Türkiye siyasetinde sular bir kez daha ısınıyor. Muhalefetin kalbi olarak bilinen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içinde yaşanan gelişmeler, sadece parti tabanını değil, tüm ülkeyi merak ve endişe içinde bırakıyor. Partinin en büyük örgütlerinden biri olan İstanbul İl Yönetimi'ne yönelik alınan kayyım kararı, adeta bir bombanın fitilini ateşledi. Bu gelişmenin perde arkasında yaşananlar, yakın zamanda ortaya çıkan bazı çalkantılarla birleşince, siyasi bir depremin habercisi olabileceği iddialarını güçlendiriyor.
Bu olağanüstü durum, CHP'nin eski ve yeni liderleri arasındaki ilişkinin nasıl bir seyir izlediği sorusunu tekrar gündeme taşıdı. Parti içindeki güç mücadelesi ve liderlik yarışı, yıllardır süren bir gerilimin farklı yansımaları olarak yorumlanıyor. Son olaylar, partinin içinde bir zamanlar müttefik olarak görünen isimlerin bile karşı karşıya gelebileceğini gösteriyor. Partinin duayen isimlerinden olan Gürsel Tekin'in, İstanbul İl Yönetimi'ne kayyım atanmasıyla ilgili "Partinin abileri olarak görev yapacağız. CHP'de ben ev sahibiyim." şeklindeki açıklamaları, parti içindeki dengelerin nasıl değiştiğini açıkça ortaya koyuyor. Hukukçular ve siyaset uzmanları bu kararı bir siyasi müdahale olarak değerlendirirken, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) kongrelerin devamına yönelik kararı, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Ancak bu kararın ardındaki gizem, pek çok soruyu beraberinde getiriyor ve kamuoyu cevabını merakla bekliyor.
Parti içindeki bu çalkantılı süreç, bir yandan da hukuki mücadeleleri beraberinde getiriyor. Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın tutukluluğu ve sağlık sorunları, partinin adliye koridorlarındaki mücadelesinin en somut örneklerinden biri. Ailesinin hastane önünde yaşadığı dram ve gözyaşları, kamu vicdanında derin bir yara açtı. Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) verdiği "cezaevinde kalmasına engel durum yok" raporu ise tartışmaları alevlendirdi. Çalık'ın avukatları ve partisi, bu kararın hukuki değil, siyasi bir baskı aracı olduğunu savunuyor. Bu durum, hasta mahkumlar meselesini de gündeme getirdi ve MHP Milletvekili Fethi Yıldız'ın daha önce yaptığı ve kamuoyunda geniş yankı bulan "hasta mahkumlar" çıkışı yeniden tartışılmaya başlandı.
Ancak siyasi sahnedeki en şaşırtıcı ve bir o kadar da endişe verici gelişme, kimsenin tahmin etmediği bir yerden geldi. Uzun süredir sessizliğini koruyan ve kamuoyunda pek de ön plana çıkmayan bir konu, adeta bir buzdağının su üstündeki ucu gibi belirdi. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı'ya yapacağı iddia edilen ziyaret... MHP'li Fethi Yıldız'ın bu konuda yaptığı açıklamalar, siyasetin bütün kartlarını yeniden dağıtabilecek güçte. Yıldız'ın kendi fotoğrafı eşliğinde paylaştığı, "Vicdan en büyük terazidir o asla yanlış tartmaz" notu ve masasında görünen bir kitabın yarattığı tartışma, asıl fırtınanın yolda olduğunun bir işaretiydi. Kimse asıl gerçeğin ne olduğunu kestiremezken, Yıldız'ın açıklaması, İmralı'ya yönelik bir ziyaretin planlandığına dair şüpheleri güçlendirdi. Bu durumun, partiler arası gizli görüşmeleri ve beklenmedik ittifakları beraberinde getireceği iddia ediliyor. Peki, bu ziyaretin arkasındaki asıl niyet ne? Türkiye siyasetini derinden sarsacak bu hamlenin perde arkasında neler dönüyor? Asıl büyük haber, tüm bu gerilimli olayların ortasında, kimsenin beklemediği bir anda su yüzüne çıkacak. Bir yanda CHP'nin kendi içinde verdiği mücadele, diğer yanda ise iktidar kanadından gelen ve taşları yerinden oynatacak bu hamle... Tüm bu karmaşanın ortasında, kamuoyunun bilmediği ve yakın zamanda tüm gerçekliğiyle ortaya çıkacak bir sır var. Bu sır, sadece siyasi dengeleri değil, Türkiye'nin geleceğini de yeniden şekillendirebilir. Yakında herkes, bu sırrın ne olduğunu öğrenecek ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.