İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki (İBB) yolsuzluk iddialarını merkeze alan soruşturma, Türkiye'nin siyasi arenasında fırtınalar estirmeye devam ediyor. Ekrem İmamoğlu için tam 2 bin 352 yıl hapis cezası talep eden iddianamenin kabul edilmesiyle birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) harekete geçti. Parti, iddianamede kullanılan gizli tanık beyanlarının kasıtlı olarak manipüle edildiğini öne sürerek, Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) resmi bir şikayette bulundu. Bu şikayet, sadece hukuki bir adım değil, aynı zamanda yargı sistemindeki güvenilirlik tartışmalarını alevlendiren bir dönüm noktası olarak görülüyor. CHP'nin bu hamlesi, gizli tanık Meşe'nin ifadelerinin sonradan gizli tanık İlke'ye aktarıldığı iddiasını somut delillerle destekleyerek, iddianameyi hazırlayan savcılar hakkında adli ve idari soruşturma talep ediyor.

Olayın kökeni, Mart 2025'te patlak veren İBB soruşturmasına dayanıyor. 19 Mart 2025'te gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınan şüphelilere yöneltilen sorular, doğrudan gizli tanık Meşe'nin 17 Mart 2025 tarihli ifadesine dayandırılmıştı. Bu ifadeler, o dönem tutuklamaların temelini oluşturan kritik unsurlardı. Ancak iddianameye gelindiğinde, aynı cümleler, aynı kelime sıraları ve aynı anlatım tarzı, bambaşka bir tarihe ve kod adına mal ediliyordu: Gizli tanık İlke'nin 18 Kasım 2024 tarihli beyanı. Bu tutarsızlık, CHP'nin dikkatini çekti ve Genel Başkan Özgür Özel'in kamuoyu önünde dile getirdiği şok iddialarla birlikte resmileşti.

CHP'nin HSK'ya sunduğu dilekçe, iddianamedeki manipülasyon iddialarını adım adım belgelerle ortaya koyuyor. Dilekçede, soruşturma dosyasında yer alan gizli tanık beyanlarının kopyalanıp farklı tanıklara aitmiş gibi gösterildiği vurgulanıyor. Özellikle, Meşe kod adlı tanığın ses kaydının iddianamede İlke'nin beyanı olarak sunulması, ama Meşe'nin ifadelerinin tamamen yok sayılması, en çarpıcı noktalardan biri. Dilekçede bu durum, "somut bulgularla kanıtlanmış" olarak nitelendiriliyor. Örneğin, iddianamenin 226. ve 227. sayfalarında yer alan İlke'nin ifadesinin orta kısmında "Sayfa 1/3" ibaresi dikkat çekiyor. Bu ibare, ifadelerin kopyala-yapıştır yöntemiyle birleştirildiğini ve orijinal belgeden silinmeden aktarıldığını gösteriyor. Basit bir inceleme bile, iki ayrı ifadenin zorlama bir şekilde birleştirildiğini ortaya koyuyor.

Bu manipülasyonun zaman çizelgesi de iddiaları güçlendiriyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklamasına göre, gizli tanık İlke'nin ifadesi 18 Kasım 2024'te alınmış. Ancak, Mart 2025'te gözaltına alınan şüphelilere yöneltilen sorgularda İlke'ye dair tek bir beyan bile yer almıyor. Tüm sorular, Meşe'nin 17 Mart 2025 tarihli ifadesine atıf yapıyor. Bu çelişki, CHP'ye göre, Meşe'nin ifadelerinin sonradan İlke'ye "transfer" edildiğini kanıtlıyor. Dilekçede şu kritik tespit yer alıyor: "İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan açıklamada gizli tanık İlke'nin ifadesinin 18/11/2024 tarihli olduğu belirtilmiş olmasına karşın, Mart 2025'te alınan şüpheli ifadelerinde gizli tanık İlke'ye ait herhangi bir beyanın şüpheli ifadelerinde yöneltilmediği görülmektedir. Bu durum, Meşe kod adlı gizli tanığın ifadelerinin sonradan İlke kod adlı gizli tanığın beyanı olarak iddianameye işlendiği yönündeki iddiaları güçlendirmektedir."

