Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye'nin dini ve ahlaki otoritesi olarak yıllardır toplumun vicdanını temsil ediyor; ancak son atamalarla gelen iki skandal, kurumun en üst kademelerini sarsıyor. 7 Aralık 2025 Pazar günü, yani bugün Resmi Gazete'de yayınlanan kararlarla göreve getirilen iki birim amiri hakkında ortaya atılan iddialar, şiddet, ihanet ve gizli ilişkilerle dolu bir tabloyu gözler önüne seriyor. Bir yanda eşine şiddet uygulayan ve uzaklaştırma kararı bulunan M., diğer yanda evine yardım için gelen bir kadınla gizli dini nikah kıyan E. Bu olaylar, sadece bireysel hatalar değil; Diyanet'in personel seçim süreçlerini, referans mekanizmalarını ve iç denetimlerini sorgulatıyor. Kurum içinde "Bu kadar da olmaz" fısıltıları yükselirken, kadın hakları örgütleri ve din görevlileri, atamaların iptali için kampanya başlatma çağrısı yapıyor. Peki, bu skandallar nasıl ortaya çıktı, detaylar ne ve Diyanet'in tepkisi ne olacak? Bu karmaşık hikayeyi, adım adım ve tüm çıplaklığıyla ele alalım, çünkü bu sadece bir atama krizi değil, kurumun itibarını tehdit eden bir deprem.

Olayların kökeni, Resmi Gazete'nin 7 Aralık 2025 tarihli sayısında yatıyor. Bu sayıda, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde iki kritik pozisyona atama yapıldı: Birim amirlikleri. Bu pozisyonlar, sadece idari değil; aynı zamanda dini eğitim, vaazlar ve topluma rehberlik gibi manevi sorumluluklar taşıyor. Atanan isimlerden ilki M.; hakkında ilk eşinden boşanma davası devam ederken, ikinci eşiyle yaşadığı şiddet iddiaları savcılık dosyalarına yansımış. Kaynaklara göre, M.'nin ikinci eşi, eşinden defalarca fiziksel ve psikolojik şiddet gördüğünü belirterek koruma talebinde bulunmuş ve mahkeme tarafından uzaklaştırma kararı verilmiş. Bu karar, M.'nin evine yaklaşmasını, iletişim kurmasını ve hatta semtine girmesini yasaklıyor; zira şiddet olayları, polisin müdahalesiyle sonlanmış. Ancak skandal burada bitmiyor: İddialara göre M., üçüncü bir kadınla da ilişki yaşıyor ve bu ilişki, boşanma davasını daha da karmaşık hale getirmiş. Savcılık kayıtlarında, M.'nin başka dosyaları da mevcut; bazı din görevlileriyle parasal ilişkiler kurduğu, borç-alacak meselelerinde usulsüzlük yaptığı öne sürülüyor. Bu parasal bağlantılar, Diyanet'in mali denetimlerini de gölgeliyor; zira bir birim amirinin, astlarıyla finansal bağlar kurması, etik ihlaller zincirini tetikliyor.

M.'nin ataması, kurum içinde adeta bir bomba etkisi yarattı. Diyanet'in kadın din görevlileri ve yerel müftülüklerde çalışanlar, sosyal medyada anonim paylaşımlarla isyanlarını dile getirdi. Bir kadın vaiz, "Kadına şiddet gösteren birinin, toplumun ahlakını öğretmeye atanması ne ironik!" diye yazarken, başka bir kaynak "Uzaklaştırma kararı alan bir adam, nasıl vaaz verecek?" sorusunu ortaya attı. Bu tepkiler, sadece iç mesele değil; kadın hakları derneklerini de harekete geçirdi. Mor Çatı Vakfı gibi örgütler, atamanın derhal iptalini talep etti ve Diyanet'e resmi yazı gönderdi. Şiddet mağduru kadınların korunması, Türkiye'nin 6284 sayılı kanunuyla güvence altına alınmışken, bir şiddet failinin yükseltilmesi, devletin ciddiyetini sorgulatıyor. M.'nin geçmişi, atama öncesi güvenlik soruşturmasından nasıl geçti? Bu soru, kulislerde dönüp duruyor; zira Diyanet'in personel alımında, sabıka kaydı ve ailevi durumlar titizlikle incelenmeli. Ancak bu olay, prosedürlerdeki boşlukları ifşa ediyor ve gelecekteki atamalar için reform çağrılarını güçlendiriyor.

Diğer skandal ise E.'nin hikayesiyle bambaşka bir boyuta taşınıyor: Gizli aşk ve ihanet. E., resmi nikahlı eşiyle mutlu bir aile tablosu çizerken, evlerine yardım ve çocuk bakıcılığı için gelen bir kadınla ilişkiye girmiş. Bu ilişki, sadece flörtle sınırlı kalmamış; iddiaya göre E., bu kadınla gizli bir dini nikah kıymış ve hatta ondan bir çocuğu olmuş. Resmi eşi, bu gerçeği tesadüfen öğrenince –muhtemelen evdeki ipuçlarından– Diyanet İşleri Başkanlığı'na yazılı şikayette bulunmuş. Dilekçede, "Eşim, evimize gelen yardımcımızla birliktelik yaşıyor, ondan çocuğumuz var" ifadeleriyle detaylar verilmiş. Bu ihbar, E.'nin birim amiri atanmasından hemen önce yapılmış; ancak atama Resmi Gazete'ye yansımış. E., idari soruşturma sırasında ifadesinde, "İkinci eşimle dini nikahlıyız" diyerek savunmaya geçmiş. Bu savunma, ironik bir şekilde, Diyanet'in kendi kurallarına ters düşüyor; zira kurum, resmi nikah dışı birliktelikleri ve gizli dini nikahları kesinlikle yasaklıyor ve bu tür durumlar, disiplin cezasıyla sonuçlanıyor. E.'nin eşi, şikayetinde duygusal bir çöküş yaşadığını belirterek, "Çocuklarımın babası böyle bir skandala nasıl karışır?" diye haykırmış. Bu ailevi dram, sadece E.'yi değil, tüm aileyi parçalamış; çocuklar, bu karmaşanın ortasında kalmış.

