Kur'an'ın derinliklerinde dua, sadece bir ritüel değil, ibadetin kalbi, insanın Allah'la en samimi diyaloğu olarak tanımlanıyor. Günümüzde ise bu kutsal eylem, siyasi şovlara, aracılara ve "dua memurları"na kurban gidiyor; Filistin'deki zulme karşı 78 bahane üreten şeyhler, halkı aldatan bir sistemin parçası haline geliyor. Hakkı Yılmaz'ın 86. uyanış sohbetinde, dua'nın aslı, kabulü, istismarı ve aracıların tuzağı masaya yatırılıyor. "Dua, kalpten gelen bir feryat; dilde değil, ruhta olmalı" diyen Yılmaz, Kur'an ayetlerini temel alarak, modern din anlayışındaki sapmaları eleştiriyor.
Bu sohbet, 4 Aralık 2025'te yayınlanarak, izleyicileri dua'nın gerçek gücüne davet ediyor: Allah'ın "jugular venadan yakın" olduğu bir yakınlıkta, aracısız bir ilişki. Peki, dua neden bozuldu? Neden milyonlar aracılara muhtaç bırakılıyor? Yılmaz, Enam Suresi'ndeki İbrahim peygamberin "yüzünü Allah'a döndürme" metaforuyla, dua'nın bütün varlıklarla yapılması gerektiğini vurguluyor. Bu video, sadece bir sohbet değil; dinin özünü yeniden inşa eden bir manifesto. Türkiye'de ve dünyada, dua istismarı ekonomik sömürüye dönüşmüşken, Yılmaz'ın çağrısı yankı buluyor: "Dua sipariş edilmez, aracısızdır!" Filistin örneği üzerinden, zulme sessiz kalan din adamlarının utancını haykıran sohbet, izleyicileri "uyanış"a çağırıyor. Dua, Allah'ı bilmekle başlar; bilmeden yapılan her eylem, boş bir çabadır. Bu tartışma, ibadetin ticarileşmesine karşı bir kalkan gibi yükseliyor ve milyonlarca müminin vicdanını sarsıyor.
Sohbetin girişinde, Hakkı Yılmaz izleyicilere saygıyla selam vererek, uyanış serisinin 86. bölümüne başlıyor. "Allah'ın izniyle uyanış sohbetlerimize devam ediyoruz" diyerek, konuyu dua'ya getiriyor. Dua'yı ibadetin özü olarak tanımlayan Yılmaz, son dönemde dua'nın namaz gibi ritüellerle karıştırıldığını ve asıl anlamından uzaklaştığını belirtiyor. "Dua, bütün ibadetlerin ruhu; ama son zamanlarda edepsizce kirletildi" diye haykırıyor. Özellikle siyasi ortamlarda, ücretli din adamlarının halk adına dua ederek Allah'ı "kullanmaya" çalıştığını eleştiriyor. Bu şovlar, dua'nın kabulünü engelliyor; çünkü samimiyetten yoksun. Yılmaz, bir video örneği vererek, Amerikalı bir sunucunun bir şeyhe sorduğu soruyu aktarıyor: "Neden Filistin'deki mazlumların duaları kabul olmuyor, neden bu kadar acı çekiyorlar?"
Şeyhin 78 bahane sıralayarak, bunu "Allah'ın imtihanı" diye savunduğunu anlatıyor. "Utanmazlık örneği! Dua kirletilmiş bir ibadet haline geldi" diyor Yılmaz. Bu kısım, sohbetin en vurucu başlangıcı; izleyiciyi hemen dua istismarının vahametiyle yüzleştiriyor. Filistin zulmü üzerinden, din adamlarının sorumluluğunu sorguluyor: Zulme karşı dua etmek yerine, bahaneler üretenler, dua'nın özünden uzaklaşmış. Bu eleştiri, sadece bireysel değil; sistematik bir din sömürüsünü hedef alıyor. Yılmaz, bu tür dua'ların kabul olmayacağını vurgulayarak, gerçek dua'nın kalpten gelmesi gerektiğini belirtiyor.
Dua'nın Kur'an'daki tanımı, sohbetin merkezinde yer alıyor. Furkan Suresi 77. ayeti referans veren Yılmaz, "Rabbiniz 'Eğer dua etmeseydiniz, sizi önemsemezdi' diyor" diye açıklıyor. Dua'yı "Allah'a yalvarış, zelilâne çağrı" olarak Türkçeleştiren Yılmaz, Arapça "dua" kelimesinin "çağrı" anlamına geldiğini vurguluyor. "Allah, dua etmeyenleri değersiz görür; dua, insanın haddini bilmesi ve Allah'ı tanımasıdır" diyor. Araf Suresi 55. ayetiyle devam ediyor: "Rablerine yalvara yalvara ve gizli açık dua edin." Burada dua, tevazu ve mahviyetle yapılmalı; gösterişsiz, içten. Yılmaz, dua'nın "aşağıdan yukarıya" bir hareket olduğunu, dil veya el hareketleriyle sınırlı olmadığını anlatıyor. "Bütün varlığınla dua et; kalp, beden, ruh hepsiyle" diye çağrıda bulunuyor. Enam Suresi 79. ayetinde İbrahim peygamberin "Yüzümü Hanif olarak Allah'a çevirdim" sözünü yorumluyor: Bu, sadece fiziksel değil, bütünsel bir yöneliş. "Yüz çevirmek, mecazi; tüm benliğinle Allah'a dönmek demek." Bu ayetler üzerinden, dua'nın ritüel değil, sürekli bir hal olduğunu savunuyor. Günlük hayatta dua, her eylemde Allah'ı anmak; ticari dua'lar ise bu özü bozuyor. Yılmaz, dua'nın kabulü için samimiyet şartını koyuyor: Gösterişli dua'lar, boş laf kalabalığı.
