Türkiye'nin siyasi gündeminde yerel yönetimler ve parti transferleri her zaman önemli bir yer tutuyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle belediye başkanları üzerindeki baskı ve transfer çabalarını yeniden gündeme getirdi. Siyasetin en hassas konularından biri olan bu mesele, şimdi de yeni iddiaklarla karşımızda.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, yerel yönetimlerle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Zeybek, çok sayıda CHP'li belediye başkanının Cumhurbaşkanı tarafından çay içmeye davet edildiğini belirtti. Bu daveter sadece nezaket ziyareti değil, arkasında çok daha büyük bir siyasi strateji barındırıyor.
Zeybek'in BirGün'den Mehmet Emin Kurnaz'a verdiği mülakatta ortaya çıkan detaylar, siyasi transferlerin nasıl organize edildiğine dair çarpıcı bilgiler içeriyor. "Pek çok belediye başkanımız AK Parti Genel Merkezi tarafından ya da milletvekilleri tarafından ya da İl Başkanı tarafından Cumhurbaşkanı'yla bir çay içmeye davet ediliyor" ifadeleri, sistemli bir yaklaşımın varlığını ortaya koyuyor.
Bu daveler sırasında belediye başkanlarına "Acaba AK Parti'ye katılmayı düşünür müsünüz? Bundan mutlu oluruz" biçiminde teklifler geliyor. Zeybek'in açıklamalarına göre, bu durum CHP'li belediye başkanlarının ne kadar başarılı olduğunu gördükleri için yaşanıyor.
Mansur Yavaş konusuna da değinen Zeybek, geçtiğimiz hafta Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde Yavaş'ı ziyaret ettiğini ve desteklerini açıkladıklarını belirtti. Yavaş'ın aday gösterilme ihtimali yükseldikçe İBB soruşturmalarında olduğu gibi bir baskıyla karşı karşıya kalacağı yönündeki soruya verdiği yanıt, iktidarın stratejisini gözler önüne seriyor.
"O dosyadan da bir şey çıkmaz. Dosyaya da son derece hakimiz" diyen Zeybek, soruşturmaların asıl amacının farklı olduğunu savunuyor. Ona göre, davanın özü CHP'li belediyelerin halk konserleri yapması, 30 Ağustos'ları, 29 Ekim'leri, 19 Mayıs'ları, 23 Nisan'ları görkemli kutlaması iktidarı korkutuyor.
Bu korku üzerinden 29 Ekim'de belediyelerin acaba kitleleri gene toplayıp yine görkemli etkinlikler yapıp yapmayacağı düşüncesinin olduğunu belirten Zeybek, bunu engellemek için Mansur Yavaş üzerinden açılacak soruşturma ile diğer il ve ilçe belediyelerine gözdağı verilmeye çalışıldığını iddia ediyor.
Halkın Cumhuriyet bayramını, 19 Mayıs'ı ve diğer önemli günleri nasıl coşkuyla kutlamak istediğini gördükleri için bu tür hamlelere başvurulduğunu savunan Zeybek, CHP'nin hiçbir belediye başkanının yanlış yaptığına inanmadığını vurguluyor.
"Yanlış yapanı biz kendi içimizde barındırmayız" diyen Zeybek, akçeli işlere bulaşan belediye başkanıyla ilgili dosya çıkması durumunda hemen MYK'nın toplanacağını ve o kişinin ihraç istemiyle disipline sevk edileceğini belirtiyor. Bu konuda somut örnek de veriyor.
Yalova'da Altınova Belediye Başkanının akçeli işlerinin çıkması üzerine hemen MYK'dan disipline sevk ettiklerini, kendisinin istifa ettiğini ve sonra AK Parti'ye geçtiğini açıklıyor. Bu örnek, CHP'nin parti disiplini konusundaki tavrını gösteriyor.
Transfer çabalarının boyutları gerçekten de dikkat çekici. Sadece Cumhurbaşkanı düzeyinde değil, AK Parti Genel Merkezi, milletvekilleri ve il başkanları aracılığıyla da bu daveler organize ediliyor. Bu sistematik yaklaşım, local siyasetin ne kadar merkezi kontrol altında tutulmaya çalışıldığını gösteriyor.
Belediye başkanlarının başarılarının fark edilmesi ve bu başarılı isimlerin kendi saflarına çekilmeye çalışılması, siyasi rekabetin ne denli yoğun olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel seçimlerde öne çıkan CHP'li belediye başkanlarının hedef alınması, bu başarının ne kadar rahatsızlık verdiğini gösteriyor.
Mevcut davaların sonuç odaklı olmadığını, süreçte CHP'li belediyeleri toplum nazarında tartışılır hale getirmekten öteye gitmeyeceğine inandığını belirten Zeybek, bu iddiaların propaganda amaçlı olduğunu savunuyor. Bu yaklaşım, hukuki süreçlerin siyasi amaçlarla kullanıldığı yönündeki iddialara işaret ediyor.
Çay daveteleri sadece nezaket ziyareti olmaktan çıkıp, siyasi transferin aracı haline geliyor. Bu durum, Türk siyasetinde centilmenlik kurallarının ne ölçüde değiştiğini de gözler önüne seriyor. Eskiden rakiplere saygı duyulan dönemlerden, rakibin başarılı isimlerini kendi safına çekmeye çalışılan bir döneme geçildiği anlaşılıyor.
Yerel yönetimlerin siyasi dengeyi etkileme kapasitesi, bu transfer çabalarının arkasındaki temel motivasyon olarak görülüyor. Özellikle büyükşehir belediye başkanlarının sahip olduğu kaynak ve nüfuz, merkezi iktidar açısından kontrol edilmesi gereken alanlar olarak değerlendiriliyor.
Zeybek'in açıklamaları, sadece transfer çabalarını değil, aynı zamanda bu çabaların nasıl organize edildiğini de gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı düzeyinden başlayıp il örgütlerine kadar uzanan bir organizasyon ağının varlığı, bu işin ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde yaşanan bu tartışmalar, milli bayramların kutlanması konusundaki farklı yaklaşımları da gündeme getiriyor. CHP'li belediyelerin coşkulu kutlamalar organize etmesi iktidar partisini rahatsız ediyorsa, bu durum siyasi kutuplaşmanın ne boyutlara vardığını gösteriyor.
Halkın milli bayramları kutlama şekli bile siyasi rekabet aracı haline geliyor. Bu durum, toplumsal birliği sağlaması gereken milli günlerin bile polarizasyon aracı olarak kullanıldığını ortaya koyuyor.
CHP'nin parti disiplini konusundaki kararlı tavrı, transfer çabalarına karşı bir direnç oluşturuyor. Ancak zaman zaman yaşanan transferler, bu direncin her zaman başarılı olamadığını da gösteriyor. Siyasi çıkar hesapları, parti sadakatinden daha güçlü olabildiği durumlar yaşanıyor.
Bu gelişmeler, Türk siyasetinde yerel yönetimlerin artan önemini ve bu nedenle yaşanan rekabeti gözler önüne seriyor. Belediye başkanlıkları artık sadece hizmet üretilen makamlar değil, aynı zamanda siyasi güç mücadelesinin yürütüldüğü alanlar haline geliyor.





