Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun Eylül 2024 sonu itibarıyla yayımladığı toplulaştırılmış bankacılık verileri, Türkiye'nin illere göre mevduat dağılımındaki çarpıcı gerçekleri ortaya koydu. Yurt içi yerleşiklerin toplam mevduatı son bir yılda yüzde 40,7 artışla 23 trilyon 234,2 milyar liraya ulaşırken, bunun 14 trilyon 721,5 milyar lirasını TL cinsi, 8 trilyon 512,7 milyar liralık bölümünü ise döviz cinsi mevduatlar oluşturdu. Dövizin toplam mevduattaki payı bir önceki yıla göre 1,59 puan artarak yüzde 36,64'e çıktı. Ancak bu genel tablonun altında yatan il bazlı detaylar, hiç kimsenin beklemediği bir manzara sunuyor.

Herkesin aklına ilk olarak İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerin geldiği listede, toplam mevduatı içinde dövizin payı en yüksek il unvanını Aksaray elinde tuttu. İç Anadolu Bölgesi'nin görece küçük nüfuslu şehri Aksaray'ın 64,8 milyar lira olan toplam mevduatının yüzde 53,9'unu döviz tevdiat hesapları oluşturdu. Bu oran, bir yıl önce yüzde 49,3 seviyesindeydi ve Aksaray'ın bu alandaki liderliğini daha da pekiştirdiği anlamına geliyor. Mevduatında döviz payı en yüksek ikinci il ise yüzde 51,1 ile yine Aksaray'ın komşusu Yozgat oldu. Üçüncü sırada ise yüzde 50,9 ile Karaman yer aldı. Nüfusu ve ekonomik hacmiyle Türkiye'nin en gelişmiş şehirleri arasında zirve yarışı yapan İstanbul'da bu oran sadece yüzde 36,7, Ankara'da yüzde 32, İzmir'de ise yüzde 34,95 seviyesinde kaldı. İşte bu nedenle ekonomistler ve finans uzmanları bu üç İç Anadolu şehrinin performansını şaşkınlıkla karşıladı.

Döviz mevduat oranlarında ilk on il arasında sadece bu üç şehir de bulunmuyordu. Yüzde 50,4 ile Bingöl dördüncü, yüzde 49,2 ile Elâzığ beşinci, yüzde 48,6 ile Bayburt altıncı, yüzde 48 ile Nevşehir yedinci, yüzde 47,7 ile Gümüşhane sekizinci, yüzde 47,6 ile Kütahya dokuzuncu ve yüzde 46,9 ile Rize onuncu sırada yer aldı. Bu illerin ortak özelliği, genellikle Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde yer almaları ve görece küçük ekonomik hacimlere sahip olmalarıydı. Finansal literatürde genellikle riskten kaçınma eğiliminin gelişmiş ve büyük şehirlerde daha düşük olduğu varsayılırken, Türkiye'de tam tersi bir durum gözlemlendi. Dövizin toplam mevduattaki payının en düşük olduğu iller ise yüzde 20,2 ile Ardahan, yüzde 23,6 ile Şanlıurfa ve Bitlis, yüzde 23,7 ile Hakkâri ve yüzde 24,1 ile Kars oldu.

Mevduat büyüklüğünde ise tablo tamamen değişiyordu. Nüfusunun yaklaşık beşte birinin yaşadığı, sanayi, ticaret, finans ve gümrük gibi sektörlerde yaratılan katma değer bakımından diğer illerle arasındaki fark açık ara önde olan İstanbul, toplam mevduatın yüzde 45,3'üne tek başına sahipti. 10 trilyon 522,2 milyar liralık mevduat hacmiyle İstanbul, 6 trilyon 657,1 milyar lira ile TL mevduatın yüzde 45,2'sini ve 3 trilyon 865,1 milyar lira ile de döviz mevduatının yüzde 45,4'ünü elinde bulunduruyordu. Aynı zamanda İstanbul genelindeki 2 trilyon 575,2 milyar liralık döviz mevduatı, Türkiye genelindeki toplam döviz mevduatının neredeyse yarısına tekabül ediyordu.

İstanbul'u 3 trilyon 298,5 milyar liralık mevduat hacmi ve yüzde 14,2'lik payla Ankara izliyordu. Ankara'nın mevduatında dövizin payı yüzde 32 düzeyindeydi. Üçüncü sıradaki İzmir'in toplam mevduatı 1 trilyon 275 milyar lira ve payı yüzde 5,5 olarak kaydedildi. İzmir'de dövizin toplam mevduattaki oranı yüzde 34,95 seviyesindeydi. Bu üç büyük şehri 792,8 milyar lira ile Antalya, 562,9 milyar lira ile Bursa, 436,5 milyar lira ile Kocaeli, 355 milyar lira ile Adana, 334,1 milyar lira ile Muğla, 327,6 milyar lira ile Konya ve 322,5 milyar lira ile Mersin takip ediyordu. Yurt içi mevduatın yüzde 78,5 oranındaki yaklaşık 18 trilyon 227,2 milyar liralık bölümü bu on ilde toplanmış durumdaydı. En az mevduata sahip illerin başında ise sadece 5,6 milyar lira ile Bayburt geliyordu. Ardahan 7,7 milyar, Hakkâri 8,3 milyar, Kilis 8,4 milyar ve Gümüşhane 12,6 milyar lira ile en az mevduata sahip iller arasında yer alıyordu.