Dua istismarı, sohbetin en sert eleştirdiği nokta. "Dua memurları" kavramını ortaya atan Yılmaz, din adamlarının dua'yı meslek haline getirdiğini söylüyor. "Dua sipariş edilmez! Kağıda yazıp okutmak dua değil" diye net bir uyarı yapıyor. Kalpten gelen feryadın, kimseye duyurulmaya ihtiyacı yok; Allah, içten bilir. "Dua, başkasına havale edilmez; aracı koymak şirktir" diyor. Bakara Suresi 68-70 ve Araf 134. ayetlerini örnek veriyor: İsrailoğulları, Musa'ya "Sen Rabbine dua et" diye aracılar kurmuş; bu, dua kültürünü bozmuş. "İsrailiyat geleneği, dua'yı başkasına yıkmak; Müslümanlıkta yeri yok" diye eleştiriyor. Günümüzde bu, ücretli hocalara dua siparişi vermek şeklinde devam ediyor. Yılmaz, dua'nın "havale edilmemesi"ni vurguluyor: "Ben senin için dua ettim" demek, kabulü engeller. Bu istismar, dinin ticarileşmesine yol açıyor; camilerde, siyasi mitinglerde dua şovları, halkı aldatıyor. Filistin örneğinde olduğu gibi, zulme dua yerine bahane üretenler, dua memurları. Yılmaz, bu sistemin, dua'nın özünü yok ettiğini söylüyor: Gerçek dua, bireysel ve aracısız.
Allah'ı bilmek, dua'nın temel şartı. Enam 91, Hac 74 ve Zümer 67. ayetlerini aktaran Yılmaz, "Allah'ı gereği gibi bilemediler" diyor. Toplumdaki din hataları, Allah'ı tanımamaktan kaynaklanıyor. Nisa 136'da "Ey iman edenler, iman edin" emri, "Allah hakkında bilgi edinin" anlamına geliyor. "Aminu billah, Allah'ı tam bilin" diye yorumluyor. Bilgi eksikliği, aracılara yöneltiyor; dua, Allah'ın yakınlığını bilmekle başlar. Bakara 186: "Kullarım beni sorarsa, de ki ben onlara çok yakınım; dua edenin duasını kabul ederim." Kaf 16: "Biz ona şah damarından yakınız." Mü'min 60: "Bana dua edin, size icabet edeyim; beni ibadet etmeyi küçümseyenler cehennme girer." Bu ayetler, Allah'ın yakınlığını vurguluyor; dua, doğrudan O'na. Yılmaz, "Dua etmeyeni Allah önemsemez; ama dua edenin çağrısını duyar" diyor. Bu yakınlık, aracıları gereksiz kılıyor; dua memurları, bu gerçeği gizliyor. Sohbet, dua'nın kabulü için tevazu şartını ekliyor: Gösteriş, kabulü bozar.
Dua'nın kabulü ve aracıların tuzağı, sohbetin pratik kısmını oluşturuyor. "Dua, kalple yapılır; dilde değil" diye tekrarlıyor Yılmaz. Gösterişli dua'lar –türbanlı, cübbeli şovlar– uzak tutuyor. Siyasi dua'lar, Allah'ı politikaya alet ediyor; kabulü imkansız. Filistin zulmü, dua memurlarının utancı: 78 bahane, imtihan diye geçiştirmek, zulme ortaklık. Yılmaz, "Uyanın! Dua, özgürleştirir; aracılara kul köle etmez" diyor. Sohbetin sonunda, izleyicilere e-posta ve web siteleriyle (istekuran.net) ulaşım çağrısı yapıyor; dua'yı doğru anlamak için Kur'an'a dönmeyi teşvik ediyor. Bu, 86. sohbetin zirvesi: Dua, uyanışın anahtarı.
Dua istismarının küresel boyutu, sohbeti zenginleştiriyor. Amerikalı sunucunun şeyhe sorusu, evrensel bir sorun: Mazlumların duaları neden kabul olmuyor? Şeyhin bahaneleri, dinin evrensel sömürüsünü gösteriyor. Türkiye'de ise, cami cemaatleri dua memurlarına bağımlı; bu, İsrailiyat'tan miras. Yılmaz, Kur'an çevirilerini (Türkçe, İngilizce, Azerice vb.) önererek, dua'yı herkesin erişimine açıyor. Dua'nın özü, tevazu: Gizli dua, açık dua fark etmez; kalp samimi olsun. Bu sohbet, dinin reformunu talep ediyor; aracıları kaldır, Allah'la doğrudan bağ kur.
Sohbetin yankıları, izleyicileri dönüştürüyor. 1338 izlenme, 39 yorumla, dua üzerine tartışmalar alevleniyor. Yılmaz'ın "Dua memurları" kavramı, sosyal medyada yayılıyor; Filistin hassasiyeti, zulme dikkat çekiyor. Dua, ibadetin mihenk taşı; bozulması, dinin çürümesini getiriyor. Bu video, uyanış serisinin bir halkası; dua'yı kurtarmak, toplumu kurtarmak demek. Gelecek sohbetler, bu temayı derinleştirecek; izleyiciler, aracısız dua'ya davetli.






