Türkiye siyasetinin en sıcak gündem maddesi olan İmralı görüşmeleri ve yeni çözüm süreci tartışmaları, Halk TV ekranlarında Sinem Fıstıkoğlu’nun sunduğu programda masaya yatırıldı. Programın konuğu olan eski LDP Genel Başkanı ve siyasi yorumcu Cem Toker, kamuoyunda büyük yankı uyandıran tespitlerde bulundu. TBMM’de kurulan komisyonun İmralı’ya gitme kararı alması ve MHP kanadından gelen "Umut Hakkı" açıklamalarının gölgesinde konuşan Toker, asıl krizin henüz başlamadığını savundu. Toker’e göre, siyasi partilerin heyetler halinde Abdullah Öcalan ile görüşmesi sürecin en kolay kısmı; asıl zorluk, bu görüşmelerden çıkacak taleplerin topluma anlatılması aşamasında yaşanacak.
Toker, sürecin gidişatını yorumlarken oldukça sert ifadeler kullandı. “İmralı’ya bir mahkumun ayağına gidilsin mi gidilmesin mi tartışması daha başlangıç. Asıl cümbüş, o adam neler söyleyecek, ne taleplerde bulunacak ve bu tavizleri nasıl yasalaştıracaklar sorusuyla başlayacak” diyen Toker, iktidarın ve muhalefetin bu yükün altından kalkmasının çok zor olduğunu belirtti. Görüşmelerin teknik detaylarından ziyade, verilecek olası tavizlerin toplumda yaratacağı infiale dikkat çeken deneyimli siyasetçi, bu durumun Türk toplumuna pazarlanmasının imkansıza yakın olduğunu vurguladı.
Özellikle şehit aileleri ve gazilerin hassasiyetlerine değinen Toker, 40 yıllık terörle mücadele geçmişinin bir çırpıda silinemeyeceğini hatırlattı. “40 bin şehit verilmiş, 40 bin ocak sönmüş. Toplum haklı olarak soracak: Ne istedin de 40 bin can aldın? Şimdi ne aldın da silah bırakıyorsun?” şeklinde konuşan Toker, sürecin inandırıcılık sorunu yaşadığını ifade etti. Silah bırakma veya örgütü feshetme karşılığında verilecek tavizlerin, toplum vicdanında derin yaralar açabileceği uyarısında bulundu.
Toker’in analizlerinde dikkat çeken bir diğer nokta ise geçtiğimiz Mayıs ayında gündeme gelen PKK’nın kendini feshetme kararıydı. “PKK silah bırakma değil, kendimizi feshettik dedi. Peki, Türkiye’de yaprak kımıldadı mı? Toplumda bir heyecan yarattı mı? Hayır” diyerek, örgütün açıklamalarının artık toplum nezdinde bir karşılığı olmadığını savundu. Bu durumun, İspanya’daki ETA örneğiyle kıyaslandığında çok farklı olduğunu belirten Toker, gerçek bir toplumsal barışın ancak samimi özürlerle mümkün olabileceğini dile getirdi. İspanya’da ETA’nın halktan özür dileyerek silah bıraktığını hatırlatan Toker, benzer bir adımın PKK tarafından da atılması gerektiğini, ancak bunun tek başına yeterli olmayacağını söyledi.
Devletin de geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmesi gerektiğine işaret eden Toker, 12 Eylül darbesi sonrası uygulanan politikaların ve 90’lı yıllardaki köy boşaltmaların yarattığı travmalara değindi. “Devlet, Kürtlerin en temel haklarını kısıtladığı, teröristle vatandaşı ayırt etmeden politika yürüttüğü dönemler için özür dilemeli” diyen Toker, bu karşılıklı yüzleşmenin sağlanması durumunda bir helalleşme sürecinin başlayabileceğini belirtti. Ancak bu yüzleşmenin, bir terör örgütü lideriyle pazarlık masasına oturarak değil, meşru zeminlerde ve hakkaniyetli bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizdi.
“Barış süreci” kavramına da temelden itiraz eden Cem Toker, Türkiye’de Türkler ve Kürtler arasında bir savaş olmadığını, dolayısıyla bir barıştan söz edilemeyeceğini savundu. “Savaşta mıyız biz? Türk ile Kürt bu ülkede etle tırnak olmuş” diyen Toker, sokaktaki vatandaşın, esnafın veya komşunun birbirine etnik kimlik üzerinden bakmadığını hatırlattı. Sorunun toplumsal tabanda değil, siyasi ve yasal düzlemde olduğunu belirten Toker, etnik ayrımcılık yapan devlet memurlarına verilecek ağır cezalar gibi yasal düzenlemelerle Kürt vatandaşların güvence altına alınabileceğini, ancak bunun için Öcalan ile pazarlık yapmaya gerek olmadığını ifade etti.
Sonuç olarak Toker, mevcut siyasi iktidarın ve destekçilerinin çok riskli bir yola girdiğini düşünüyor. İmralı ile yürütülen müzakerelerin, toplumun sinir uçlarına dokunacak taleplerle sonuçlanması halinde, siyasi bedelin çok ağır olacağını öngörüyor. Kasım 2025 itibarıyla Ankara’da esen “çözüm rüzgarlarının”, sokakta karşılık bulup bulmayacağı ise hala büyük bir soru işareti. Toker’in “Bu işi Türk milletine pazarlamak çok zor” sözleri, önümüzdeki günlerde yaşanacak tartışmaların ne denli hararetli geçeceğinin de bir habercisi niteliğinde.





