Hükümet, daha yeni açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) ile yıl sonunda enflasyonun yüzde 28.5’e ineceğini öngörmüş olsa da, Merkez Bankası’nın son açıklamaları bu hedefin gerçekleşmesinin zor olduğunu ortaya koydu. Merkez Bankası, “Eylül ayı enflasyonunun ana eğilimin üzerinde çıkacağı” sinyalini verdi. Bu durum, yıl sonunda enflasyonun yüzde 30’un altına inme ihtimalini oldukça zorlaştırıyor.
Merkez Bankası’nın korktuğu senaryo gerçekleşirse, eylül ayı enflasyonu sonrasında ekimde açıklanacak faiz indirimi de tartışmalı hale gelebilir. Zaten enflasyonda yeterince düşüş görülmezken, bu ay faizlerin 2.5 puan indirilmesi piyasalarda tedirginlik yaratmıştı. Piyasalar, “mevcut faiz oranları çok yüksekti” diyerek indirimi tolere etse de, eylül enflasyonu da yüksek gelirse, 21 Ekim’deki toplantıda Merkez Bankası’nın faizleri beklendiği gibi 2 puan indirmesi tehlikeye girebilir. Bu da piyasalardaki “enflasyon 30’un altına düşecek, faizler de yıl sonunda yüzde 35-36’ya inecek” beklentisini tümüyle yok edebilir.
Teknik olarak, faizlerin yıl sonunda yüzde 35-36 olması zaten çok zor görünüyor. Merkez Bankası, yüzde 40.5 olan faizi ekimde 1.5 puan indirirse, yüzde 39’a inilecek. Sonraki tek toplantı olan aralıkta ise iktisatçılar, artık faiz indirimi yapılamayacağı görüşünde birleşiyor. Bazı iktisatçılar, enflasyonun yıl sonu yüzde 30’un altına inemeyeceğinin son iki ayda kesinleşeceğini öngörüyordu. Eylül enflasyonunun yüksek gelmesi, bu görüşü güçlendiriyor.
Eylül enflasyonunun yüksek gelmesi, sadece faizlerde değil, bu yıl sonu ve 2026 için belirlenen neredeyse tüm ekonomik hedeflerin bozulmasına yol açabilir. Yüzde 30’un altına inemeyen 2025 enflasyonu, zaten şüpheli olan 2026’daki yüzde 16’lık enflasyon hedefini de kadük hale getirebilir. Merkez Bankası, yılın başında Enflasyon Raporu’yla 2026 enflasyon hedefine bağlı ara hedefleri değiştirmek zorunda kalabilir. Bu da enflasyon hedeflemesine geçen Merkez Bankası yönetiminin, “Neden ara hedefleri tehlikeye sokacak faiz indirimleri yaptın?” sorusuna muhatap bırakacaktır.
Merkez Bankası, 11 Eylül’de faizin 2.5 puan indirildiği Para Politikası Kurulu (PPK) tutanağını dün yayımladı. Tutanağa göre, “Öncü verilere göre eylülde tüketici enflasyonu üzerinde hizmet ile gıda fiyat gelişmeleri öne çıkmaktadır.” Bu artışların enflasyondaki yukarı yönlü baskıları canlı tuttuğu, göstergelerin bu dönemde ana eğilimin bir miktar yükselebileceğini ima ettiği belirtildi. Öncü verilere göre gıda fiyatlarının, kuraklık kaynaklı arz yönlü unsurların da etkisiyle, görece olumsuz seyrettiği vurgulanırken, okula dönüşle birlikte kreş, yurt ve servis ücretlerindeki artışın tüm hizmet kollarında fiyat artışları yaratacağına dikkat çekildi. Ayrıca, kayıt döneminden kaynaklı olarak, 2024’te fiyat endeksine ağustos ve eylül aylarında yansıyan özel üniversite ücret artışlarının, bu yıl sadece eylül ayına yansıyacağına işaret edildi.
Geçen yıl TÜFE, ağustosta yüzde 2.47, eylülde 2.97 idi. Bu yıl ağustos yüzde 2.04 açıklandı. Eylülde geçen yılın altında kalınsa bile, yüzde 2.5 civarında bir artış, bu yıl sonu yüzde 30’un altına inme umudunu kaybettirebilir. Artık öğrenmemiz gerekiyor: Merkez Bankası’na uygulanan siyasi baskı, sonunda halkın ödediği faturayı büyütüyor. Enflasyon hedeflerinin tutmaması, ekonomik istikrarı ve vatandaşın alım gücünü doğrudan etkiliyor. Bu nedenle, ekonomistler ve piyasa uzmanları, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını koruması ve enflasyonla mücadelede daha tutarlı adımlar atması gerektiğini vurguluyor.





