Gerçek Gündem Haberleri

Erdoğan ve İmamoğlu Arasındaki Dava Gerginliği: Duruşma Tarihi Netleşti!

Erdoğan ve İmamoğlu arasındaki çekişme mahkemede zirveye ulaşıyor! Nefes kesen dava tarihi belli oldu, detaylar için sabırsızlanacaksınız! Hemen okuyun!

Türkiye’nin siyasi atmosferi, son yıllarda olduğu gibi yine yüksek voltajlı bir gerilimle sarsılıyor. Ülkenin iki güçlü figürü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasındaki çekişme, bu kez mahkeme salonlarına taşındı. Ancak bu dava, sadece bir hukuki süreç değil; aynı zamanda Türkiye’nin siyasi geleceğini şekillendirebilecek bir dönüm noktası olarak görülüyor. Uzlaşma sağlanamadı, tansiyon yükseldi ve dava tarihi nihayet belli oldu. Peki, bu dava neden bu kadar önemli? Perde arkasında neler yaşanıyor?

Bu dava, yalnızca iki lider arasındaki kişisel bir hesaplaşma değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi dinamiklerini derinden etkileyen bir süreç. Ekrem İmamoğlu’nun, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı olarak, Erdoğan’a karşı açılan davada uzlaşma sağlanamaması, mahkemenin sözlü duruşmaya geçme kararını almasıyla sonuçlandı. Bu karar, 2025 yılının en çok konuşulacak olaylarından biri olmaya aday. Dava, İmamoğlu’nun geçmişteki açıklamaları ve Erdoğan’ın bu açıklamalara verdiği tepkilerden doğan bir hukuki çekişme olarak ortaya çıktı. Ancak bu çekişmenin kökeni, son beş yılda Türkiye’nin siyasi sahnesinde yaşanan dramatik değişimlere dayanıyor.

Son beş yıl, Türkiye’de siyasi kutuplaşmanın ve hukuki süreçlerin siyasetle iç içe geçtiği bir dönem oldu. 2019 yılında Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanması, sadece bir yerel seçim zaferi değil, aynı zamanda muhalefetin iktidara karşı elde ettiği en büyük başarılardan biri olarak kayıtlara geçti. Ancak bu zafer, tartışmaların da fitilini ateşledi. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 2019’da İstanbul seçimlerini iptal etmesi ve İmamoğlu’nun tekrarlanan seçimde daha büyük bir farkla kazanması, siyasi gerilimi tırmandırdı. İmamoğlu’nun bu süreçte yaptığı açıklamalar, özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya verdiği yanıtlar, YSK üyelerine hakaret iddiasıyla dava konusu oldu. 2022’de bu dava, İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak getirilmesiyle sonuçlandı, ancak karar istinaf mahkemesine taşındı ve İmamoğlu’nun siyasi yasağı uygulanmadı.

2023 ve 2024 yılları, İmamoğlu’nun hem belediye başkanı hem de CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak yükselen bir figür haline geldiği yıllar oldu. Ancak bu yükseliş, onu iktidarın hedef tahtasına oturttu. 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in PKK/KCK üyeliği suçlamasıyla tutuklanması, İmamoğlu’nun İçişleri Bakanlığı’na sert eleştiriler yöneltmesine neden oldu. İmamoğlu, bu tutuklamayı “hukuksuz bir kumpas” olarak nitelendirirken, Erdoğan’ın avukatları bu sözleri Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret olarak değerlendirdi ve dava süreci başladı. Aynı dönemde, İmamoğlu’nun İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yönelik sözleri nedeniyle açılan başka bir dava da gündeme geldi. Temmuz 2025’te bu davada İmamoğlu’na 1 yıl 8 ay hapis cezası verilmiş, ancak “hedef gösterme” suçundan beraat etmişti.

