Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel arasındaki siyasi gerilim, son dönemde yaşanan tartışmalarla iyice alevlendi. Özellikle "Deden neredeydi?" sorusuyla patlak veren polemiğin kökeni, tarihsel bir yüzleşmeye dayanıyor ve her iki tarafın da sert açıklamalarıyla giderek derinleşiyor. Bu tartışma, sadece iki liderin kişisel atışmalarını değil, aynı zamanda Türkiye'nin yakın tarihine dair hassas konuları da masaya yatırıyor. Erdoğan'ın CHP'nin tek parti dönemine yönelik eleştirilerine Özel'in verdiği yanıt, sosyal medyadan sokaklara kadar yankı bulurken, kamuoyunda "cellat" metaforu üzerinden yürütülen suçlamalar, siyasi arenayı iyice kızıştırdı. Peki, bu polemik nasıl başladı, taraflar ne dedi ve bu gerilim nereye evriliyor? Detaylara inelim.
Her şey, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın zamanda yaptığı bir konuşmada CHP'nin geçmişine yönelik eleştirileriyle başladı. Erdoğan, CHP'yi "cellat" olarak nitelendirerek, partinin tek parti zihniyetiyle ilişkilendirdiği uygulamaları sert bir dille kınamıştı. Bu sözler, özellikle Özgür Özel tarafından bir meydan okuma olarak algılandı ve CHP lideri, Erdoğan'ın tarihsel suçlamalarına karşı anında bir karşı atak geliştirdi. Özel'in yanıtı, doğrudan Erdoğan'ın aile geçmişine işaret ederek, "Tarihsel husumet alanlarını kaşıyarak siyaset yapmaya çalışanlara" yönelik bir uyarı niteliğindeydi. Bu noktada, Sarıkamış Harekâtı gibi trajik bir olaya atıf yapılması, tartışmayı duygusal bir boyuta taşıdı ve kamuoyunda büyük bir infial yarattı.
Özel'in açıklamalarında vurguladığı nokta, 80-100 yıl öncesine dair hatırlatmaların siyasi bir araç olarak kullanılmasının ne kadar kısır bir döngü yarattığıydı. O dönemde tek parti iktidarının hâkim olduğu bir ortamda, CHP'nin rolünü kabul etmekle birlikte, Erdoğan'ın dedesinin o süreçteki konumunu sorgulayan Özel, "Senin deden neredeydi?" diye sordu. Bu soru, sadece bir retorik hamle değildi; Özel'e göre, tarihsel eleştirilerin iki tarafı da eşit şekilde etkilemesi gerekiyordu. CHP lideri, bu sözlerle, Erdoğan'ın CHP'yi sürekli geçmişle yüzleştirmeye çalışmasını eleştirirken, kendi partisinin o dönemdeki sorumluluklarını da dolaylı olarak kabul etmiş oldu. Ancak bu ifade, Erdoğan cephesinde büyük bir öfke dalgası yarattı ve polemik, hızla bir ailevi mesele üzerinden yürütülen bir savaşa dönüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu soruya AKP Kongre Merkezi'nde düzenlenen "İnsanlık İçin Güçlü Türkiye" programında yanıt verdi. Program, Erdoğan'ın insan hakları ve medeniyet değerleri üzerine odaklanan bir etkinlikti ve konuşma sırasında Özel'in sözlerine değinilmesi, etkinliğin tonunu tamamen değiştirdi. Erdoğan, Özel'i "siyaset acemisi" olarak nitelendirerek, gençlik kollarının zaten bu tür saldırılara karşı hazır olduğunu belirtti. Özellikle dedesinin Sarıkamış'ta şehit düşmüş bir asker olduğunu hatırlatarak, Özel'in sorusunu "haddini aşan" bir hakaret olarak tanımladı. Erdoğan'ın ifadesine göre, dedesi bir asır önce vatan için canını feda etmiş bir kahramandı ve bu tür bir sorgulamanın, tarihsel gerçeklere saygısızlık anlamına geldiği açıktı. Bu yanıt, Erdoğan'ın mitinglerde ve programlarda sıkça kullandığı duygusal üslubunu yansıtıyordu; dinleyicileri bir kez daha vatanseverlik ve aile onuru etrafında kenetledi.
Erdoğan'ın konuşmasında dikkat çeken bir diğer detay, Özel'in İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki kaynak kullanımına yönelik eleştirisiydi. Cumhurbaşkanı, CHP liderini "suç örgütüne posta güvercinliği yapmayı marifet zanneden" biri olarak suçladı ve bu benzetmeyle, Özel'in siyasi hamlelerini alaycı bir dille yerden yere vurdu. Erdoğan, daha fazla nefes harcamayı "israf" olarak gördüğünü belirterek, Özel için "Allah'tan akıl ve iz'an vermesini niyaz ediyorum" dedi. Bu sözler, Erdoğan'ın klasik üslubunu ortaya koyuyordu: Hem sert bir eleştiri hem de dini bir temenniyle yumuşatılmış bir kapanış. Program sırasında salondaki alkışlar, Erdoğan'ın tabanını ne kadar konsolide ettiğini gösterirken, aynı zamanda bu polemiklerin seçim dönemlerinde nasıl bir araç haline geldiğini de ortaya koydu.
