Siyaset sahnesinde bazen bir konuşma, tüm dengeleri değiştirebilir, değil mi? Özellikle liderler arasındaki gerilimler, kamuoyunu derinden etkiler ve yeni tartışmalar doğurur. Bu tür anlar, hem heyecan verici hem de düşündürücü olur, çünkü arkasında yatan detaylar geleceği şekillendirir. Peki, bu seferki olay neden bu kadar ses getiriyor ve kimleri nasıl etkiliyor? Adım adım keşfedelim bu ateşli diyaloğu, çünkü her kelime bir sır taşıyor.

Her şey, Yeniden Refah Partisi Bursa İl Başkanlığı’nın 3. Olağan İl Kongresi’yle başlıyor. Merinos Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen bu kongreye, Genel Başkan Fatih Erbakan da katılıyor. Erbakan, burada yaptığı konuşmada gündemi sarsacak ifadeler kullanıyor. Öncelikle, ABD Başkanı Donald Trump’ın planı doğrultusunda İsrail ile Hamas arasında imzalanan ateşkes anlaşmasına değiniyor. Bu anlaşmanın imzalanmasından memnuniyet duyduğunu belirtiyor, ancak sürecin ilerleyen aşamalarına ilişkin endişelerini de gizlemiyor. Ateşkesin ilan edilmesi, silahların susması, esirlerin karşılıklı salıverilmesi, insani yardımların geçişinin sağlanması ve İsrail askerlerinin bir miktar geri çekilmesini olumlu yönler olarak görüyor. Bunlardan memnuniyet duyduklarını söylüyor, ama temkinli olmak gerektiğini vurguluyor. Özellikle soykırımcı Netanyahu ve siyonizmin kovboyu olarak nitelendirdiği Trump’ın sözlerine güvenilmeyeceğini ifade ediyor. Anlaşmaya destek veren Müslüman ülkeler Türkiye, Mısır ve Katar’ın yetkililerinin bundan sonraki süreçteki performanslarının, ihtimamlarının, dikkatlerinin ve alacakları önlemlerin son derece büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Erbakan’ın asıl sert eleştirileri ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesine odaklanıyor. Görüşme öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun haddini aştığını söylüyor. Rubio’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la görüşmek için adeta yalvardığını ifade etme küstahlığını gösterdiğini belirtiyor. Ayrıca, Amerika’nın Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın bütün diplomatik teamülleri çiğneyerek ‘Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına biz Amerika olarak görüşme sayesinde meşruiyet kazandırıyoruz’ diyebilecek kadar ileri gittiğini anlatıyor. Bu sözlerin ardından aslında o ziyaretin bile yarıda bırakılıp geri dönülmesi gerektiğini düşünüyor, ama sadece İletişim Başkanlığı’nın cılız bir cevabıyla durumu toparlama çabasına girişildiğini eleştiriyor. Amerika ziyaretinde F-16’ların modernizasyonu için bir onay çıkarılamadığını, F-35’lerin TSK’ya verilmesine dair bir onay alınamadığını, KAAN uçağının motorunun Amerika tarafından verilmesine dair bir onay çıkarılamadığını söylüyor. Bütün bu eksilerin yanında, 225 tane Boeing uçağının Amerika’dan alınması anlaşmasının imzalandığını belirtiyor. Bu, 2 milyar doların üzerinde bir anlaşma. Bununla beraber, 70 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gazın Amerika’dan alınması anlaşmasının da yapıldığını ekliyor. Ondan sonra da ‘Trump Sayın Cumhurbaşkanını kapıda uğurladı, sandalyesini çekti’ gibi yorumlara tepki gösteriyor. “Kardeşim, bu kadar anlaşmayı yapsam benim de sandalyemi tutar, beni de kapıda uğurlar,” diyerek ironik bir şekilde eleştiriyor.

Konuşmasında, ziyaretin artı ve eksilerine değinen Erbakan, elde edilen bir şey olmadığını, fevkaladenin fevkinde bir sonuç alınmadığını söylüyor. Bu ziyaretten karlı çıkanın Trump olduğunu açık bir şekilde belirtiyor. Bugün artık mevcut iktidarın küresel sisteme karşı dik durma ve kendi istediğini ortaya koyabilme gibi bir durumu kalmadığını, tamamen teslim olmuş durumda olduklarını ifade ediyor. Bir değişim istiyorsak iktidarı değiştirmemiz gerektiğini, zihniyeti değiştirip Milli Görüş zihniyetine geçmemiz lazım olduğunu vurguluyor. “Kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil, Cenabıallah’tır diyen bir dış politika izlememiz lazım,” diyerek görüşlerini netleştiriyor.

