İstanbul'un son günlerdeki şiddetli yağmurları, şehri adeta bir kaosun içine sürükledi. Hafta sonu başlayan ve pazartesiye kadar süren sağanak, yolları göle çevirdi, trafiği felç etti ve vatandaşları hazırlıksız yakaladı. Yağmurun başladığı gece, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün 'sarı' kodlu uyarılarının ardından sular yükseldi; bazı bölgelerde bodrum katları su altında kaldı, araçlar yollarda zor anlar yaşadı. Şemsiyeler yetersiz kaldı, kaldırım taşları bile suyun altında kayboldu. Bu yoğun yağışa rağmen, beklenen rahatlama gelmedi: İstanbul'un baraj doluluk oranları sadece minimal bir artış gösterdi ve tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor. İSKİ'nin en güncel verilerine göre, barajlardaki doluluk oranı yüzde 17,12'den yüzde 17,66'ya yükseldi – bu, 0,54 puanlık bir artışa denk geliyor. Ancak bu oran hala yüzde 20'nin altında seyrediyor ve şehrin su geleceğini tehdit eden bir tabloyu gözler önüne seriyor. Yağmurun barajlara yansıması neden bu kadar sınırlı kaldı? Bölgesel kuraklık etkileri, yüksek tüketim ve yağışın dağılımındaki eşitsizlikler, bu sorunun anahtar unsurları olarak öne çıkıyor. Vatandaşlar, "Bu yağmurla barajlar dolmaz mı?" diye sorarken, uzmanlar acil tasarruf çağrılarını yineliyor.
Şehrin farklı noktalarında ölçülen yağış miktarları, olayın ne kadar dengesiz bir dağılım gösterdiğini ortaya koyuyor. Aralık ayının 7'si sabah saat 06:00 itibarıyla son 24 saatteki en yüksek yağış Sarıyer'de 50,8 kilogram/metrekare olarak kaydedildi; bu, ilçenin adeta bir nehir yatağına dönüştüğünü kanıtlıyor. Beykoz'da 33,5 kg/m², Üsküdar'da 32,2 kg/m², İstanbul Havalimanı'nda 30,2 kg/m², Bakırköy'de 29,2 kg/m², Ümraniye'de ise 23 kg/m² yağış düştü. Öte yandan, Pendik'te sadece 2,8 kg/m² ve Tuzla'da 1,3 kg/m² gibi düşük değerler, yağmurun İstanbul'un doğu kesimlerini es geçtiğini gösteriyor. Bu 17 saatlik yoğun yağış periyodu, baraj havzalarına beklenenden az su taşıdı; örneğin, Terkos Barajı 22,2 kg/m² yağış alırken, Ömerli Barajı yalnızca 5,1 kg/m² ile yetinmek zorunda kaldı. Bu veriler, şehrin su kaynaklarının ne kadar hassas bir dengede olduğunu vurguluyor. Yağmurun getirdiği su, barajlara ulaşmadan önce yollar ve yeraltı sularına dağıldı, bu da doluluk oranlarının neden sınırlı kaldığını açıklıyor. Uzmanlar, bu tür eşitsiz yağışların iklim değişikliğinin bir yansıması olduğunu belirterek, uzun vadeli planlamaların şart olduğunu ifade ediyor.
Baraj doluluk oranlarının bu düşük seviyede kalması, İstanbul'un su krizini derinleştiren bir dizi faktörle doğrudan bağlantılı. İSKİ'nin açıkladığı verilere göre, Ocak ayından Kasım ayına kadar olan dönemde günlük su tüketimi, geçen yıla kıyasla yüzde 1,55 oranında arttı. Bu artış, nüfus büyümesi, endüstriyel kullanım ve mevsimsel taleplerle açıklanıyor; ancak kuraklık döneminin Aralık ayına kadar uzaması, durumu daha da kritik hale getiriyor. Barajlardaki genel doluluk oranı, yağmura rağmen yüzde 18'in altına düşmüştü ve son artışla birlikte ancak yüzde 17,66'ya ulaşabildi. Bu oran, şehrin 16 milyonluk nüfusunun su ihtiyacını karşılamada yetersiz kalıyor ve yaz aylarına doğru daha büyük sıkıntılar doğurabilir. Terkos ve Ömerli gibi ana barajların yanı sıra, diğer havzalar da benzer sorunlar yaşıyor; yağışın büyük kısmı Avrupa yakasına yoğunlaşırken, Anadolu yakası adeta kurak bir ada gibi kaldı. Bu dengesizlik, su yönetiminde coğrafi çeşitliliği gözeten stratejilerin önemini artırıyor. Vatandaşlar arasında "Yağmur yağdı ama faturalarımız neden aynı?" sorusu dolaşırken, gerçek şu ki, artan tüketim bu kazanımları hızla eritiyor. İSKİ yetkilileri, bu verileri paylaşarak halkı bilinçlendirme çabalarını sürdürüyor ve alternatif su kaynaklarının devreye sokulması için çalışmaların hızlandığını belirtiyor.