Kişi başına düşen mevduat miktarı bakımından ise İstanbul'un liderliği daha da belirginleşiyordu. Eylül sonu itibarıyla Türkiye ortalamasında kişi başı ortalama mevduat miktarı 168 bin 475 lirayken, İstanbul'da bu rakam yaklaşık 831 bin 452 TL'ye ulaştı. Bu ili 690 bin lira ile Ankara, 369 bin 690 lira ile Muğla, 360 bin 983 lira ile Antalya ve 341 bin 544 lira ile İzmir izliyordu. Diğer yandan kişi başına en az mevduata sahip il ise 39 bin 540 lira ile Hakkâri oldu. Buna göre İstanbul'da kişi başına ortalama mevduat miktarı Hakkari'nin tam 21 katı, tasarruf mevduatı miktarı ise 13,8 katı düzeyindeydi. Diğer düşük performans gösteren iller ise 47 bin 106 lira ile Şırnak, 50 bin 42 lira ile Muş, 55 bin 182 lira ile Ağrı ve 56 bin 824 lira ile Şanlıurfa şeklinde sıralanıyordu.

Döviz mevduat kapsamında değerlendirilen altın hesaplarında ise il bazlı dağılım farklı bir tablo ortaya koyuyordu. Toplam 2 trilyon 628,8 milyar liralık altın mevduatının 907,1 milyar lirası İstanbul'da, 310,2 milyar lirası Ankara'da ve 159,5 milyar lirası İzmir'de bulunuyordu. Ancak toplam mevduat içindeki payına göre bakıldığında Rize, yüzde 32'lik oranla "en altıncı" il konumundaydı. Rize'nin 53,9 milyar lira olan toplam mevduatının 17,3 milyar lirası altın hesaplarında yer alıyordu. Toplam mevduatında altının payında Rize'yi yüzde 28,1 ile Çankırı, yüzde 27,6 ile Malatya, yüzde 26,7 ile Kütahya, yüzde 26,1 ile Karabük, yüzde 25,9 ile Kırıkkale, yüzde 25 ile Elâzığ, yüzde 23,5 ile Bolu, yüzde 23,4 ile Isparta ve yüzde 22,9 ile Artvin izliyordu. İstanbul, en büyük altın mevduatı hacmine sahip il olmasına karşılık, toplam mevduatında altının payında yüzde 8,6 ile en son sırada yer alıyordu. Altın mevduatının payı en düşük illerde İstanbul'u yüzde 8,7 ile Gaziantep, yüzde 9,2 ile Tunceli, yüzde 9,4 ile Ankara ve yüzde 10 ile Şırnak takip ediyordu.

Verilerin detaylarına bakıldığında, son bir yılda TL mevduatların cari olarak yüzde 37,3 artış kaydederken, döviz mevduatının kur farkı da dahil TL cinsi tutarındaki nominal büyümenin yüzde 47,1'e ulaştığı görülüyordu. Son bir yılda TÜFE bazında yüzde 33,29 olan enflasyonla indirgendiğinde ise "reel" bazda TL mevduat hacminde yüzde 3, döviz mevduatı hacminde yüzde 10,4 ve toplam mevduat hacminde yüzde 5,6 genişleme yaşandığı belirlendi. Bu durum, vatandaşların enflasyona karşı korunma arayışında giderek daha fazla döviz ve altına yöneldiğini açıkça ortaya koyuyordu. Özellikle ekonomik aktivitenin yoğun olmadığı illerde, dövizin paranın değerini koruma aracı olarak algılanması ve hane halkı tasarruf davranışlarındaki bu eğilim, dikkat çekici boyutlara ulaşmış durumdaydı. Aksaray'ın toplam mevduatının yüzde 53,9'unun dövizde olması ve bu oranın bir önceki yıla göre artış göstermesi, sadece o ilde değil, benzer ekonomik yapıya sahip komşu illerde de güvenli liman arayışının güçlendiğini işaret ediyordu.

