Ümraniye'nin Ilıcak Mahallesi'nde, Hasan Yıldırım Sokak'ta sakin sakin günlerini geçiren S.F.'nin hayatı, 27 Kasım 2025'te bir anda kabusa döndü. O gün, evinin kapısını çalan turuncu yelek giymiş, siyah motosiklet kaskı takmış ve gri pantolonlu bir şüpheli, S.F.'yi dehşete düşürdü. Elinde bıçakla içeri giren bu maskeli adam, kadıncağızın kolundan 5 adet altın bilezik ve parmağındaki yüzüğü zorla aldı. Ardından, S.F.'yi yatak odasına sürükleyerek kapıyı kilitledi ve arkasına bakmadan olay yerinden kaçtı. Bu korkunç anlar, sadece bir soygun değil; aynı zamanda aile içi bir ihanet zincirinin başlangıcıydı. S.F., kilitsiz bir çıkış yolu bulamayınca, 2. kattaki dairenin penceresinden atlamak zorunda kaldı. Bu çaresiz hamle, ağır yaralanmasına yol açtı ve hemen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Doktorlar, kadının bacağında kırıklar ve sırtında ezikler tespit etti; şans eseri hayati tehlikesi bulunmuyordu, ama psikolojik travması derin olacaktı. Bu olay, İstanbul'un kalabalık semtlerinde bile bireysel güvenliğin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi ve polis teşkilatını harekete geçirdi.

Olayın hemen ardından, Ümraniye İlçe Emniyet Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği ekipleri sahaya indi. Bu tür gasp vakalarında zamanın ne kadar kritik olduğu biliniyor; zira şüpheliler hızlıca izlerini kaybettirebiliyor. Polis, ilk etapta S.F.'nin ifadesini aldı ve hastane yatağında bile detayları not eden dedektifler, kadının tarif ettiği şüphelinin fiziksel özelliklerini –uzun boylu, iri yapılı bir erkek– dosyalara işledi. Ardından, en kritik adım atıldı: Çevredeki güvenlik kameralarının incelenmesi. Hasan Yıldırım Sokak ve civarındaki dükkanlar, apartmanlar ve hatta yakındaki marketlerin kayıtları tarandı. Yüzlerce saatlik görüntü malzemesi, özel bir ekip tarafından günlerce analiz edildi. Bu süreçte, şüphelinin motosikletle geldiği, olay sonrası aynı araçla kaçtığı ve kaskını çıkarmadan semtten uzaklaştığı tespit edildi. Motosikletin plakası kısmen yakalandı ve bu ipucu, şüphelinin izini sürmede dönüm noktası oldu. Polis kaynakları, bu kadar detaylı bir kamera çalışmasının, semtteki benzer suçları önlemede caydırıcı olacağını vurguluyor; zira gaspçılar artık her köşe başında bir gözün onları beklediğini bilecek.

Yakalanma operasyonu, 2 Aralık 2025'te, yani olaydan sadece 5 gün sonra gerçekleşti. Gasp Büro Amirliği, kamera görüntülerinden yola çıkarak şüpheliyi C.Y. (46) olarak teşhis etti. C.Y., Ümraniye'de düşük profilli bir hayat süren, daha önce küçük hırsızlık suçlarından sabıkası olan bir isimdi. Onun peşine düştüklerinde, asıl bomba patladı: Azmettirici olarak H.A.F. (29) devreye girdi. H.A.F.'nin, S.F.'nin uzak bir akrabası olduğu ortaya çıktı –ikinci dereceden kuzenlik ilişkisiyle bağlıydılar ve geçmişte aile içi maddi anlaşmazlıklar yaşamışlardı. Sorguda, H.A.F.'nin C.Y.'yi bizzat azmettirdiği, planı detaylıca anlattığı ve "Kolay iş, kadın yalnız, altınları al getir" diye teşvik ettiği itiraf edildi. Bu aile içi ihanet, olayın en tüyler ürpertici yanıydı; zira S.F., akrabasından yardım beklerken, tam tersine tuzağa düşürülmüştü. Polis, H.A.F.'nin C.Y.'ye 10 bin TL vaat ettiğini, ama işin aslını öğrenince şok olduğunu belirtiyor. C.Y., sorgusunda "Akraba olduğunu bilmiyordum, sadece para için girdim" dese de, bu savunma mahkemede pek tutmadı.

