Türkiye’nin ekonomik nabzı, döviz kurlarındaki hareketlilikle bir kez daha hızlandı. Dolar ve euro, yatırımcıların ve vatandaşların yakın takibinde. Her sabah, milyonlarca insan aynı soruyu soruyor: “Dolar ne kadar oldu? Euro yükseldi mi?” Bu sorular, sadece birer merak ifadesi değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin kırılgan dengelerinin bir yansıması. 4 Eylül 2025 sabahı, döviz kurlarında yaşanan son gelişmeler, piyasalarda adeta bir fırtına etkisi yarattı. Ancak bu fırtınanın ardında yatan gerçekler, sadece rakamlardan ibaret değil.

Döviz kurları, küresel ve yerel gelişmelerin aynası gibi. ABD’deki ekonomik politikalar, Orta Doğu’daki jeopolitik gerilimler ve Türkiye’deki enflasyon baskısı, kurların seyrini doğrudan etkiliyor. Son haftalarda, özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın ek gümrük tarifeleriyle ilgili açıklamaları, küresel piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. Türkiye’de ise iç piyasalar, enflasyon rakamları ve Merkez Bankası’nın faiz politikalarıyla çalkalanıyor. Dolar/TL kuru, bu dinamiklerin etkisiyle 40 TL sınırını aşarken, euro/TL kuru da 48 TL’ye dayanarak rekor seviyeleri gördü. Bu rakamlar, hem yatırımcıları hem de sokaktaki vatandaşı tedirgin ediyor.

Piyasalar, sabah saatlerinde hareketli bir başlangıç yaptı. İstanbul serbest piyasasında, dolar/TL kuru 41,50 TL alış ve 41,70 TL satış seviyelerinde işlem görüyordu. Euro/TL kuru ise 48,20 TL alış ve 48,40 TL satış bandında hareket ediyordu. Bu rakamlar, sadece birkaç ay öncesine kıyasla ciddi bir yükselişin habercisi. Özellikle euro, TL karşısında son bir ayda yüzde 5’ten fazla değer kazanarak dikkat çekiyor. Yatırımcılar, bu yükselişin kalıcı olup olmadığını sorgularken, vatandaşlar ise artan döviz kurlarının günlük hayatlarına nasıl yansıyacağını merak ediyor.

Döviz kurlarındaki bu hareketlilik, sadece ekonomi uzmanlarını değil, sosyal medyayı da salladı. Bir kullanıcı, “Dolar 41 TL’yi geçti, bu gidişle simit bile dolarla alacağız!” diyerek tepkisini esprili bir şekilde ifade etti. Bir başkası ise, “Euro 48 TL olmuş, Avrupa’ya tatile gitmek hayal oldu!” yorumuyla hayal kırıklığını dile getirdi. Sosyal medyadaki bu yorumlar, döviz kurlarının sadece bir ekonomik gösterge olmadığını, aynı zamanda toplumun ruh halini yansıttığını gösteriyor. Peki, bu yükselişin ardında neler yatıyor?

Küresel piyasalarda, ABD’nin ekonomik politikaları büyük bir rol oynuyor. Trump’ın düşük faiz talepleri ve Federal Reserve’e yönelik eleştirileri, doların küresel değerini etkiliyor. Geçtiğimiz haftalarda, Trump’ın “Powell derhal istifa etmeli” açıklaması, piyasalarda kısa süreli bir şok dalgası yaratmıştı. Bu açıklamalar, doların uluslararası piyasalarda dalgalı bir seyir izlemesine neden oldu. Ancak Türkiye’de, iç dinamikler de en az küresel gelişmeler kadar etkili. Enflasyonun resmi rakamlara göre yüzde 60’ı aşması, vatandaşın alım gücünü eritirken, döviz kurlarına olan talebi artırıyor.

Türkiye’de enflasyon, sadece rakamlardan ibaret değil; market raflarında, faturalarda ve günlük hayatta hissediliyor. Bir vatandaş, sosyal medyada paylaştığı bir gönderide, “Dolar artıyor, her şey zamlanıyor, ama maaşlar yerinde sayıyor!” diyerek isyan etti. Bu tepkiler, ekonomik politikaların halk üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Merkez Bankası’nın faiz politikaları da tartışmaların odak noktasında. TCMB’nin yüzde 50’lik politika faizi, negatif reel faiz sorununu derinleştiriyor. Ekonomistler, bu durumun döviz talebini artırarak kurları yukarı çektiğini belirtiyor.