Uzmanlar, bu tablonun ardında yatan nedenleri tartışırken, birkaç temel faktör üzerinde duruyordu. İlk olarak, gelir düzeyi ve finansal okuryazarlığın düşük olduğu illerde, enflasyon karşısında paranın değerini koruma konusundaki sınırlı seçenekler nedeniyle dövizin daha cazip göründüğü belirtiliyordu. İkinci olarak, bu illerin çoğunun geleneksel olarak tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomileri olduğu, bu sektörlerdeki üreticilerin ve tacirlerin dövizle işlem yapma eğiliminin yüksek olduğu vurgulanıyordu. Üçüncü olarak, büyük şehirlerdeki daha gelişmiş finansal piyasalar ve alternatif yatırım enstrümanlarının bulunması, döviz talebini bir ölçüde sınırlarken, Anadolu'daki illerde bu tür alternatiflerin kısıtlı olması nedeniyle dövizin tek güvenli liman olarak görüldüğü ifade ediliyordu.

BDDK Kredi Kartı Kısıtlaması
BDDK Kredi Kartı Kısıtlaması
İçeriği Görüntüle

İstanbul'un toplam mevduattaki payının bir yılda 1,1 puan artarak yüzde 45,3'e ulaşması ise Türkiye'nin ekonomik aktivitesinin giderek daha fazla merkezileştiğini gösteriyordu. Aynı şekilde, İstanbul'un döviz mevduatındaki payının yüzde 45,4 olması, kentin sadece TL tasarruflarında değil, döviz birikimlerinde de diğer illerle arasındaki uçurumu artırdığını ortaya koyuyordu. Kişi başına 831 bin 452 TL'lik mevduat ortalamasıyla İstanbul, Türkiye genelindeki kişi başı ortalama mevduatın neredeyse 5 katı seviyesindeydi. Bu durum, gelir dağılımı ve servet farklılıklarının sadece bireyler arasında değil, coğrafi olarak da derinleştiğini gösteren önemli bir göstergeydi.

Bankacılık sektöründe yaşanan bu dönüşüm, Türkiye'nin ekonomik coğrafyasının yeniden şekillendiğini gösteriyordu. Döviz mevduat oranlarının yüksek olduğu illerin genellikle ekonomik olarak daha az gelişmiş bölgelerde yer alması, vatandaşların kur riskine rağmen yerel para birimine olan güvenin sınırlı olduğunu düşündürüyordu. Diğer yandan, bu illerdeki döviz birikimlerinin mutlak değer olarak büyükşehirlerin yanında çok küçük kalması, Türkiye ekonomisinin finansal derinliğinin hala büyük ölçüde metropoller tarafından belirlendiğini gösteriyordu. Eylül 2024 sonu itibarıyla toplam 23,2 trilyon liralık mevduatın yüzde 78,5'inin sadece on ilde toplanması, bu merkezileşmenin boyutlarını net bir şekilde ortaya koyuyordu.

Özellikle dikkat çekici bir detay, Rize'de gözlenen altın mevduatı eğilimiydi. Toplam mevduatının yüzde 32'sini altın hesapları oluşturan Rize, geleneksel olarak altına yönelik kültürel bir tercihin yanı sıra, bölgesel ekonomik dalgalanmalara karşı fiziki bir değer saklama aracı olarak altını tercih ettiğini gösteriyordu. Aynı şekilde, Çankırı, Malatya ve Kütahya gibi illerin de toplam mevduatları içinde altının payının yüzde 25-28 aralığında olması, Anadolu'nun dövizin yanında altını da güvenli liman olarak gördüğünü kanıtlıyordu. Buna karşılık, İstanbul gibi finansal merkezlerde altının toplam mevduattaki payının yüzde 8-9 seviyelerinde kalması, daha gelişmiş finansal enstrümanlara erişimin bu tercihi değiştirdiğini gösteriyordu.

Türkiye'nin mevduat haritasındaki bu çarpıcı dengesizlik, ekonomi yönetiminin ve finansal düzenleyici kurumların dikkatle üzerinde durması gereken bir konuydu. Döviz mevduat oranının yüksek olduğu illerde, Türk Lirası'nın yerel bazdaki itibarını artırıcı politikalar geliştirilmesi, vatandaşların enflasyona karşı korunması için alternatif finansal ürünlerin sunulması ve bölgesel kalkınma programlarıyla bu illerin ekonomik çeşitliliğinin artırılması gerekiyordu. Aksi takdirde, dövizleşme eğiliminin bu şekilde devam etmesi, hem Türk Lirası'nın ulusal bazda kullanımını sınırlayabilir, hem de ekonomideki dolarizasyon sorununu kalıcı hale getirebilirdi. Aksaray, Yozgat ve Karaman'dan gelen bu sinyaller, Türkiye ekonomisinin henüz daha derinlemesine analiz edilmesi gereken önemli bir boyutunu gözler önüne seriyordu.