Polemik, sadece liderler arasında kalmadı; CHP ve AKP gençlik kolları da sahneye indi. Erdoğan'ın belirttiği üzere, AKP Gençlik Kolları, Özel'e "hak ettiği cevabı" verdi ve sosyal medyada #DedenNeredeydi etiketiyle bir kampanya başlattı. Bu etiket, kısa sürede trend topic olurken, kullanıcılar Sarıkamış Harekâtı'nın acısını ve şehit ailelerinin onurunu paylaşan paylaşımlarla doldu. Öte yandan, CHP tarafı da sessiz kalmadı; Özel'in destekçileri, Erdoğan'ın tek parti dönemine dair eleştirilerini "tarih çarpıtması" olarak nitelendirdi ve "Cellat kim?" diye karşı soruları gündeme getirdi. Bu karşılıklı atışmalar, Türkiye'nin siyasi kutuplaşmasını bir kez daha gözler önüne serdi. Uzmanlar, bu tür polemiklerin, asıl sorunlar olan ekonomi ve dış politika gibi konuları gölgede bıraktığını vurguluyor, ancak liderlerin bu hamlelerle tabanlarını motive ettiklerini de kabul ediyor.
Tarihsel bağlamda bakıldığında, Sarıkamış Harekâtı gibi olaylar, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş döneminin en trajik sayfalarından biri. 1914-1915 kışında yaşanan bu felaket, binlerce askerin donarak şehit olmasıyla sonuçlandı ve hâlâ milli hafızada derin yaralar bırakıyor. Erdoğan'ın dedesinin bu harekâtta şehit düşmüş olması, ailesinin vatanseverlik geleneğini simgeliyor ve bu detayı Özel'in sorgulaması, birçok kesim tarafından "kutsal değerlere saldırı" olarak yorumlandı. Erdoğan, konuşmasında bu olayı medeniyet mirasıyla bağdaştırarak, "Eşref-i mahlukat olan insana saygı göstermek, bizim için ulvi bir değerdir" dedi. Bu ifade, polemik sırasında insani bir dokunuş katarken, aynı zamanda Erdoğan'ın vizyonunu genişleterek, tartışmayı sadece kişisel bir kavgadan çıkarıp felsefi bir zemine taşıdı.
Özel'in yanıtı ise, CHP'nin savunma mekanizmasını yansıtıyordu. CHP lideri, Erdoğan'ın "Özgür Özel CHP geçmişine baksın, celladı orada görecektir" sözlerine karşı, "Biz oradaydık, dedeler oradaydı" diyerek, tarihsel sorumluluğu paylaşma çağrısı yaptı. Özel'e göre, sürekli geçmişe sığınmak, güncel sorunları örtbas etmenin bir yolu ve bu döngüyü kırmak gerekiyordu. Bu yaklaşım, CHP'nin genç seçmenlere hitap etme stratejisinin bir parçası; tarihsel yükleri kabul etmekle birlikte, geleceğe odaklanmayı teşvik ediyor. Ancak Erdoğan'ın cevabı, bu stratejiyi boşa çıkardı ve Özel'i "köşeye sıkışmış" bir figür olarak gösterdi. Siyasi analistler, bu polemiğin 2025 yerel seçimleri öncesi bir ön ısınma olduğunu düşünüyor; zira her iki taraf da tabanını heyecanlandırmak için tarih kartını oynuyor.
Bu tartışma, Türkiye siyasetinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha kanıtladı. Erdoğan'ın programdaki konuşması, sadece bir yanıt değil, aynı zamanda bir manifesto niteliğindeydi. Cumhurbaşkanı, tek parti zihniyetinin yanlışlarını bir kenara bırakıp, milletimizin tarihine, kültürüne ve inanç değerlerine bakıldığında, beyannamedeki hakların bize yabancı olmadığını vurguladı. Bu, insan onurunu koruma ve yaratılıştan gelen hakları temin etme gibi evrensel değerleri ön plana çıkarırken, polemik sırasında bir uzlaşı sinyali de verdi. Yine de, Özel'in sorusu havada asılı kaldı ve muhalefet kanadında "Deden neredeydi?" ifadesi, bir mizah unsuru haline dönüştü. Sosyal medyada karikatürler ve meme'ler çoğalırken, ciddi tartışmalar da devam etti.
Sonuç olarak, Erdoğan-Özel polemiği, sadece bir anlık öfke patlaması değil; Türkiye'nin kimlik, tarih ve siyaset kesişimindeki gerilimlerini yansıtan bir ayna. Bu tartışma, liderlerin üsluplarını ve stratejilerini gözler önüne sererken, kamuoyunu da ikiye böldü. Erdoğan'ın duygusal ve vatansever vurgusu, tabanını pekiştirirken, Özel'in sorgulayıcı yaklaşımı, muhalefetin cesaretini simgeliyor. Gelecek günlerde bu ateşin söneceği mi yoksa daha da büyüyeceği mi belirsiz, ancak bir şey kesin: Siyasi arenada "deden neredeydi?" sorusu, uzun süre unutulmayacak bir yankı bırakacak. Bu polemik, bizi bir kez daha sormaya itiyor: Tarih, geleceğimizi aydınlatmak için mi yoksa karartmak için mi kullanılıyor?





