Türkiye'de siyasi atmosferde dalga yaratan gelişmeler yaşanıyor. Ekrem İmamoğlu hakkında açılan davalar zinciri devam ederken, son "siyasi casusluk" suçlaması toplumda büyük tepki yarattı. Sözcü Gazetesi yazarı Rahmi Turan, İmamoğlu'nun mahkemede verdiği sert tepkiyi kaleme aldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, çıkar amaçlı suç örgütü liderliği ve casusluk suçlamalarıyla tutuklu durumda. Mahkemede verdiği ifadede "Bu canavarlaşmış sistemde sadece sıranızı beklersiniz. Dişleri bedeninize geçtiğinde uyanırsınız ama iş işten geçmiş olur!" diyerek durumdan şikayetçi oldu.
Casusluk soruşturması kapsamında İmamoğlu, yabancı istihbarat birimlerine veri aktarmakla suçlanıyor. Bu suçlamalar, İmamoğlu'nun halihazırda devam eden yolsuzluk davalarına ek olarak geldi. Her dava bitmeden yeni bir dava açılması dikkat çekiyor.
Rahmi Turan, çevresinde yaptığı araştırmada İmamoğlu'nun casus olduğuna inanan tek bir kişi bulamadığını belirtiyor. "Hemen herkes 'Bu tamamen siyasi bir olaydır' diyor" diyen Turan, toplumun bu iddialara inanmadığını vurguluyor.
İmamoğlu'nun mahkemedeki tepkisi sert. "Neymiş? Ben casusmuşum! Neymiş? Ben yabancı istihbarat örgütleriyle bir olup seçimi manipüle etmişim. Bu iftiralar benim üzerimde durmaz. Boş verin şu casusluk zırvasını filan... Mert olun, asıl derdinizi söyleyin!" diyor.
Tutukluluk kararına halktan büyük tepki geliyor. Yöneylem Kamuoyu Araştırma Şirketi'nin yaptığı ankete göre, İmamoğlu'nun tutukluluk kararının doğru olduğuna inananların oranı sadece yüzde 28. Vatandaşların yüzde 72'si tutuklamadan yana değil.
Siyasi gözlemciler, bu durumun amacının İmamoğlu'nu siyaset sahnesinden uzaklaştırmak olduğunu belirtiyor. Yargı yoluyla önünün kesilmesi, gelecekteki cumhurbaşkanlığı ve belediye başkanlığı adaylıklarını engelleme amacı taşıyor olabilir.
Ekonomik krizin de etkisiyle gündemde olan enflasyon konusu da haberde yer buluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) önceki gün yıllık enflasyonun yüzde 32.87'ye düştüğünü açıkladı. Ancak bağımsız kuruluş ENAG'ın açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 60 olarak gerçekleşti.
Bu rakamlar arasındaki büyük fark, hangisine güvenileceği konusunda vatandaşları kararsız bırakıyor. TÜİK yetkililerinin hesaplarını yaparken iktidarı kızdırmamak zorunda kalması, gerçek enflasyonun farklı olduğu iddiasını güçlendiriyor.
Fiyatların "azgın bir iştahla" arttığını belirten yorumda, dar ve sabit gelirlilerin "Yandım Allah" diyerek feryat ettiği vurgulanıyor. İktidar, son 7 yılda milyonlarca ailenin yoksullaşmanın dayanılmaz acılarını yaşadığının farkında mı sorusu gündeme geliyor.
Ülke yönetiminin "Hukukun üstünlüğü" ilkesini kabul etmediği sürece işlerin düzelmesinin mümkün olmadığı değerlendirmesi yapılıyor. Enflasyon ve pahalılığın can yakmaya devam ettiği, fiyatların kontrol edilemez bir şekilde arttığı belirtiliyor.
Toplumda İmamoğlu'na yönelik bu suçlamaların siyasi amaçlı olduğu algısı güçlü. Milyonlarca vatandaşın oyunu almış bir siyasetçinin böyle suçlamalara konu edilmesi, ikna edici görünmüyor.
İmamoğlu'nun gelecek politik planları da bu davalar nedeniyle belirsizleşmiş durumda. Cumhurbaşkanlığı ve belediye başkanlığı adaylıklarının önü kesilme tehlikesiyle karşı karşıya.
Yaşanan tüm bu olaylar, Türkiye'deki siyasi rekabetin hukuk sistemi üzerinden yürütüldüğünü gösteriyor. Toplumun büyük bir kısmı, adalet sisteminin tarafsız çalışmadığını düşünüyor.
İmamoğlu'nun mahkemedeki sert tepkisi, bu süreçten ne kadar etkilendiğini gösteriyor. Casusluk suçlamasının kendisi için "hayatının en büyük hakareti" olduğunu belirtmişti.
Tutukluluk kararının toplumda karşılık bulmaması, gelecekteki seçimlerde bu durumun nasıl etki yaratacağı merak ediliyor. Vatandaşların adalet sistemine güveninin sarsılması, demokratik süreçleri de olumsuz etkileyebilir.
Rahmi Turan'ın kaleme aldığı bu köşe yazısı, hem İmamoğlu davası hem de genel siyasi atmosfer hakkında önemli değerlendirmeler içeriyor. Hukukun üstünlüğü ve adalet kavramlarının ön planda olduğu bir değerlendirme ortaya çıkıyor.