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu skandalı kamuoyuna duyururken sert ifadeler kullandı. Parti lideri, sosyal medya paylaşımlarında ve açıklamalarında, "Suçüstü yakalandılar... 19 Mart'ın gizli tanığı olan herkesi tutuklatan 'Meşe' çıkan iddianamede yok! Kendisi yok ama ifadelerinin tamamı noktası, virgülüne 'İlke' diye..." diyerek olayın vahametini vurguladı. Özel'in bu sözleri, CHP tabanında büyük yankı uyandırdı ve yargıdaki siyasi müdahale iddialarını yeniden gündeme getirdi. Parti, dilekçesinde bu alıntıyı da temel alarak, iddianameyi hazırlayan savcıların görevi kötüye kullandığı, delilleri tahrif ettiği ve adil yargılamayı engellediği gerekçeleriyle HSK'dan acil müdahale bekliyor.

İddianamenin genel çerçevesi de bu iddiaları daha da karmaşık hale getiriyor. Ekrem İmamoğlu ve İBB ekibine yönelik suçlamalar, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet gibi ağır ithamları içeriyor. Toplam 2 bin 352 yıl hapis talebi, soruşturmanın boyutunu gözler önüne seriyor. Ancak CHP'ye göre, bu iddianamenin dayanaklarından biri olan gizli tanık ifadeleri, güvenilirliğini yitirmiş durumda. Dilekçenin bir başka bölümünde şöyle deniliyor: "Soruşturma aşamasında gizli tanık Meşe'ye ait olduğu bildirilen ses kaydının, iddianamede gizli tanık İlke'nin beyanı olarak gösterildiği; buna karşılık gizli tanık Meşe'ye ait beyanların iddianamede hiç yer almadığı anlaşılmaktadır." Bu durum, tanık koruma mekanizmalarının suistimal edildiği şüphesini doğuruyor ve gizli tanık rejiminin yargıdaki rolünü sorgulatıyor.

Müsavat Dervişoğlu'ndan İmralı kararına sert tepki: Tarih affetmeyecek!
Müsavat Dervişoğlu'ndan İmralı kararına sert tepki: Tarih affetmeyecek!
İçeriği Görüntüle

HSK'nın bu şikayeti nasıl değerlendireceği, Türkiye'deki yargı reformu tartışmalarını da etkileyecek gibi görünüyor. CHP, dilekçesinde sadece savcılar hakkında soruşturma talep etmekle kalmıyor, aynı zamanda bu tür manipülasyonların yargı bağımsızlığını zedelediğini vurguluyor. Parti yetkilileri, "Yukarıda aktarılan tespitlerin somut bulgulara dayandığı açıktır. Gizli tanık Meşe'ye ait olduğu anlaşılan beyanların, iddianamede İlke kod adlı gizli tanığın ifadesi olarak gösterilmesi, adli ve idari yönden incelenmesi gereken bir durumdur" ifadesiyle, HSK'yı harekete geçmeye davet ediyor. Bu çağrı, özellikle muhalefet çevrelerinde büyük destek bulurken, iktidar kanadından henüz resmi bir yorum gelmedi.

Olayın arka planı, İBB soruşturmasının uzun soluklu bir süreç olduğunu gösteriyor. Soruşturma, 2024 sonlarında başlayan gizli tanık ifadeleriyle ivme kazandı. Meşe kod adlı tanığın 17 Mart 2025'te verdiği detaylı beyanlar, operasyonun tetikleyicisiydi. Gözaltılar sırasında şüphelilere sorulan sorular –örneğin ihale süreçleri, fon akışları ve usulsüz ödemeler– doğrudan bu ifadelerden alıntı yapıyordu. Ancak iddianameye geçişte yaşanan bu "değişim", CHP'nin ifadesiyle "kopyala-yapıştır" hatası olarak nitelendiriliyor. İddianamenin 226-227. sayfalarındaki "Sayfa 1/3" ibaresi, teknik bir hata gibi görünse de, dilekçeye göre bu, ifadelerin aceleyle ve kasıtlı olarak birleştirildiğinin kanıtı. Bu ibare, orijinal belgenin formatından kalan bir iz ve profesyonel bir incelemeyle hemen fark ediliyor.