Uzman görüşleri, durumun ciddiyetini bir kez daha teyit ediyor. İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "İstanbul geneli su tüketimimiz artarak devam ediyor. Yıllara göre Ocak-Kasım ayları arası günlük tüketim miktarlarına bakıldığında geçen yıla göre yüzde 1,55 oranında artış söz konusu. Sürdürülebilir bir su yönetimi için suyumuzu tasarruflu kullanmak durumundayız. Bölgemizdeki kuraklık Aralık ayı gelmesine rağmen geçmiş değil. Geleceğimiz için lütfen bireysel su tüketimimizi en az yüzde 10 azaltalım," diyerek net bir uyarıda bulundu. Bu sözler, sadece bir çağrıdan öte, acil bir eylem planının habercisi. Başa'nın vurguladığı gibi, bireysel tasarrufun yüzde 10'luk bir azaltma hedefi, baraj doluluk oranlarını kritik eşiklerin üzerine çıkarabilir. Benzer şekilde, meteoroloji uzmanları, son yağışın mevsim normallerinin altında kaldığını ve önümüzdeki haftalarda benzer sağanakların beklenebileceğini, ancak bunların tek başına yeterli olmayacağını belirtiyor. Kuraklık döngüsünün kırılması için, yağış rejimlerinin izlenmesi ve erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi şart. Bu bağlamda, İSKİ'nin veri paylaşım platformları, vatandaşların gerçek zamanlı doluluk oranlarını takip etmesine olanak tanıyor ve şeffaflık açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
İstanbul'un su geleceği, bu yağmur olayının ötesinde, uzun vadeli iklim dinamikleriyle şekilleniyor. Son 17 saatlik yağışın barajlara yansıyan etkisi sınırlı kalsa da, bu olay şehrin altyapısının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Yolların su birikintileriyle dolması, bodrum sular altında kalması ve trafik akışının durması gibi sorunlar, sadece anlık rahatsızlıklar değil; aynı zamanda su yönetimindeki zafiyetlerin bir yansıması. Terkos Barajı'nın 22,2 kg/m²'lik yağış alması, teoride olumlu bir gelişme olsa da, Ömerli'nin 5,1 kg/m² ile sınırlı kalması, kaynak dağılımındaki sorunları gözler önüne seriyor. Uzmanlar, bu tür olayların sıklaşacağını öngörerek, yağmur suyu toplama sistemlerinin yaygınlaştırılmasını ve geri dönüşüm projelerinin hızlandırılmasını öneriyor. Öte yandan, tüketimdeki yüzde 1,55'lik artış, endüstriyel ve evsel kullanımlardaki savurganlığı işaret ediyor; örneğin, günlük ortalama tüketim miktarlarının kontrol altına alınması, baraj doluluk oranlarını yüzde 20'nin üzerine taşıyabilir. Gelecek haftalarda beklenen yağışlar, eğer dengeli dağılırsa, bu oranı iyileştirebilir; ancak kuraklık tehdidi Aralık ayını da gölgeliyor. Vatandaşlar, bu veriler ışığında duyarlılık göstererek, muslukları kapatmak, kısa duşlar almak gibi basit adımlarla katkı sağlayabilir.
Sonuç olarak, İstanbul'u kasıp kavuran yağmurun barajlara getirdiği sınırlı rahatlama, şehrin su krizini çözmekten uzak. Yüzde 17,66'lık doluluk oranı, acil önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyor ve İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa'nın "Bireysel su tüketimimizi en az yüzde 10 azaltalım" çağrısı, herkesin sorumluluğunu hatırlatıyor. Bu olay, sadece bir yağmur fırtınası değil; iklim değişikliğinin günlük hayata yansıyan bir yüzü. Baraj doluluk oranlarının takibi, tüketim alışkanlıklarının gözden geçirilmesi ve kuraklık stratejilerinin güçlendirilmesi, İstanbul'un sürdürülebilir bir geleceğe adım atmasının anahtarı. Yağmur nereye gitti sorusunun yanıtı, belki de hepimizin elinde: Tasarruf ve bilinçle, bu su damlalarını biriktirerek. Şehrin nabzını tutan bu gelişmeler, önümüzdeki günlerde daha fazla tartışma yaratacak ve umarız, somut adımlara dönüşecek.





