Gerçek Gündem Haberleri

CHP Kurultayı İptal Edilecek Mi?

Türkiye siyasetini derinden sarsacak kritik bir dönemeçteyiz! Ülkenin kaderini etkileyecek CHP Kurultayı davasında heyecan dorukta. Yargının vereceği sürpriz karar, Türkiye'yi dipsiz bir kuyuya sürükleyebilir mi?

Uzun süredir "Hukuk, hukuk" diye haykırılan, siyasallaşan yargıdan yakınılan Türkiye'de, adalet sistemi bir kez daha kritik bir dönemeçten geçiyor. Uzmanlar, hukukun üstünlüğünün bittiği bir yerde "Ot bile bitmez" derken, ülke yönetimine talip olan partilerden birinin adında "Adalet" kelimesinin bulunmasına rağmen, hukuka değer vermeyen, siyasi amaçları için yargıyı yönlendirme peşinde olan bir parti görünümünde olması dikkat çekiyor. Yaşanan gelişmeler, toplumun her kesiminde adalet mekanizmasına olan güveni sarsarken, siyaset ve hukuk dünyasını derinden etkileyecek yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.

Bu gerilimli tablonun en çarpıcı örneklerinden biri, Anayasa Mahkemesi kararlarının bile uygulanmadığı bir ortamda yaşandı. Yakın zamanda, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve ekibinin, tek hâkimli bir mahkeme tarafından görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması büyük tartışmalara neden olmuştu. Bu karar, siyasi parti kongreleri hakkında karar alma yetkisinin seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun yetkisinde olduğu gerçeğiyle çelişiyordu. Hukuk çevrelerinde bu tür bir kararın hukuki olup olmadığı sorusu yüksek sesle dillendirilirken, şimdi gözler çok daha büyük bir davaya çevrildi.

Tüm bu gelişmelerin gölgesinde, 15 Eylül Pazartesi günü Ankara'da, Özgür Özel'in Genel Başkan seçildiği 38'inci CHP Kurultayı'nın iptal davası görülecek. Bu dava, Türkiye'nin siyasi geleceği açısından son derece kritik bir öneme sahip. Eğer o gün mahkeme, "Mutlak butlan" yani "Kurultayın yok hükmünde sayılması" kararı verirse, siyaset sahnesindeki dengeler bir anda altüst olabilir. Bu durumda, CHP Genel Başkanlığı'na tekrar Kemal Kılıçdaroğlu'nun getirilmesi gibi şok edici bir senaryo gündeme gelebilir. Partiler ve seçim konusunda tek yetkili mercii Yüksek Seçim Kurulu olduğu halde, böyle bir durumun gerçekleşmesi, hukukun üstünlüğü ilkesine ağır bir darbe anlamına gelecek.

Ülkemizin en değerli hukukçuları, bu konuda ortak bir görüşte birleşiyor. Onlara göre, "Bir mahkemenin siyasi bir partinin seçimini iptal etme ya da ‘tedbir kararı verme’ yetkisi yoktur. Buna ancak Yüksek Seçim Kurulu yetkili olduğu için mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekir." Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu da bu görüşü destekleyerek, Anayasa'nın 79'uncu maddesinin, seçimle ilgili kararlarda sadece YSK'yı görevli kıldığını belirtiyor. Kalaycıoğlu, 2017 yılındaki Halk Oylaması'nda CHP'nin yaptığı itirazı mahkemenin "Biz yetkimiz dışında olduğu için bu itirazı kabul edemeyiz. Bu Yüksek Seçim Kurulu’nun işidir" diyerek reddettiğini hatırlatarak, "O zaman öyle idiyse, şimdi böyle olmaz" diyerek mevcut durumu eleştiriyor. Hukukçular, hiçbir mahkemenin kongre iptal etme veya partilere kayyum atama yetkisinin olmadığını, bunun "Demokratik temsile darbe" olacağını vurguluyorlar. Tüm bu tartışmalar sürerken, Adalet Bakanı'nın hâlâ "Türkiye bir hukuk devletidir" söylemini sürdürmesi, yaşanan çelişkiyi daha da derinleştiriyor.

Adaletin yalnızca "Adalet sarayları" inşa etmekle ya da bir bakanın her gün "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir" demesiyle sağlanamayacağı aşikar. Yargıtay Başkanı Öner Kerkez'in yeni adlî yıl açılışında yaptığı konuşma, bu konuda önemli bir ders niteliğindeydi. Kerkez, "Adalet huzur ve barışın temelidir," "Adalet hoşgörünün temelidir," "Adalet liyakatin temelidir," "Adalet ekonominin temelidir," "Adalet demokrasinin temelidir," "Adalet Cumhuriyet’in temelidir" ve "Adalet insanlığın ve mülkün temelidir" diyerek adaletin vazgeçilmez önemini vurgulamıştı. Benzer şekilde, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan da, "İktidar şatafatlı adliye sarayları yaptı ama adalet fersah fersah geriye gitti!" sözleriyle mevcut durumu özetlemişti. Ülkeyi yönetenlerin bu sözler üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeleri ve "Biz nerede hata yaptık?" sorusunu kendilerine sormaları gerektiği aşikar.

Ve şimdi, tüm Türkiye'nin gözü kulağı 15 Eylül Pazartesi günü görülecek o kritik davada. Eğer mahkeme, hukukçuların ortak görüşünün ve Anayasa'daki açık yetki dağılımının aksine, YSK'nın anayasal yetkilerini çiğneyip Özgür Özel'in Genel Başkan seçildiği CHP kurultayını iptal eder, yönetimi görevden alıp yerine kayyum atarsa, ülkenin siyaset dünyası daha da karışacak. Bu durum, Türkiye'yi adeta dipsiz bir kuyuya düşürmekle kalmayacak, aynı zamanda ekonominin düzelmesinden de umudun kesilmesine neden olacak. Ülkeye adaletin gelmesi için Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının her ne olursa olsun uygulanması ve en önemlisi, **"Hâkim teminatı"**nın mutlaka getirilmesi gerekiyor. Zira hakimler ve savcılar, kendilerini güvende hissettikleri vakit, ülkeye gerçek adalet gelecektir. Aksi takdirde, Türkiye'nin milli gelirin adil paylaşımından ve genel bir hukuk devletinden uzaklaşarak daha büyük krizlere sürüklenmesi kaçınılmaz görünüyor.