CHP'nin bu şikayeti, sadece İBB soruşturmasıyla sınırlı kalmıyor; genel olarak gizli tanık uygulamasının Türkiye'deki kullanımını masaya yatırıyor. Son yıllarda birçok siyasi davada gizli tanıkların rolü tartışma konusu oldu. Muhalefet partileri, bu tanıkların kimliklerinin korunması adına iyi niyetli bir mekanizma olduğunu kabul etmekle birlikte, ifadelerin doğruluğunun ve tarafsızlığının sıkça sorgulandığını belirtiyor. CHP'nin dilekçesi, bu tartışmalara somut bir örnek sunarak, HSK'yı delil bütünlüğünü koruma yükümlülüğü konusunda teste tabi tutuyor. Parti, eğer soruşturma açılmazsa, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyabileceğini ima ediyor, ki bu da uluslararası boyuta işaret ediyor.

Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianameyi kabul ettiren mahkeme süreci, bu iddialara karşı sessiz kalmış durumda. Savcılık kaynakları, gizli tanık beyanlarının standart prosedürlere uygun olduğunu savunurken, CHP'nin sunduğu deliller bu savunmayı zayıflatıyor. Örneğin, Meşe'nin ses kaydının İlke'ye atfedilmesi, tanık koruma prosedürlerinin nasıl işletildiği sorusunu doğuruyor. Bu kaydın orijinali nerede? Neden iddianamede Meşe'ye atıf yapılmadı? Bu sorular, yargı camiasında da fısıltılarla dolaşıyor ve HSK'nın hızlı bir inceleme yapması baskısını artırıyor.

CHP içindeki yetkililer, bu şikayetin parti için stratejik bir hamle olduğunu belirtiyor. Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı potansiyeli taşıyan bir figür olması, soruşturmanın siyasi motivasyonlu olduğu iddialarını güçlendiriyor. Dilekçede belirtilen bulgular, iddianamenin hukuki temellerini sarsıyor ve olası bir temyiz sürecinde kritik rol oynayabilir. Özel'in bir başka paylaşımında vurguladığı gibi: "Şimdi o Çınar'ın aylar önce söylediği ifadeleri Çınar'dan almışlar, İlke'ye söylettirmişler. İlke diye yeni bir gizli tanığa. Yalan olduğu..." Bu ifade, manipülasyonun boyutunu somutlaştırıyor – burada "Çınar" muhtemelen başka bir tanık veya şüpheliyi işaret ediyor, ancak bağlamda Meşe ile paralellik taşıyor.

Sonuç olarak, CHP'nin HSK'ya yaptığı bu şikayet, İBB yolsuzluk soruşturmasının seyrini değiştirebilecek bir adım. Gizli tanık Meşe ve İlke arasındaki bu "ifade transferi", yargıdaki şeffaflık sorunlarını gün yüzüne çıkarıyor. HSK'nın vereceği karar, sadece bu davayı değil, Türkiye'deki adalet sisteminin güvenilirliğini de belirleyecek. Kamuoyu, bu gelişmeleri nefeslerini tutarak takip ederken, CHP'nin cesur tutumu muhalefetin yargıdaki tutumunu pekiştiriyor. Gelecek günlerde HSK'dan bir açıklama gelip gelmeyeceği merak konusu, ancak mevcut deliller ışığında, bu skandalın yankıları uzun süre devam edecek gibi görünüyor.