Son dönemde güvenlik güçlerinin terör örgütlerine yönelik düzenlediği operasyonlar, hem başarı hikayeleri hem de tartışmaları beraberinde getiriyor. Özellikle DAEŞ gibi örgütlerin hücre evleri ve lojistik ağları üzerinden faaliyetlerini sürdürmesi, terörle mücadelenin yalnızca saha operasyonlarıyla sınırlı kalamayacağını bir kez daha ortaya koyuyor.
CHP İçişleri Politika Kurulu Başkanı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, Yalova'nın Elmalık Köyü'nde DAEŞ'e yönelik gerçekleştirilen operasyonda yaşanan gelişmeler üzerine önemli eleştirilerde bulundu. Operasyonda polis memurları İlker Pehlivan, Turgut Külünk ve Yasin Koçyiğit'in şehit olması, çok sayıda personelin yaralanmasıyla sonuçlanan olay, terörle mücadelenin planlama ve önleme boyutunu gündeme taşıdı.
Murat Bakan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'ya yönelik açıklamalarında, "Operasyon yaptık" demenin terörle mücadele stratejisi olamayacağını vurguladı. Ona göre operasyonlar bir sonuçtur ve asıl başarı, tehditleri önlemekle ölçülür. Önleme ise finans kaynaklarını kesmek, lojistiği dağıtmak, dijital örgütlenmeyi çökertmek, radikalleşme kanallarını kapatmak ve kurumlar arası koordinasyonu güçlendirmekle mümkün olur. Bu tedbirler alınmadığında bedeli güvenlik güçleri ve toplum ödüyor.
Bakan, daha önce İçişleri Bakanlığı'na DAEŞ tehdidi konusunda defalarca soru önergesi verdiğini ancak yanıt alamadığını belirtti. 26 Aralık 2025 tarihli önergede, örgütün hücre tipi örgütlenmesi, uyuyan hücrelerden lojistik evlerine, sahte kimlik ve ikamet zincirlerinden şifreli iletişime kadar tüm ağ halkalarına karşı önleyici mekanizmaları sorgulamıştı.
Sorular arasında dijital propaganda ve şifreli iletişimle devşirme faaliyetlerine karşı yapılan işlemler, tespit edilen hesaplara uygulanan adli tedbirler, gençlerin dijital ortamda radikalleşmesini önleme kapasitesi öne çıkıyordu. Ayrıca finansman damarları olarak küçük parçalı transferler, nakit taşıma, aracı ağlar ve bağış kanallarının izlenmesi, son üç yılda yürütülen soruşturmalar, dondurulan malvarlıkları, el konulan nakit ve kripto varlıklar detaylıca sorulmuştu.
Radikalleşme zeminleri konusunda ise kapalı ve denetimsiz din eğitimi alanları, illegal mescit ve medrese yapılanmaları, merdiven altı örgütlenme noktalarının tespiti, kapatılması veya mühürlenmesi ve adli süreçlere taşınan dosyalar gündeme getirilmişti. Kurumlar arası koordinasyon mekanizmasının etkinliği de ele alınan konular arasındaydı.
Murat Bakan, bu sorulara yanıt verilmediğini ve gereğinin yapılmadığını ifade ederek, sürekli operasyon haberleriyle yetinmenin kaynağı kurutmayı, devşirmeyi durdurmayı, dijital ağları çökertmeyi ve finansman kanallarını kesmeyi başaramamak anlamına geldiğini söyledi.
Yalova'daki olayda operasyonun planlaması, risk değerlendirmesi ve saha personelinin güvenliği konusunda da uyarılarda bulundu. Yüksek riskli baskınlarda zırhlı araç ve özel harekat desteğinin önemi vurgulanırken, olası zafiyetlerin üzerinin örtülemeyeceği belirtildi. Eğer ihmal veya planlama hatası varsa sorumluluk zincirinin işletilmesi gerektiği, güvenlik güçlerinin riske "şansa" bırakılamayacağı dile getirildi.
Ayrıca "Şehidimiz var, susun" yaklaşımına karşı milletvekilinin denetim görevinin bu acıların tekrarlanmasını önlemek olduğu hatırlatıldı. Terörle mücadelede şeffaflık ve hesap verebilirlik, operasyonel başarı kadar kritik görülüyor.
Bu eleştiriler, terörle mücadelenin çok boyutlu bir strateji gerektirdiğini gösteriyor. Saha operasyonları kadar istihbarat, finansal takip, dijital izleme ve toplumsal önleme çalışmaları da vazgeçilmez unsurlar. Özellikle yılbaşı öncesi artan tehditlerde göç yönetimiyle entegrasyon, biyometrik doğrulamalar ve ortak veri havuzları gibi mekanizmaların önemi artıyor.
Güvenlik uzmanları, DAEŞ'in sistematik ağ yapısının "yalnız kurt" modeli ötesinde olduğunu, Europol raporlarında da vurgulandığı gibi uzaktan yönlendirme ve çatışma bölgeleri bağlantılarının canlı tutulduğunu belirtiyor. Bu bağlamda önleyici istihbarat ve koordinasyon eksiklikleri, operasyonel yükü artırıyor.
Sonuç olarak terörle mücadelede başarı, yalnızca etkisiz hale getirilen unsurlarla değil, potansiyel tehditlerin kökünden engellenmesiyle ölçülüyor. Bu tartışma, daha etkili politikalar için yeni adımların atılmasını zorunlu kılıyor. Güvenlik güçlerinin fedakarlığı tartışılmazken, stratejik derinlik ve önleme odaklı yaklaşımlar gündemin üst sıralarında yer almaya devam edecek.