Türkiye siyaseti, son günlerde peş peşe gelen şok edici gelişmelerle adeta sarsılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) İstanbul İl Yönetimi'ne yönelik alınan kayyım kararı, partinin iç dinamiklerini olduğu kadar, Türkiye'nin siyasi dengelerini de altüst etti. Başlangıçta yalnızca bir hukuki süreç gibi görünen bu olay, kısa sürede parti içinde fırtınalar koparan bir krize dönüştü.

15 Eylül Davası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sessiz Tuzağı – Parti Geleceği Bıçak Sırtında!
15 Eylül Davası ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun Sessiz Tuzağı – Parti Geleceği Bıçak Sırtında!
İçeriği Görüntüle

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), CHP'nin İstanbul'daki ilçe kongrelerinin durdurulması yönündeki kararları "tam kanunsuzluk" gerekçesiyle kaldırarak kongrelerin devamına hükmetti. Ancak bu kararın ardındaki esas gündem maddesi, İstanbul il yönetimine atanan kayyım heyetine yapılan itirazın reddedilmesi oldu. YSK Başkanı Ahmet Yener'in bu çelişkili açıklamaları, kafalarda büyük soru işaretleri oluşturdu. Partinin ana kongrelerine izin verilirken, en büyük il örgütlerinden birinin yönetiminin tartışmalı bir şekilde değiştirilmesine göz yumulması, siyasi kulislerde "devletin partiye müdahalesi" olarak yorumlandı.

Bu sürecin bir diğer dikkat çeken boyutu ise, kayyım heyetinde yer alan isimlerin hızla geri adım atması oldu. Kayyım heyetine başkanlık etmekle görevlendirilen Gürsel Tekin, heyeti tanıtan bir videolu açıklama yapmış, “Biz zaten CHP'liyiz, partiyi adliye koridorlarından kurtaracağız” demişti. Ancak heyetteki Hasan Babacan ve Müjdat Gürbüz, gelen büyük tepkiler üzerine görevden çekildiklerini açıkladılar. Hasan Babacan, bu kararını sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamayla duyururken, "Partimizin bu süreci sağduyu, birlik ve beraberlik içinde atlatması gerektiğine inanıyorum" diyerek, parti içindeki rahatsızlığı açıkça ortaya koydu.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, kamuoyunda merakla beklenen bir soru da cevap buldu. Partinin mevcut lideri Özgür Özel'in, bu karara karşı nasıl bir duruş sergileyeceği ve partiyi nasıl bir yol haritasına yönlendireceği merakla bekleniyordu. Özgür Özel'in kendi genel başkanlığına kayyım atanması durumunda bu kararı tanımayacağını ve kurultay sürecini işleteceğini belirtmesi, parti içindeki direnişin fitilini ateşledi. Bu süreçte, iktidara yakınlığıyla bilinen bazı isimlerin aylar öncesinden yaptığı "kayyım" tahminleri ve bu isimlerin eşkâllerini bile açıklamış olmaları, olayın bir "tesadüf" olmadığına dair kuşkuları güçlendirdi.

Ancak makalenin en can alıcı noktası ve siyasi çevrelerde büyük bir panik yaratan olay, aylardır konuşulan o spekülasyonun bir anda gerçeğe dönüşmesi oldu. Gazeteci Murat Yetkin'in kaleme aldığı bir yazıda, CHP'nin içine düşürüldüğü bu durumun aslında çok daha büyük bir planın ilk adımı olduğu iddia edildi. Bu plana göre, CHP'nin içindeki kaosun derinleştirilmesi ve parti içi mücadelenin daha da alevlenmesi, iktidar kanadına beklenmedik bir fırsat sunacak. Yetkin'in yazısında işaret ettiği en kritik nokta ise, bu siyasi krizin, tüm Türkiye'nin gündemini bir anda değiştirebilecek çok daha sarsıcı bir gelişmenin zeminini hazırlamasıydı. Bu gelişme, CHP'nin kendi içinde yarattığı bu boşluğun iktidar tarafından bir "erken seçim" daveti olarak yorumlanabileceği ve ülkenin çok kısa bir süre içinde sandığa gidebileceği yönünde bir senaryoyu işaret ediyordu. İşte bu korkutucu senaryo, sadece parti içindeki aktörleri değil, tüm ülkenin siyasi geleceğini de derinden etkileyecek gibi görünüyor. Uzun süredir sessizliğini koruyan ve kimsenin beklemediği bu sürpriz, tüm siyasi dengeleri altüst etme potansiyeli taşıyor.