Dünya, Gazze’de yaşanan ve ABD Başkanı Trump tarafından desteklenen, "21'inci Yüzyılın Soykırımı" olarak nitelendirilen vahşeti dehşet içinde izlemeye devam ediyor. Gaddar ve acımasız saldırıların çoluk çocuk demeden devam ettiği bölgede, İsrail faşizmi yüzünden 65 bin Müslüman Filistinli katledildi ve bu insanlık suçu karşısında tepkiler giderek yükseliyor. Ancak mazlumların yanında yer alması beklenen bir grup, bu dehşet verici manzaraya karşı yalnızca kınama yayımlamakla yetinerek büyük bir hayal kırıklığına neden oldu.

Ortada böylesine içler acısı bir soykırım manzarası varken, dünya üzerindeki 57 İslam Ülkesi’nin duruşu, korkudan ya da çıkarlardan kaynaklanan bir "zillet" durumu olarak değerlendiriliyor. Bu ülkelerin liderleri sadece hamasetle ve lafla vakit geçirirken, somut bir eylemde bulunmadılar. Hatta İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın Doha’da gerçekleştirdiği üst düzey toplantı, heyecanla beklenmesine rağmen, içeriksiz bir kınama dışında hiçbir kararın alınamadığı, "zirveden zırva çıktığı" şeklinde sert bir eleştiriye maruz kaldı.

Şaşırtıcı bir biçimde, 57 Müslüman ülkenin gösteremediği bu insani duruşu, Güney Afrika ve İspanya gibi ülkeler sergiledi. Güney Afrika Hükümeti, bu vahşi saldırılar karşısında uluslararası Adalet Divanı’nda dava açarak katil Netanyahu’yu resmen "Soykırımcı" olarak sanık sandalyesine oturtmayı başardı. Ancak İspanya’nın attığı adımlar, olayın boyutunu uluslararası arenada kökten değiştirecek nitelikte oldu.

Büyük bir insanlık örneği sergileyen İspanya, İsrail’e karşı yaptırımlar uygulama kararı aldı ve tüm askeri anlaşmaları iptal etti, tüm dünyayı soykırımcılara karşı tavır almaya davet etti. Başbakan Sanchez tarafından açıklanan kararlar arasında, İsrail’e silah satışının tamamen durdurulması ve tüm askeri anlaşmaların feshedilmesinin ötesinde çarpıcı maddeler bulunuyor. İspanya, 2026 yılı Eurovision Yarışması’nda İsrail yer alırsa kendilerinin kesinlikle katılmayacağını duyurdu. Daha da önemlisi, spor dünyasında yankı uyandıracak bir kararla, İsrail futbol takımı Dünya Kupası’nda sahaya çıkarsa, İspanya olarak bu turnuvada yer almayacaklarını ilan ettiler. İspanya bu kararla, kurbanların yanında, saldırganların ise karşısında olduğunu net bir şekilde ortaya koyarken, Gazze’deki insan hakları ihlallerini soruşturacaklarını ve İsrail’e işlediği suçlar nedeniyle yaptırım uygulayacaklarını açıkladı. Sanchez, Gazze’ye karşı duyarsız kalan ülkeleri ve onların liderlerini tarihin yargılayacağını da kesin bir dille belirtti.

Bu aciz ve itibarsız duruşları nedeniyle Müslüman ülkelerin yaşadığı zayıflık, Trump ve Netanyahu gibi gözleri dönmüş güçlülerin değil, mazlumların yanında yer alması gereken insanlık tanımından ne kadar uzaklaştıklarını gösteriyor. Güney Afrika’dan sonra İspanya’nın da sergilediği bu soylu hareketin, İslam dünyasını bir nebze de olsa utandırıp utandırmadığı büyük bir soru işareti olarak kalmaktadır. Unutulmamalıdır ki, Amerika ve İsrail’in yayılmacı ve vahşi siyasetten vazgeçeceğe benzemeyen tutumu karşısında, bugün sessiz kalanlar için yarın sıra onlara da gelebilir.

Uluslararası alandaki bu çalkantı sürerken, ülke içinde de dini liderlik makamında önemli bir değişim yaşandı. Bir din adamının merhametli, şefkatli ve yurtsever olması gerekliliği bir kez daha gündeme geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı görevini tamamlayarak emekli olan Ali Erbaş’ın, kurumu tartışılır hale getirip büyük zararlar verdiği belirtiliyor.

Pakistan’ın Nükleer Kalkanı Suudi Arabistan’ı İsrail Tehdidine Karşı Nasıl Koruyacak ve Rusya'nın Irak Hamlesi ABD'yi Na
Pakistan’ın Nükleer Kalkanı Suudi Arabistan’ı İsrail Tehdidine Karşı Nasıl Koruyacak ve Rusya'nın Irak Hamlesi ABD'yi Na
İçeriği Görüntüle

Erbaş’a yönelik ciddi eleştiriler arasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurucusu olan Atatürk’ün manevi şahsiyetine karşı düşmanlık etmesi, hutbelerinde Atatürk’ün adını anmaktan kaçınması ve insanların yaşam tarzlarına, kılık-kıyafetlerine karışması yer alıyordu. Aynı zamanda lükse ve şatafata düşkünlüğü dikkat çeken Erbaş, devletin bütçesini "babasının parası gibi" bol keseden harcamış, ailesiyle birlikte yedi defa hacca gitmiş ve kafilelerle beraber 42 yabancı ülkeyi gezmişti. Yerli otomobilleri beğenmeyip lüks makam araçları tercih etmesiyle de tepki toplayan bu kişinin, millet tarafından hayırla anılmayacağı güçlü bir şekilde ifade edilmiştir.

Ali Erbaş’ın yerine İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Safi Arpaguş’un getirilmesiyle yeni bir dönem başladı. Kamuoyu yeni başkan Safi Arpaguş Hoca’yı henüz yeterince tanımıyor olsa da, beklenti Ali Erbaş gibi "siyaset dili" kullanmaması ve 86 milyonun başkanı olacak şekilde kendisine yakışan bir "din dili"ni tercih etmesidir. Mevlana, din adamları için cömertlik ve yardımda akarsu gibi, şefkat ve merhamette güneş gibi, hoşgörülülükte ise deniz gibi olmayı ve herkesi kucaklamayı öğütler.

Safi Arpaguş Hoca’nın da bu prensiplere uygun davranması, yurtseverliğiyle halkın gönlünde yer etmesi ve insanların hayır duasını alması beklenmektedir. Çünkü ulusumuzun birliği için en yararlı olan yol budur. Zira unutulmaması gereken bir gerçek var: İnsanların, yalnız ekmeğe değil, aynı zamanda şerefe de ihtiyaçları vardır.