Türkiye'nin Zengin Çocukları Gecede 200-300 Bin TL Harcıyor
Türkiye'nin Zengin Çocukları Gecede 200-300 Bin TL Harcıyor
İçeriği Görüntüle

Bugün, 11 Eylül 2025, sadece finans piyasalarında Doların 41,30, Euronun 48,39, Sterlinin 55,93 seviyelerinde işlem gördüğü veya Bitcoin'in 113.936,00 bandında seyrettiği bir gün değil. Aynı zamanda, denizlerimizden gelen bir müjdeyle milyonların sofrasını şenlendirecek, balık tutkunlarını heyecanlandıracak yepyeni bir dönemin başlangıcı. Aylardır beklenen, kış aylarının ve sofralarımızın vazgeçilmezi olacak o tatların denizlerden çıkış hikayesi resmen başladı. Balıkçılar, ağlarını umutla sulara bırakırken, uzmanlar bu yılın beklentilerin üzerinde bir bolluk getireceğinin sinyallerini veriyor. Özellikle bir tür için yapılan tahminler, geçmiş yılların ötesine geçerek adeta tarihi bir rekora işaret ediyor. Bu durum, sadece balıkçıların değil, tüm tüketicilerin yüzünü güldürecek cinsten bir gelişme.

Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜRKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Özkaya, balıkçıların bu yeni sezondan oldukça umutlu ve heyecanlı olduklarını dile getirdi. Özkaya'nın açıklamaları, özellikle Karadeniz'den gelen haberlerle birleşince, beklenen müjdeyi net bir şekilde ortaya koydu. Geçtiğimiz yıl palamudun bol olduğunu anımsatan Özkaya, balık avcılığındaki artış ve azalışların genellikle 3-5 senelik döngüler halinde devam ettiğini vurguladı. Bu doğal döngüye göre, palamudun bol olduğu yılların ardından av miktarında aşırı bir düşüş yaşanması bekleniyor. İşte tam da bu noktada, palamudun az olduğu dönemlerde hamsinin bol olmasının beklenen bir durum olduğunu belirten Özkaya, "Sahadan aldığımız bilgiler bu yıl hamsinin bol olacağı yönünde" ifadeleriyle büyük beklentiyi teyit etti. Bu bilgi, balıkseverler için sabırsızlıkla beklenen bir gelişmenin müjdecisi niteliğinde.

Balık sezonu, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizi'nde 1 Eylül itibarıyla resmen açıldı. Akdeniz'de ise balıkçılar, sezonun 15 Eylül'de başlayacak olmasıyla şimdiden hazırlıklarını tamamlamış durumda. Ramazan Özkaya'nın belirttiğine göre, Karadeniz'de yoğun hamsi avcılığı için deniz suyu sıcaklığının 10-15 derecelere düşmesi bekleniyor. Bu, önümüzdeki günlerde Karadeniz'den gelecek hamsi akınının daha da şiddetleneceği anlamına geliyor. Marmara Denizi'nde de yoğun olmasa da hamsi avcılığı başlamış durumda. Su sıcaklığının düşmesiyle birlikte Marmara'daki hamsi avcılığının da artması öngörülüyor. Ege Denizi ise bu yıl sardalya ve kolyoz avcılığının yoğun olarak yapılmaya başlandığı bir sezon geçiriyor, bu da Ege'nin zengin deniz ürünleri çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Ancak, tüm bu bolluk beklentilerinin yanı sıra, denizlerimizin bir başka misafiri olan istavrit için farklı bir yaklaşım sergilenmesi gerektiği de vurgulanıyor. Karadeniz'de bu yıl bol miktarda istavrit bulunduğu bilgisi gelse de, balıkların boyunun henüz küçük olduğu yönünde geri bildirimler mevcut. Özkaya, bu durumu değerlendirerek, "İstavritlerin üzerindeki av baskısını şimdilik sınırlı tutmak ve balıkların biraz daha büyümesini beklemek yerinde olacak" önerisinde bulundu. İstavriti "denizin kuru fasulyesi" olarak nitelendiren Özkaya, bu türün 12 ay boyunca avlanabildiğini ve diğer türler gibi "biz avlamazsak Gürcüler avlar, Yunanlar avlar" gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. Bu nedenle, küçük balıkların olduğu istavrit sürülerinin avlanmaması, sadece büyük balıkların olduğu sürülere ağ sarılması hem balıkçıların kazancı hem de balık stoklarının geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Marmara Denizi'nin hassasiyeti de bu sezonun önemli gündem maddelerinden biri. Geçen yıl yaşanan iklim değişikliğine bağlı su sıcaklığı artışı ve insan kaynaklı kirliliğin neden olduğu müsilaj oluşumu, balıkların üreme döngüsünü ve stokları derinden etkilemişti. Bu olumsuz deneyim, deniz ekosistemlerinin korunmasının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösterdi. Neyse ki, bu yılki beklentiler, su sıcaklıklarının düşmesiyle birlikte Marmara'da da hamsi avcılığının artacağı yönünde. Bu durum, Marmara Denizi'nin kendini yenileme potansiyelini de bir ölçüde gözler önüne seriyor, ancak hassasiyetin devam ettiği de unutulmamalı.

Sürdürülebilir balıkçılığın önemi, bu sezon da en çok vurgulanan konular arasında yer alıyor. SÜRKOOP Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Özkaya, iklim değişikliğinin balıkçılık üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, denizel ekosisteme yansımalarının her geçen gün daha yoğun hissedildiğini vurguladı. Yüzey suyu sıcaklığının artması, plankton üretimini düşürmesi veya müsilaj gibi zararlı alg türlerinin çoğalmasına neden olması, küçük pelajik balık türlerinin (hamsi, çaça, sardalya, istavrit gibi) besin zincirini doğrudan etkileyerek stokları olumsuz yönde etkiliyor. Küçük pelajik balıkların azalması, avcı balıkların besin zincirini de bozuyor. Yüksek su sıcaklığı nedeniyle dikey karışımın azalması, larvaların yeterince beslenememesi ve genç balık ölümlerinin artmasına yol açıyor. Yapılan çalışmalar, sıcaklığa hassas türlerin göç yollarının değiştiğini ve ekosistem dengelerinin bozulduğunu gösteriyor.

Tüm bu çevresel faktörler ışığında, balıkçılığın sadece bir geçim kaynağı değil, aynı zamanda köklü bir kültürün ve sofraların vazgeçilmez bir parçası olduğu da unutulmamalı. Ramazan Özkaya, balıkçıların yasalara uyması, küçük boydaki balıkları avlamaması ve sürdürülebilir yöntemlerle avcılık yapmasının önemini bir kez daha hatırlattı. Bu sorumluluk, sadece balıkçıların değil, aynı zamanda bilinçli tüketim alışkanlıklarıyla bu dengeye katkıda bulunacak olan tüketicilerin de omuzlarında. Önümüzdeki günlerde denizlerden gelecek bereket, hem ekonomik anlamda hem de damak tadı açısından bizlere yeni bir soluk getirecek. Ancak bu bolluğun sürdürülebilir olması, tüm paydaşların göstereceği özen ve işbirliğiyle mümkün olacak. Balıkçılar ağlarını çekerken, sofralarımızda yerini alacak taze deniz ürünleri için bekleyişimiz devam ediyor.