Son yıllarda güvenlik ve barış arayışları adına atılan adımlar, herkesin dikkatle takip ettiği bir süreç haline geldi. Özellikle terör örgütünün elebaşına yönelik girişimler, toplumda büyük yankı uyandırıyor. Bu süreçte kurulan özel komisyonlar, umutları artırırken aynı zamanda soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
İkinci perdeye geçtiğimizde, "Terörsüz Türkiye" projesi kapsamında başlatılan çalışmalar öne çıkıyor. Devlet Bahçeli'nin barış çağrılarıyla hız kazanan süreç, Irak'ın Süleymaniye bölgesinde 30 teröristin silahlarını çöp bidonuna bırakması gibi sembolik eylemlerle desteklendi. Abdullah Öcalan'ın çığlıkları yükselirken İmralı'ya yapılan ziyaretler, komisyon üyelerinin kabul edilmesiyle doruğa ulaştı. CHP hariç diğer partilerin katılımıyla oluşan bu komisyon, ilk etapta sınırlı süreyle görevlendirildi ancak birkaç gün önce süresi iki ay daha uzatıldı.
Komisyonun çalışmaları, partilerin ayrı ayrı rapor hazırlayacağı bir aşamaya geldi. Ancak bu raporlardan somut bir sonuç çıkıp çıkmayacağı belirsizliğini koruyor. Sürecin yönetiliş şekli, bir tiyatro oyunu benzetmesini akıllara getiriyor: Yönetmen ve oyuncular aynı kişilerden oluşurken, vatandaşlar seyirci koltuğunda yer alıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda sessiz kalması, işin Devlet Bahçeli'ye devredildiği yorumlarını güçlendiriyor. Bahçeli'nin "Keşke Abdullah Öcalan Meclis'e gelse, kürsüye çıkıp konuşsa" şeklindeki ifadeleri, tartışmaları daha da alevlendiriyor.
Bu tür komisyonların tarihsel geçmişi de düşündürücü. Eğer bir işin sonuçlanmasını istemiyorsanız, en etkili yöntem o konuda bir komisyon kurmaktır. Bu komisyondan civciv çıkar, kuş çıkar ama istenen sonuç çıkmaz. Mevcut durumda da benzer bir tabloyla karşı karşıyayız: Süre uzatımlarıyla tiyatronun perdeleri aralanmaya devam ediyor, ancak sahne arkasında devletin terör örgütü liderine umut bağladığı izlenimi oluşuyor.
Süreçteki rezalet unsurları da göz ardı edilemez. Ordunun üst düzey komutanlarının, İsmet İnönü'nün ölüm yıldönümü törenlerine katılmaması gibi detaylar, yakın tarihe vefasızlığı işaret ediyor. İnönü, Yemen harbinden Balkan Savaşı'na, Birinci Dünya Savaşı'ndan Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi komutanlığına kadar uzanan kahramanlıklarla dolu bir geçmişe sahip. Lozan görüşmelerini yürüten, Atatürk'ün en yakınındakilerden biri olan ve ikinci cumhurbaşkanı sıfatıyla hizmet veren bu isim, orduda unvanıyla anılırken bugün anma törenleri mütevazı bir katılımla gerçekleşiyor. Özgür Özel gibi isimlerin присутiyeti dışında, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının yokluğu dikkat çekici.
Bu tablo, "Terörsüz Türkiye" masalının sürdürülemeyeceğini gösteriyor. Komisyonun uzatılan süresi, rapor hazırlık aşamaları ve sonuçsuzluk döngüsü, sürecin tiyatroya dönüştüğünü ortaya koyuyor. Vatandaşlar olarak izlediğimiz bu oyunun sonraki perdeleri, daha fazla sürpriz ve tartışma vaat ediyor. Güvenlik sorunlarının gerçek çözümü, bu tür gösterilerden öte somut adımlarda yatıyor gibi görünüyor.
Süreçteki tüm bu gelişmeler, barış arayışlarının ne kadar karmaşık ve kırılgan olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Komisyon üyelerinin İmralı ziyaretlerinden süre uzatımlarına, sembolik silah bırakmalardan rapor hazırlıklarına kadar her detay, dikkatle izlenmeyi hak ediyor. Ancak sonuç odaklı bir yaklaşım yerine tiyatrovari bir yönetim, umutları tüketmekten başka bir işe yaramıyor. Gelecek perdelerde neyle karşılaşacağımız, herkesin merak konusu.





