Türkiye'nin jeopolitik satranç tahtasında oynanan hamleler, son dönemde hız kazandı ve ülkenin ulusal bütünlüğünü doğrudan tehdit eden bir tabloyu gözler önüne seriyor. Barzani'nin Cizre ziyaretindeki provokatif jestleri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın ulus devletleri hedef alan açıklamaları ve iç siyasetteki AKP-MHP ittifakındaki derin çatlaklar, federasyon senaryosunu masaya yatırıyor. Bu gelişmeler, sadece bölgesel bir gerilim değil; Türkiye'nin yıllardır boğuştuğu orta gelir tuzağını derinleştiren, ekonomik bağımlılığı artıran ve sosyal çürümeyi tetikleyen bir zincirleme reaksiyonun parçaları.

Zanka TV'de yayınlanan programda, Hak Birliği Hareketi Partisi Genel Başkanı Erkan Trükten'in analizleri, bu tehditleri çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Barrack'ın "Ulus devletler 1919'dan beri bizi engelliyor" itirafı, Büyük Ortadoğu Projesi'nin yeni yüzünü gösterirken, Barzani'nin Kürdistan bayraklarıyla Cizre'ye inmesi, Güneydoğu Anadolu'yu kaybetme riskini somutlaştırıyor. Peki, bu hamleler nasıl birleşiyor ve Türkiye'nin ekonomik geleceğini nasıl ipotek altına alıyor? Detaylara inelim; çünkü bu, milyonlarca vatandaşın refahını belirleyecek bir savaşın başlangıcı olabilir.

Tom Barrack'ın açıklamaları, ABD'nin Türkiye politikasında bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Eski Trump danışmanı ve Epstein dosyalarında adı geçen bu figürün, Ankara Büyükelçisi sıfatıyla sarf ettiği sözler, tesadüf olamaz. Programda, "Bu adam Epstein'la bağlantılı, garip tiplerden biri" diye vurgulanıyor ve Barrack'ın ulus devlet modelini eleştirmesi, federasyon ısrarını netleştiriyor. Ona göre, farklı hükümetlerle uğraşmak verimsiz; bölgeyi tek çatı altında birleştirmek şart. Hatta, "Türkiye bu federasyonu yönetebilir, Amerika adına Büyük Ortadoğu'yu uygularız" teklifi, yüzeyde stratejik bir ortaklık gibi sunsa da, gerçekte bir tuzak. Türkiye, iç sorunlarını çözememişken –sosyal birlik eksikliği, ekonomik kırılganlık– böylesi bir yükü taşıyamaz.

Uzmanlar, bu federasyonun 10-15 yıl içinde dağılacağını öngörüyor; zira Suriye, Irak ve Lübnan gibi parçalar, entegrasyondan ziyade çatışmayı tetikleyecek. Barrack'ın Epstein bağlantısı, ABD'nin kirli oyunlarını simgeliyor: "Bunlar demokrasi bombaları atar, sonra demokrasi diye alkışlar." Bu itiraflar, Türkiye'yi vekil güç yapma niyetini ele veriyor ve orta gelir tuzağını jeopolitik bir silaha dönüştürüyor. Ülke, tavizlerle dolu anlaşmalar –LNG ithalatı, F-35 alımları– yüzünden dev kârlar ABD'ye akarken, kendi ekonomisi borç batağında debeleniyor.

CHP Lideri Özgür Özel'den Meclis Taciz Skandalına Sert Çıkış
CHP Lideri Özgür Özel'den Meclis Taciz Skandalına Sert Çıkış
İçeriği Görüntüle

Ekonomik boyutta, bu tehditler orta gelir tuzağını kalıcı bir lanete çeviriyor. Türkiye, 2012'de kişi başına 12.594 dolarla zirveye çıkmıştı; o ivme korunsaydı, bugün 30.000 dolarlık refah mümkün olurdu. Ancak, siyasi tercihler ve yapısal sorunlar bu fırsatı kaçırttı. Enflasyon, en somut yara: TÜİK'in Temmuz-Kasım arası yüzde 11,21'lik oranı, memur ve emekli zamlarını belirliyor ama gerçek enflasyonun yarısını bile karşılamıyor. Programda, "Bu zamlar yetmez, halkın alım gücü eriyor" deniliyor. Altın, dolar, euro, bitcoin gibi araçlara sığınan vatandaşlar, istikrarsızlığın kurbanı. Tarım sektörü ise tam bir facia: Yunan çiftçileri dizel yakıtını 0,60 Euro'ya alırken, Türk köylüsü 1 Euro'yu aşıyor; faizler yüzde 55-60'larda. Bu fark, kaliteli büyümenin yokluğunu gösteriyor. Ucuz emek modeli –Kürt sorunu kaynaklı göçler ve 6,5 milyon Suriyeli işçi– inşaatı şişirdi ama verimliliği öldürdü. Artık dünya ucuz emek istemiyor; Türkiye, Pakistan gibi kalamaz. İhracatın yüzde 80'i orta teknoloji; yüksek tech oranı, gelişmiş ülkelerin onda biri. Bu yapı, derinliksiz büyüme üretiyor: GSYH artıyor ama cebe yansımıyor. Yunanistan örneği ironik: Petrol ithal ediyorlar ama denizcilikte lider, tarımda bizden öndeler. Neden? Kaliteli emek ve destekler. Türkiye'nin beyin göçü, eğitim çöküşü ve liyakatsizlikle bu tuzaktan çıkışı imkansız kılıyor. Federasyon teklifi, bu tuzağı besler; ekonomik tavizler, ülkeyi bağımlı hale getirir.