Çalınan altınların izi sürülürken, hikaye daha da karanlıklaştı. H.A.F., gasp sonrası hemen bir kuyumcuya koşmuş ve 5 bilezik ile yüzüğü bozdurmuştu. Ancak, burada bir terslik vardı: Altınların bir kısmı –hatta yarısı– imitasyon çıktı. Gerçek altın değeri sadece 15 bin TL civarındaydı, ama H.A.F. bunu C.Y.'ye söylemek yerine, "Tamamı sahte, değerleri yok" diye kandırdı ve sadece 3 bin TL verdi. C.Y., bu duruma öfkeyle tepki verse de, azmettiriciyle arası açıldı ve ikili birbirine girdi. Polis, kuyumcunun kayıtlarından yola çıkarak altınların satışını doğruladı; hatta bozdurma anındaki kamera görüntüleri, H.A.F.'nin tedirgin halini net gösteriyordu. Bu detay, gaspın sadece şiddet değil, aynı zamanda dolandırıcılık içerdiğini ortaya koydu. S.F.'nin altınları, yılların birikimiydi –düğün hediyesi bilezikler ve aile yadigarı yüzük– ve şimdi hepsi eritilmiş halde birinin cebinde toz olmuştu. Mağdur kadın, hastaneden taburcu olduktan sonra polise "Akrabamın eliyle bu hale geldim, inanamıyorum" diye gözyaşı döktü; bu sözler, dosyanın en duygusal satırları arasında yer aldı.

Tutuklama süreci, adaletin hızlı işlediğinin bir örneği oldu. 3 Aralık 2025'te, yani yakalanmalarından bir gün sonra, C.Y. ve H.A.F. savcılığa çıkarıldı. İfadeleri alındı, deliller sunuldu ve mahkeme heyeti, her ikisini de "nitelikli gasp" ve "azmettirme" suçlarından tutukladı. Cezaevine gönderilen şüpheliler, Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde hücrelerine yerleşti. Savcı, dosyaya ek olarak "aile içi güveni sarsma" ve "dolandırıcılık" unsurlarını da ekledi; zira H.A.F.'nin C.Y.'yi kandırması, ayrı bir soruşturma kapısı açtı. Polis, olayın peşini bırakmadı; semtteki diğer kamera kayıtlarını taramaya devam ediyor ki benzer bir çetenin varlığı şüphesi doğmasın. Bu tutuklamalar, Ümraniye sakinlerini rahatlattı, ama aynı zamanda uyardı: "Kapı çalan herkes dost olmayabilir."

Bu olay, İstanbul'un gasp haritasında Ümraniye'yi bir kez daha öne çıkardı. Semt, son aylarda benzer soygunlarla gündeme gelmişti; yalnız yaşayan kadınlara yönelik saldırılar yüzde 20 artmıştı. Uzmanlar, bu vakaların arkasında maddi çaresizliğin yattığını söylüyor; enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde, altınlar kolay hedef haline geliyor. S.F.'nin hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil; toplumsal bir uyarı. Aile bağlarının bile para için koparılabildiği bir gerçeklikte, bireysel güvenlik önlemleri şart: Akıllı kilitler, komşu dayanışması ve polise hızlı ihbar. H.A.F. gibi azmettiricilerin çıkması, güven duygusunu sarsıyor; zira en yakınımızdaki tehlike, en beklenmedik yerden gelebiliyor. Polis, bu dosyanın emsal olacağını belirtiyor; benzer azmettirme vakalarında cezalar ağırlaşacak.

Olayın yankıları, sosyal medyada da büyüdü. S.F.'nin anonimleştirilmiş hikayesi, binlerce paylaşımda "Akrabana dikkat et" etiketiyle dolaştı. Psikologlar, mağdurun travmasını yorumlarken, "İhanet yarası, fiziksel acılardan derin" diyor. Mahkeme süreci devam ederken, S.F. yeni bir eve taşındı ve terapiye başladı. C.Y. ve H.A.F.'nin hücrelerinde ise pişmanlık mı yoksa kin mi hakim, bilinmez. Bu gasp, sadece altın çalmadı; bir ailenin parçalarını da aldı.

10 Yaşındaki Efe’yi Toprağa Gömüp Ölüme Terk Etmişler
10 Yaşındaki Efe’yi Toprağa Gömüp Ölüme Terk Etmişler
İçeriği Görüntüle

Sonuçta, 27 Kasım'ın o karanlık öğleden sonrası, Ümraniye'yi değiştirdi. Tutuklamalar adaleti sağladı, ama yaralar kapanmaz. Bu hikaye, hepimize bir ders: Kapıyı açmadan önce, kalbi dinleyin. İstanbul'un sokakları, her gün yeni bir sır saklıyor; bu seferki, altın kadar parlak olmayan bir ihanet.