Bu dava, Erdoğan ve İmamoğlu arasındaki gerilimin yalnızca bir parçası. 2025 yılında, İmamoğlu’nun İstanbul’daki projelerine yönelik yolsuzluk soruşturmaları da hız kazandı. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı billboard reklam ihalelerinde kamu zararına yol açıldığı iddiasıyla İmamoğlu’nun ifadeleri alındı. İmamoğlu, bu soruşturmaları “siyasi pusu” olarak nitelendirdi ve hukuki haklarını sonuna kadar arayacağını belirtti. Bu soruşturmalar, hükümetin muhalefet liderlerini yargı yoluyla baskı altına alma stratejisinin bir parçası olarak yorumlandı. Aynı zamanda, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na Gürsel Tekin’in kayyum olarak atanması, parti içinde ve kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı. İmamoğlu, bu atamayı “demokrasiye darbe” olarak nitelendirerek, hükümetin muhalefeti sindirme çabalarına karşı mücadele edeceğini vurguladı.

Davanın tarihi, 2025 yılının son çeyreğinde belirlendi ve bu, Türkiye’nin siyasi gündemini daha da hareketlendirdi. Mahkeme, uzlaşma sağlanamamasının ardından sözlü duruşmaya geçme kararı aldı. Bu karar, İmamoğlu’nun siyasi geleceğini doğrudan etkileyebilir. Eğer İmamoğlu aleyhine bir karar çıkarsa, bu, onun 2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adaylığına gölge düşürebilir. Öte yandan, İmamoğlu’nun destekçileri, bu davaların siyasi bir intikam aracı olduğunu ve halkın iradesini yok saydığını savunuyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dava sürecinde İmamoğlu’na tam destek verdiğini açıklarken, Silivri’deki duruşmalarda kalabalık bir partili topluluğunun İmamoğlu’nu “Cumhurbaşkanı” sloganlarıyla karşılaması, kamuoyunun nabzını yükseltti.

Son beş yılda, Türkiye’nin siyasi manzarası, yargı süreçlerinin siyaset üzerindeki etkisinin giderek artmasıyla şekillendi. İmamoğlu’nun 2019’daki seçim zaferi, muhalefetin umutlarını yeşertirken, hükümetin kayyum atamaları, yargı kararları ve medya üzerindeki baskıları, muhalefetin hareket alanını daralttı. 2023’te başlayan “Terörsüz Türkiye” süreci, hükümetin terörle mücadele söylemini güçlendirdi, ancak muhalefet bu süreci “siyasi rakipleri hedef alma” aracı olarak eleştirdi. İmamoğlu’nun bu süreçte hem belediye başkanı hem de cumhurbaşkanı adayı olarak hedef alınması, bu eleştirileri daha da güçlendirdi.

Dava, sadece Erdoğan ve İmamoğlu arasındaki bir hukuki mücadele değil; aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve özgürlükler konusundaki yol ayrımını temsil ediyor. İmamoğlu’nun duruşmalardaki kararlı tavrı, “Yargının siyasete aparat yapılmasına karşı dimdik ayaktayım” sözleriyle özetleniyor. Öte yandan, Erdoğan’ın avukatları, Cumhurbaşkanlığı makamının itibarının zedelendiğini savunarak, bu davanın Türkiye’nin saygınlığına yönelik bir mücadele olduğunu iddia ediyor. Her iki tarafın da geri adım atmaya niyeti yok ve bu dava, sadece bir mahkeme salonunda değil, kamuoyunun vicdanında da yargılanıyor.

Türkiye, bu dava ile bir kez daha nefesini tutmuş durumda. İmamoğlu’nun hapis cezası alması halinde, İstanbul’un yönetiminde ve CHP’nin siyasi stratejisinde büyük bir değişim yaşanabilir. Erdoğan’ın bu davayı kazanması ise, iktidarın muhalefet üzerindeki baskısını daha da artırabilir. Ancak, İmamoğlu’nun halk nezdindeki popülaritesi ve genç, dinamik lider imajı, bu davanın sonucundan bağımsız olarak onun siyasi yolculuğunu sürdüreceğini gösteriyor. Türkiye’nin siyasi tarihi, bu dava ile yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor. Sizce bu dava, ülkenin geleceğini nasıl şekillendirecek?