Türkiye'nin siyasi atmosferi, son yıllarda hiç olmadığı kadar gergin. İktidar ile muhalefet arasındaki çekişme, sokaklara taşma potansiyeli taşıyan bir boyuta ulaştı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in uluslararası basına verdiği bir röportaj, adeta bir bomba etkisi yarattı. Ülkenin dört bir yanında yankılanan bu sözler, sadece siyasi kulisleri değil, halkı da hareketlendirdi. Peki, bu açıklamalar ne anlama geliyor? Türkiye’yi neler bekliyor?
Özgür Özel, Ankara’daki CHP Genel Merkezi’nde gerçekleştirdiği bir röportajda, iktidarın partisine yönelik hamlelerini sert bir dille eleştirdi. İddialarına göre, hükümet, CHP’yi etkisiz hale getirmek için hukuki ve siyasi manevralarla bir “darbe” planlıyor. Özel’in, “Hayatı durma noktasına getirecek barışçıl ama etkili eylemler yaparız” sözleri, hem bir uyarı hem de bir direniş çağrısı olarak algılandı. Bu sözler, milyonların değil, “on milyonların” sokağa çıkabileceğini ima ederek, Türkiye’nin siyasi tarihinde yeni bir sayfa açılabileceğine işaret ediyor.
Son beş yılda Türkiye’nin siyasi manzarası köklü değişimlere sahne oldu. 2020’den bu yana, ekonomik krizler, pandemi sonrası toplumsal gerilimler ve artan otoriterleşme tartışmaları, muhalefetin sesini daha gür çıkarmasına neden oldu. CHP, özellikle 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde elde ettiği zaferlerle, halk nezdinde umut kaynağı haline geldi. Ancak, bu başarılar, iktidarın muhalefete yönelik baskılarını artırdı. 2023 genel seçimleri öncesinde muhalefetin birleşik cephe oluşturma çabaları, Millet İttifakı’nın kuruluşuyla somutlaştı, fakat seçim sonuçları tartışmalara yol açtı. Özellikle 2017 başkanlık referandumunda mühürsüz oyların geçerli sayılması, hala muhalefetin gündeminde. Özgür Özel, bu röportajında geçmiş seçimlerin meşruiyetini sorgulayacaklarını ve hukuki yollara başvurabileceklerini vurguladı.
Özel’in açıklamalarının merkezinde, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na yönelik mahkeme kararları yer alıyor. İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in atanmasını geçersiz sayan bir alt mahkeme kararı, CHP liderliğini harekete geçirdi. Özel, alt mahkemelerin seçimlere dair karar alma yetkisine sahip olmadığını savunarak, bu tür kararları tanımayacaklarını açıkça ifade etti. Dahası, 15 Eylül 2025’te görülecek bir davada, CHP yönetiminin görevden alınarak yerine hükümete yakın isimlerin atanabileceği iddiası, tansiyonu daha da yükseltti. Özel, bu hamleleri “gelecekteki muhalefete karşı bir darbe” olarak nitelendirdi ve partisinin teslim olmayacağını vurguladı.
Türkiye’nin siyasi tarihinde sivil itaatsizlik eylemleri nadir görülse de, Özel’in bahsettiği “hayatı durma noktasına getirecek” eylemler, geniş çaplı bir toplumsal hareketin habercisi olabilir. CHP lideri, bu eylemlerin barışçıl ancak etkili olacağının altını çizdi. Detay vermekten kaçınsa da, “Erdoğan’ın ne yapacağımızı öngörmesini istemiyorum” diyerek stratejik bir gizem yarattı. Bu, hem partilileri hem de halkı merak içinde bırakan bir taktik olarak değerlendiriliyor. Özel’in bu sözleri, sosyal medyada hızla yayıldı ve destekçileri arasında bir dayanışma ruhu oluşturdu.
Son yıllarda Türkiye’de sokak hareketleri, genellikle ekonomik krizler veya hükümet politikalarına tepkilerle şekillendi. 2020’de pandemi nedeniyle artan işsizlik ve yoksulluk, halkın sokaklara inmesine neden oldu. 2021’de Boğaziçi Üniversitesi protestoları, gençlerin otoriter politikalara karşı seslerini yükselttiği bir dönüm noktasıydı. 2023 seçimleri sonrası ise, muhalefetin hayal kırıklığı yaşayan tabanı, daha organize bir direniş arayışına girdi. CHP’nin bu süreçte kitlesel protestolar düzenleme kapasitesi, hem partinin örgütlü yapısına hem de halkın değişim talebine dayanıyor. Özel’in “on milyonlar” vurgusu, bu potansiyeli açıkça ortaya koyuyor.
Özgür Özel’in röportajındaki bir diğer çarpıcı nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Rusya benzeri bir tek parti düzeni” kurmak istediği iddiası. Özel’e göre, Erdoğan, seçim kazanma şansının azaldığını biliyor ve bu nedenle muhalefeti zayıflatmaya çalışıyor. CHP lideri, “Türkiye’deki tüm yargıçların Erdoğan’ın kontrolünde olmadığını” söyleyerek, hukukun üstünlüğüne olan inancını dile getirdi. Ancak, aynı zamanda bu tür hamlelerin riskli olduğunu ve hukukun daha da zayıflayabileceğini ekledi. Bu çelişkili durum, Türkiye’nin hukuk devleti olma yolunda karşılaştığı zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi.
Peki, CHP’nin planladığı bu eylemler neler olabilir? Özel, ayrıntı vermese de, geçmişteki sivil itaatsizlik örnekleri bize ipuçları sunuyor. Türkiye’de 2013 Gezi Parkı protestoları, barışçıl başlayan ancak geniş çaplı bir harekete dönüşen bir örnek olarak hatırlanıyor. CHP’nin, milyonları mobilize etme gücü, özellikle büyük şehirlerdeki taban desteğiyle birleştiğinde, ekonomik ve sosyal hayatı etkileyebilecek bir potansiyel taşıyor. Toplu taşımayı durdurma, iş bırakma eylemleri veya geniş katılımlı yürüyüşler, Özel’in kastettiği “etkili” eylemler arasında olabilir.
Türkiye’nin dört bir yanındaki CHP teşkilatları, bu açıklamaların ardından harekete geçti. Özellikle İstanbul ve Ankara’da partililer, olası bir hukuki müdahaleye karşı hazırlık yapıyor. Sosyal medyada #CHPTeslimOlmayacak etiketiyle başlatılan kampanyalar, halkın nabzını tutuyor. Gençler, kadınlar ve emekçiler, Özel’in çağrısına kulak veriyor. Ancak, bu hareketin başarıya ulaşması, sadece CHP’nin değil, diğer muhalefet partilerinin ve sivil toplumun da desteğine bağlı. Özel’in “on milyonlar” söylemi, bu geniş ittifakı hedefliyor gibi görünüyor.
Sonuç olarak, Özgür Özel’in bu çıkışı, Türkiye’nin siyasi geleceğini şekillendirecek bir dönüm noktası olabilir. İktidarın hamlelerine karşı koyacak bir muhalefet, sadece CHP’nin değil, tüm demokratik güçlerin ortak mücadelesiyle mümkün. Özel’in sözleri, bir yandan umut verirken, diğer yandan ülkede yeni bir gerilim dalgasının habercisi. Türkiye, bu sözlerin ardından nasıl bir yol izleyecek? Sokaklar mı konuşacak, yoksa hukuk mu galip gelecek? Hep birlikte göreceğiz.