Diyanet'in bu skandallara tepkisi, şimdilik sınırlı kalmış; ancak iç soruşturmalar hız kazanmış durumda. E. için başlatılan idari inceleme, ifadelerin alınması ve tanık dinlemeleriyle devam ediyor. Başkanlık kaynakları, "Soruşturma adil ve şeffaf yürütülecek" dese de, kurum içinde fısıltılar farklı: "Bu atamalar, referansların gücünü gösteriyor. Kimler arkasında?" Bu soru, en çok merak edilen kısım; zira M. ve E.'nin yükselişi, üst düzey lobi faaliyetleriyle bağdaştırılıyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, henüz resmi bir açıklama yapmasa da, geçmişteki benzer olaylarda olduğu gibi, "Kurumumuzun ahlaki standartları korunacak" mesajı vermesi bekleniyor. Ancak gecikme, eleştirileri artırıyor; muhalefet partileri, Meclis'e soru önergesi vermeyi planlıyor. Kadın ve Aile Destek Vakfı gibi STK'lar, "Diyanet, kadına şiddete sıfır tolerans göstermeli" kampanyası başlattı. Bu skandallar, kurumun 2025 bütçesinde kadınlara yönelik programlarını da gölgeliyor; zira Diyanet, şiddet mağdurları için vaazlar düzenlerken, kendi bünyesinde benzer vakalar yaşanması, çifte standart suçlamalarını beraberinde getiriyor.

Türkiye’de Kuşatma Altındaki Umut: “Dökülüyor” Manzarası ve Halkın Tepkisi
Türkiye’de Kuşatma Altındaki Umut: “Dökülüyor” Manzarası ve Halkın Tepkisi
İçeriği Görüntüle

Skandalların zamanlaması, tesadüf değil; zira Diyanet, son aylarda personel reformuyla gündemde. 2025'te binlerce din görevlisi ataması yapılmış, ancak bu süreçte arka plan kontrollerinin yetersiz kaldığı eleştirileri artmıştı. M.'nin savcılık dosyaları, en az 2024'e uzanıyor; şiddet şikayetleri polise defalarca yansımış, ama işlem tamamlanmamış. E.'nin gizli nikahı ise, muhtemelen 2023'te başlamış; yardımcının evdeki rolü, ilişkiyi kolaylaştırmış. Bu detaylar, soruşturma dosyalarından sızıyor ve medyaya yansıyor. Kurum içinden bir din görevlisi, anonim olarak "Evden uzaklaştırma almak, gizli dini nikah kurumdan ihraç sebebidir. Kimler referans oluyor ortaya çıkmalı" diyor. Bu alıntı, öfkenin özeti; zira referanslar, genellikle milletvekilleri veya yerel idarecilerden geliyor. Eğer bu zincir kırılırsa, atamalar iptal edilebilir ve disiplin cezaları devreye girer –ihraç dahil.

Toplumsal yansımalar ise derin. Diyanet, milyonlarca Müslümana rehberlik ederken, bu skandallar cami cemaatlerini şüpheye düşürüyor. Sosyal medyada #DiyanetSkandalı etiketiyle binlerce paylaşım yapılmış; kadınlar, "Şiddet faili vaiz mi olacak?" diye soruyor. Erkek din görevlileri bile, "Bu, hepimizi lekeliyor" diyor. Psikolojik açıdan, E.'nin eşi gibi mağdurlar, travma yaşıyor; çocuklar, babalarının ikili hayatını öğrenmek zorunda kalıyor. Hukuki süreçte, M. için uzaklaştırma kararı genişletilebilir; E. için ise aile mahkemesi devreye girebilir. Savcılık, parasal ilişkileri incelemeye aldı; eğer yolsuzluk çıkarsa, skandal büyüyecek. Bu olaylar, Diyanet'in 2026 personel politikalarını şekillendirecek; arka plan kontrolleri sıkılaştırılacak, etik eğitimler zorunlu hale gelecek.

Peki, bu skandalların Diyanet'e maliyeti ne? Kısa vadede, itibar kaybı; uzun vadede, bağışlarda düşüş. Kurum, yıllık 10 milyar TL bütçeyle çalışırken, bu tür krizler sponsorları kaçırabilir. Kadın hakları açısından, Diyanet'in "Aile Okulu" programları sorgulanacak; şiddet eğitimleri, kendi personeliyle çelişiyor. Muhafazakar kesimde bile, "Dini nikah resmi olmalı" çağrıları yükseliyor; zira gizli birliktelikler, aile yapısını zedeliyor. Uzmanlar, bu olayın emsal olacağını söylüyor: Gelecek atamalarda, ailevi durumlar ön incelemeye tabi tutulacak.

Sonuç olarak, 7 Aralık 2025'in bu karanlık sayfası, Diyanet'i derinden yaraladı. Şiddet ve gizli aşk, kurumun kutsal imajını sarsarken, adaletin tecellisi bekleniyor. M. ve E.'nin kaderi, sadece onların değil; tüm Diyanet'in geleceğini belirleyecek. Toplum olarak bizler, bu skandaldan ders çıkarmalıyız: Makamlar, ahlakla gelir. Gözler Ankara'da, kulaklar soruşturmada; bu fırtına diner mi, yoksa büyür mü?