Siyasi iç dinamikler, dış tehditleri içerde çoğaltıyor. AKP-MHP ittifakı, Şamil Tayyar'ın "Bahçeli'ye darbe" iddialarıyla sallanıyor. DEM Partisi reddetse de, Koçyiğit'in "Bahçeli risk aldı" sözü, çatlakları gösteriyor. Program soruyor: "İttifak bitiyor mu?" Erdoğan-Bahçeli ekseni, İmralı görüşmeleriyle geriliyor; Öcalan'a "demokrasi bombaları" yerleştirildiği ima ediliyor. Parlamento'daki Demokrasi ve Barış Komisyonu, SDG entegrasyonunu hızlandırıyor. Hükümet, YPG'yi terörist diye anmaktan vazgeçip SDG'yi kabul etti. SDG, ABD tankları ve uçaklarıyla Fırat'ın doğusunu tutuyor; Jolani hükümetiyle birleşme peşindeler. "Entegrasyon uyumlu olsun" diyorlar ama gerçek, Kürt koridoru: İran'a karşı operasyon için zemin. Irak bombalamalarında "bir milyon çocuk öldü" hatırlatması, ABD'nin taktiğini özetliyor. Bu entegrasyon, silahsızlanma getirmeyecek; SDG kalıcı. AKP döneminde İsrail'le ticaret, Cumhuriyet toplamından fazla; Mavi Marmara lafta kaldı, Golan'ı İsrail aldı. "Düşman gibi görünen dostlar" diyorlar. Güney Afrika soykırım davası açarken, Türkiye ticaret yapıyor. Bu ikiyüzlülük, ekonomik çıkarları siyasi onurun önüne koyuyor.

Bölgesel hamleler, federasyonun taşlarını diziyor. Barzani'nin Cizre ziyareti, Kürdistan bayrakları ve zırhlı koruma eşliğinde: "Cizre onların hırsı." 2017 Rudaw haritası, Diyarbakır'ı Kürdistan gösteriyordu. Bir valinin "Kürtüm, Kürdistan'danım" paylaşımı, marşla pekişti. Bu, "kırık milliyetçilik" – Balkan tipi, düşmanlığa dayalı. Türkiye Osmanlı mirasıyla kuruldu, Kürt düşmanlığıyla değil. Ama Barzani, İran'a karşı koridor peşinde; İsrail uçakları Suriye'de özgür. "Rejim değişikliği destekleyeceğiz." SDG silahsızlanmaz; "Bizi kandırıyorlar." Heybeliada Ruhban Okulu açılışı, Trump-Erdoğan anlaşması: Eylül 2026 hedefi. "Barrack ülkeyi yönetiyor" ironisi. Bu, egemenliği erozyona uğratıyor; ekonomik anlaşmalarla birleşince, Türkiye kukla riskinde.

Federasyon, Trump, İsrail ve Barzani'ye kazanç; Türkiye'ye kölelik. "Büyük Osmanlı olacağız, Suriye'yle birleşeceğiz" alayı. Ama çöküş getirir: Orta gelir tuzağı, ucuz emekle beslenir; federasyon kalıcı kılar. Genç nüfus ve konum gibi potansiyeller, istikrarsızlıkla boşa gidiyor. ABD demokrasisi tuzak: Jolani'ye "demokrat" diyorlar, ödül veriyorlar. SDF entegrasyonu, koridor için.

Bu tehditler, Türkiye'yi yol ayrımına koyuyor. Barzani hamleleri, Barrack itirafları, enflasyon baskısı ve ittifak krizi, ulusal birliği test ediyor. Orta gelir tuzağından kurtuluş, reformlarda: Eğitim, yargı, tarım. Osmanlı mirasını koruyup iç birliği güçlendirmeden, federasyon tuzağına düşmek kaçınılmaz. Heybeliada ve zamlar gibi gelişmeler, testi yapacak. Türkiye, egemenliğini savunup ekonomik sıçramayı yakalayabilir mi? Cevap, iradede – ama zaman daralıyor, uyanık olmak şart.