Erbakan, ateşkes sürecine geri dönerek Filistinlilerin ve Gazzelilerin çeşitli kılıflarla ‘daha iyi bir yaşam’, ‘hicret ediyorlar’ gibi söylemlerle Gazze’den çıkarılmasının asla kabul edilemez olduğunu söylüyor. Bütün unsurlarıyla başkenti Kudüs olan tam bağımsız bir Filistin devleti kurulması hedefinden asla ödün verilemeyeceğini belirtiyor. Sürecin bundan sonrasında atılacak adımların Filistin, Gazze, Kudüs için son derece önemli olduğunu, buraların geleceğinin Orta Doğu ve Türkiye’nin geleceği açısından da son derece önemli olduğunu kaydediyor. Bu süreçte İsrail’in baskı ve tehditlerine asla boyun eğilmemesi ve kırmızı çizgilerden asla taviz verilmemesi gerektiğini vurguluyor.

Ayrıca, Heybeliada Ruhban Okulu’yla ilgili ‘üzerimize düşeni yapmaya hazırız’ denildiğini belirtiyor. Eskişehir’de bulunan son derece stratejik öneme sahip nadir toprak elementlerinin işletme ruhsatının da Amerika’ya verilmesi söz konusu olduğunu söylüyor. Verildi mi verilmedi mi tam kesin bir bilgi olmadığını, ama Amerika tarafının bunu talep ettiğini ekliyor. Eğer Heybeliada meselesinde olduğu gibi burada da ‘Üzerimize düşeni yapmaya hazırız’ denildiyse vay halimize diyor. Bununla da bitmediğini, Sayın Cumhurbaşkanı Amerika’dan döner dönmez ilk imzaladığı kararın İran Atom Enerjisi Kurumu ve İranlı isimlerin de bulunduğu 22 kişi ve 17 kuruluşun malvarlıklarını dondurma kararnamesi olduğunu belirtiyor. Amerika bunu istedi, Sayın Cumhurbaşkanı döner dönmez İran Atom Enerjisi Kurumu’nun ve İranlı şahısların malvarlıklarını dondurdu diye eleştiriyor.

Konuşmasının sonunda erken seçim çağrısı yapan Erbakan, iktidarın yorgun, çaresiz ve sorunlara çözüm üretmek yerine sorunların kaynağı haline geldiğini söylüyor. Bu millete yapacağı en büyük iyiliğin bir an önce seçim sandığını milletin önüne koymak olduğunu belirtiyor. Milletimizin ferasetine güvendiklerini, Milli Görüş yeniden iktidara geldiğinde yönetimde, paylaşımda ve yargıda adaleti tesis edecek, yaşanabilir bir Türkiye ve yeni bir dünya kuracaklarını ifade ediyor.

Bu konuşma, siyasi kulisleri hareketlendiren bir dönüm noktası gibi görünüyor. Erbakan’ın sözleri, hem iç politika hem de uluslararası ilişkiler açısından yeni tartışmaları tetikliyor. Eleştirilerin odak noktası, Türkiye’nin bağımsızlığı ve dış politika tercihleri. Bu tür çıkışlar, seçmenleri düşündürürken, liderleri de pozisyonlarını gözden geçirmeye itiyor. Gelecek günlerde bu sözlerin yankıları devam edecek, belki de yeni ittifaklar veya çatışmalar doğuracak.

Erbakan’ın vurgusu, sadece bir eleştiri değil; bir vizyon sunumu. Milli Görüş zihniyetini ön plana çıkararak, alternatif bir yol öneriyor. Bu, seçmenler için cazip gelebilir, özellikle ekonomik ve diplomatik zorluklar karşısında. Kongredeki coşku, partinin tabanını motive etmiş gibi; şimdi gözler, bu sözlere verilecek tepkilerde. Siyasetin nabzı hızlanıyor, her an yeni bir gelişme olabilir.

Devlet Bahçeli'nin Beklenmedik Adımları Siyasi Dengeleri Nasıl Değiştirecek?
Devlet Bahçeli'nin Beklenmedik Adımları Siyasi Dengeleri Nasıl Değiştirecek?
İçeriği Görüntüle

Tüm bu detaylar, Türkiye’nin karmaşık jeopolitik konumunu hatırlatıyor. Ateşkes anlaşması gibi küresel olaylar, iç politikayı doğrudan etkiliyor. Erbakan’ın temkinli yaklaşımı, birçok kişiyi ikna edebilir; çünkü güven meselesi her zaman kritik. Bu konuşma, sadece bir eleştiri bombardımanı değil; bir çağrı, bir uyarı ve bir umut mesajı. Siyasi tarihimizde yerini alacak gibi duruyor.