktı. On beş kez bir araya geldiler ve yüz yirmi sekiz farklı kurum temsilcisiyle bireysel görüşmeler yaptılar. Katılımcılar arasında sivil toplum örgütlerinden uzmanlara kadar geniş bir yelpaze var, herkes fikirlerini ortaya koyuyor.
Komisyonun çalışmaları hız kesmeden devam ederken, önümüzdeki günlerde kritik isimler devreye girecek. Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve MİT Başkanı, kapalı oturumlarda sunumlarını yapacak. Bu toplantılar gizli tutulacak, ama sonrasında asıl bomba patlayacak: Yasal düzenlemeler gündeme gelecek. İşte burada işler ilginçleşiyor; 'umut hakkı' gibi kavramlar, dağdakilere af tartışmaları ve PKK'lılara siyaset yapma hakkı gibi konular masaya yatırılacak. Hatta teröristbaşı Abdullah Öcalan'a af bile dahil edilebilecek pazarlıklar başlayacak. Bu süreç, sadece bir komisyon çalışması olmaktan çıkıp, ülkenin geleceğini şekillendirecek bir müzakereye dönüşebilir.
Komisyonda dile getirilen talepler, sadece makul önerilerle sınırlı kalmıyor; bazı uç fikirler de ortalığa saçılıyor. PKK elebaşı Öcalan'ın umut hakkından faydalanması, dağdaki militanların yargılanmadan toplum içine karışması ve hatta onlara maaş bağlanması gibi istekler seslendiriliyor. Suriye'nin kuzeyindeki YPG'nin özerk yapısına müdahale edilmemesi de bu talepler arasında. Bunlar, komisyon üyelerini zorlayan noktalar, çünkü terörle mücadelede atılan adımlar, beklenmedik tavizlere yol açabilir.
Öte yandan, sokaklarda ve Meclis koridorlarında yaşananlar, bu sürecin yansımalarını gösteriyor. Meclis'te 'Biji Serok Apo' sloganları atılıyor, bu sesler yankılanıyor. Diyarbakır'da ise Türk polisine 'düşman' diye anons yapılıyor, ki bu durum güvenlik güçlerini doğrudan hedef alıyor. Teröristbaşına özgürlük çağrıları yükselirken, İmralı ziyareti fikri de yeniden ısıtılıyor. Ana dilde eğitim talepleri ve Öcalan'ın başmüzakereci yapılması gibi öneriler, gündemi daha da geriyor. Elli bin kişinin katili olarak bilinen bu figürün, süreçte merkezi rol oynaması isteniyor.
Tüm bunlar olurken, Türkiye'nin ana gündemi başka yerlere kaymış durumda. Ekrem İmamoğlu'nun diploma davası, haftalardır manşetlerden inmiyor; bu dava, muhalefetin liderlerini yıpratmayı amaçlıyor gibi. CHP'yi bölme hedefli 'butlan' tartışması da cabası, parti içi dinamikleri sarsıyor. KKTC seçimleri ise hafta sonu tamamlandı, sonuçlar Kıbrıs politikalarını etkileyecek. Televizyon programları ve sosyal medya, bu konulara odaklanmışken, terörle ilgili gelişmeler arka planda büyüyor.
Bu dönüşüm, PKK'ya adeta bir hediye gibi geliyor. Gündemin dağılması, terör örgütünün taleplerini daha rahat dillendirmesine zemin hazırlıyor. Komisyonun dinlediği yüz yirmi sekiz kişi arasında, farklı görüşler çarpışıyor; bazıları af ve umut hakkı derken, diğerleri özerklik peşinde. Milli Savunma Bakanı'nın sunumu, askeri boyutu aydınlatacak; İçişleri Bakanı iç güvenlikten bahsedecek; MİT Başkanı ise istihbarat detaylarını paylaşacak. Bu kapalı toplantılar, pazarlıkların kapısını aralayacak.
Düşünün, beş Ağustos'tan bu yana on beş toplantı; her biri, teröre karşı yeni bir adım atma iddiasıyla. Ama uç talepler devreye girince, süreç sorgulanır hale geliyor. Öcalan'ın umut hakkı, militanlara maaş, YPG'ye dokunmama... Bunlar, Suriye kuzeyindeki gelişmeleri de etkiliyor. Diyarbakır'daki anonslar, polise 'düşman' demesi, sokaklardaki gerilimi artırıyor. Meclis'teki sloganlar ise doğrudan Apo'yu övüyor.
Ekrem İmamoğlu davası ve İBB operasyonları, sekiz aydır devam ediyor; bu süre zarfında CHP belediyeleri baskı altında. 'Mutlak butlan' davası, partiyi bölme çabalarının parçası. KKTC seçimleri, Kıbrıs'ı yeniden gündeme taşıdı. Tüm bunlar, sosyal medyada tartışılırken, terör süreci sessizce ilerliyor.
Bahçeli'nin itici gücüyle başlayan bu yol, 'Terörsüz Türkiye' vaadiyle yola çıktı. Ama komisyonun ilerlemesi, af ve siyaset hakkı gibi konuları getiriyor. Apo'ya af dahil pazarlıklar, önümüzdeki günlerde başlayacak. Bu, ülkeyi yeni bir dönemece sokabilir.
Gündemdeki bu kayma, PKK'nın lehine işliyor. Özgürlük sloganları, İmralı ziyaretleri, ana dil eğitimi talepleri... Hepsi, bir araya gelince büyük bir resim çiziyor. Komisyonun dinlediği kuruluşlar, önerileriyle süreci şekillendiriyor. Milli Savunma, İçişleri ve MİT'in sunumları, kritik olacak.
Sonuçta, Türkiye bu gelişmelerle boğuşurken, terör örgütü güç topluyor. Ekrem İmamoğlu'nun davası, CHP'nin iç hesaplaşmaları, Kıbrıs seçimleri... Bunlar dikkat dağıtırken, asıl tehlike arka planda büyüyor. Meclis komisyonu, yetmiş sekiz günde büyük yol aldı; şimdi yasal değişiklikler kapıda. Umut hakkı, af, özerklik... Bu talepler, ülkenin geleceğini belirleyecek.