Döviz kurlarındaki yükseliş, ithal ürünlerin fiyatlarını da doğrudan etkiliyor. Elektronikten gıdaya, akaryakıttan tekstile kadar birçok sektör, döviz kurlarındaki artıştan nasibini alıyor. Örneğin, son bir ayda akaryakıt fiyatlarına gelen zamlar, vatandaşların günlük hayatını zorlaştırıyor. Bir taksici, “Benzin fiyatları artıyor, ama yolcu aynı ücreti ödüyor. Bu gidişle kontak kapatacağız,” diyerek sektördeki çaresizliği özetliyor. Bu durum, döviz kurlarının sadece yatırımcıları değil, toplumun her kesimini etkilediğini gösteriyor.

Piyasalardaki bu hareketlilik, aynı zamanda siyasi gelişmelerle de bağlantılı. Türkiye’de yaklaşan yerel seçimler ve ekonomik politikalarla ilgili tartışmalar, kurların seyrini etkiliyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Enflasyonun düştüğüne kimse inanmıyor!” sözleri, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Özel’in bu çıkışı, hükümetin ekonomi politikalarına yönelik eleştirilerin bir özeti gibi. Vatandaşlar, bu tartışmaların gölgesinde, kurların nereye gideceğini merak ediyor. Acaba bu yükseliş, sadece geçici bir dalgalanma mı, yoksa yeni bir ekonomik fırtınanın habercisi mi?

Ekonomistler, kurlardaki bu hareketliliğin kısa vadede durulmayacağını düşünüyor. Özellikle Orta Doğu’daki jeopolitik gerilimler, enerji fiyatlarını yukarı çekiyor. Türkiye’nin enerji ithalatına bağımlı olması, bu durumdan en çok etkilenen ülkelerden biri olmasına neden oluyor. Brent ham petrolünün varil fiyatı, son günlerde 80 doların üzerine çıkarak alarm zillerini çaldı. Bu artış, hem akaryakıt fiyatlarını hem de genel enflasyonu körüklüyor. Döviz kurlarındaki yükseliş, bu zincirleme etkiyle daha da hissedilir hale geliyor.

Peki, bu yükselişin asıl sırrı ne? Dolar ve euro kurlarındaki bu hareketlilik, sadece ekonomik verilerden mi kaynaklanıyor, yoksa başka bir sürpriz mi gizliyor? Asıl gerçek, piyasaların beklediği bir dizi kritik gelişmede yatıyor. TCMB’nin önümüzdeki haftalarda açıklayacağı faiz kararı, kurların yönünü belirleyecek en önemli faktörlerden biri. Eğer Merkez Bankası, faiz artırımına giderse, TL’nin değer kazanması mümkün olabilir. Ancak mevcut politikaların devam etmesi durumunda, ekonomistler dolar/TL’nin 45 TL’ye, euro/TL’nin ise 50 TL’ye doğru ilerleyebileceği uyarısında bulunuyor. Bu tahmin, hem yatırımcıları hem de vatandaşları tedirgin ediyor.

Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
İçeriği Görüntüle

Döviz kurlarındaki bu yükseliş, sadece bir ekonomik mesele değil; aynı zamanda bir yaşam biçimi meselesi. Market alışverişinden tatil planlarına, eğitim harcamalarından faturalara kadar her alanda hissedilen bu dalgalanma, Türkiye’nin ekonomik geleceğine dair soru işaretlerini artırıyor. Vatandaşlar, “Dolar 50 TL olur mu?” sorusunu sorarken, yatırımcılar ise “Bu yükseliş ne zaman duracak?” diye bekliyor. Sosyal medyada bir kullanıcı, “Eskiden dolar artınca üzülürdük, şimdi alıştık!” diyerek durumu özetliyor. Ancak bu alışkanlık, ekonomik belirsizliklerin gölgesinde bir çaresizlik barındırıyor.

Türkiye, döviz kurlarındaki bu fırtınanın ortasında yolunu bulmaya çalışıyor. Dolar ve euro’nun rekor seviyelere koşusu, sadece bir rakam meselesi değil; bir ülkenin ekonomik dayanıklılığının testi. TCMB’nin atacağı adımlar, hükümetin ekonomi politikaları ve küresel piyasalardaki gelişmeler, bu hikayenin nasıl şekilleneceğini belirleyecek. Acaba kurlar yeni zirvelere mi ulaşacak, yoksa beklenmedik bir sakinlik mi yaşanacak? Bu soruların cevabı, sadece piyasalarda değil, her bir vatandaşın cebinde ve hayatında hissedilecek. Şimdi gözler, bu ekonomik satranç tahtasındaki bir sonraki hamlede.