Meclis'te Şaşırtan Alkış ve Çay Daveti: Bahçeli Bakırhan'ı Tebrik Etti!
Meclis'te Şaşırtan Alkış ve Çay Daveti: Bahçeli Bakırhan'ı Tebrik Etti!
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin siyasi arenası, son dönemde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) içindeki gerilimler ve Devlet Bahçeli'nin liderliğine yönelik "darbe" iddialarıyla sarsılıyor. Gazeteci Erk'in Lale Özan Arslan'ın sunduğu programda yaptığı çarpıcı açıklamalar, bu iddiaların sadece spekülasyon olmadığını; suç örgütleri bağlantıları, Ayhan Burhan Kaplan ve Sinan Ateş gibi kritik dosyalarla derinleşen bir krizi işaret ettiğini ortaya koyuyor. Şamil Tayyar'ın sildiği tweet'le tetiklenen tartışma, Abdullah Öcalan'ın benzer uyarılarını da gündeme getirirken, AKP-MHP ittifakının suç örgütleriyle beslendiği, Kıbrıs'taki çete yapılarının ve Barzani'nin silahlı ziyaret soruşturmasının devlet mekanizmasını felç ettiği vurgulanıyor. Erdoğan'ın sessizliği ve Bilal Erdoğan-Hakan Fidan çekişmeleri, iç hesaplaşmaların sinyallerini verirken, SADAT gibi paramiliter örgütlerin devleti yeniden şekillendirdiği bir tablo çiziliyor. Bu süreç, Türkiye'nin monolitik devlet yapısının çöktüğünü ve sosyal dinamiklerin siyaseti aştığını haykırıyor. Peki, Bahçeli'nin pozisyonu ne kadar sağlam ve bu kaos nereye evriliyor? Detaylara derinlemesine inelim.

Erk, programın başında MHP çevrelerinden ve milliyetçi tabandan gelen rahatsızlığı net bir şekilde ele alıyor. Şamil Tayyar'ın birkaç gün önce attığı ve sonra sildiği tweet, MHP içinde bir "darbe" olduğunu iddia ederek geniş yankı uyandırdı. Tayyar, bu iddiayı netleştirmek için çaba sarf etse de, Bahçeli'nin özellikle çözüm süreci ve komisyon çalışmaları bağlamındaki ifadeleri tartışmalı hale geldi. Erk, bu durumu değerlendirirken, "MHP'de ciddi bir rahatsızlık var. Şamil Tayyar'ın tweet'i geniş yankı uyandırdı," diyerek konuyu açıyor. Ancak, hemen ardından bu iddiaların MHP'yi bir yere taşımayacağını belirtiyor. Uluslararası arenada ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında CHP ile karşılaştırılabilir bir durum olmadığını vurguluyor. Liderlik kültü meselesine değinerek, Bahçeli'ye karşı metaforik bir "görev değişikliği"nin bile mümkün görünmediğini savunuyor. MHP'nin yapısal olarak kırılgan olmadığını, Türkiye'nin bugüne kadarki ilerleyişinde bunun kanıtlandığını ifade ediyor. Tayyar'ın Abdullah Öcalan'ın benzer hatırlatmalarını da örnek vererek darbe iması yapmasını eleştiriyor: "Şamil Tayyar bunu yaparak, böyle bir darbe hatırlatması yapıyorsa, bence bu doğru değil." Erk'e göre, süreç yeterince iyi gitmezse bir mekanizmanın işleyeceğini düşünmek yanıltıcı; asıl mesele, MHP'ye başka alanlarda baskı uygulanması.

Bu baskının niteliği, Erk'in analizinde suç örgütleriyle doğrudan bağlantılı olarak ortaya çıkıyor. MHP'deki darbe hikâyesinin, Erdoğan'ın son dönemde suç örgütlerine verdiği sert tepkilerle tetiklendiğini belirtiyor. Kıbrıs meselesinin yeniden tartışılması ve suç örgütlerinin Türkiye'ye getirilmesi, MHP'nin AKP ile sahadaki ittifakından sonra bu yapılarla beslendiğini gösteriyor. "MHP'nin AKP ile sahadaki ittifakından sonra birçok suç örgütüyle beslendiğini ve aslında hem MHP içinde hem AKP'de ve bazen Erdoğan'ın ifadeleriyle bu duruma geldiğini gösteriyor," diye açıklıyor Erk. İki kritik dosya burada ön plana çıkıyor: Ayhan Burhan Kaplan ve Sinan Ateş dosyaları. Bu dosyalar, Bahçeli'yi zor duruma soktu ve AKP'den gelen baskıyı artırdı. Erk, bu dosyaların hesaplanacağını ve MHP içindeki kötüleşen tutumun, AKP ile kâr elde etme çabasının değerlendirileceğini söylüyor. Siyasi değil, sosyal dinamikler açısından bakmak gerektiğini vurguluyor: MHP'de karşı grupta kimlerin olduğu, diğer grupta kaç kişinin bulunduğu gibi unsurlar tartışılmalı. Bu, ittifakın sadece siyasi bir ortaklık olmadığını; çete oluşumları, kâr paylaşımı ve bürokrasi paylaşımıyla iç içe geçtiğini kanıtlıyor. Erk, bu dosyaları takip etmenin zorunlu olduğunu belirterek, Türkiye'nin rolünü çalma girişimlerinin bedelini ödeyeceğini ima ediyor.

Darbe imkânsızlığını savunan Erk, Türkiye'nin genel siyasi parçalanmışlığına dikkat çekiyor. Sadece CHP veya DEM'de değil, tüm partilerde kargaşa hâkim; hiçbir şey tek parça değil. Bu durumun riskli ve tehlikeli olduğunu belirtiyor. "Türkiye’de artık hiçbir şey tek parça değil. Bu çok riskli ve tehlikeli bir şey," sözleriyle uyarıyor. Devlet monolitik bir mekanizma olmaktan çıktı; temel unsurları kalmadı. AKP hükümeti ve MHP'nin yolundan hoşlanmayan "vatansever" gruplar var, ancak buradan darbe dinamiği çıkmaz. Erk, bunu gerçekçi bir perspektiften değerlendiriyor: Devletin yapısı hem mekanizma hem ruh hali açısından değişti. Eski 90'lar veya 2013-2015 mekanizmalarından bahsedilemez. AKP içinde sızmış gruplar –örneğin Fethullahçılar– darbe yaptıysa, bugünkü koşullar farklı. "Eğer darbe mümkünse, önceki dönemde olduğu gibi AKP'nin içine sızmış gruplar tarafından yapılacak," diyor. Tayyip Erdoğan ve MHP'ye karşı darbe süreci başarılı olmazsa, devlet başka bir yola yönlendirecek; ancak ifadelerin Türkiye'nin gerçekliğini yansıtmadığını ekliyor.

Erk'in analizi, Türkiye'yi uzun süre takip etmenin ve dosyaları izlemenin önemini vurguluyor. AKP hükümetinin SADAT gibi paramiliter örgütler üzerinden kendi devletini yaratma çabasını örnek veriyor. Bu dönüşüm kademeli oldu; en fazla AKP içinde iç darbe yaşanır. Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ı sürekli öne çıkarması ve Ankara'da Hakan Fidan ile görüş ayrılıkları, bu iç çatışmaları somutlaştırıyor. "Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ı sürekli öne çıkarması ve Ankara'da Hakan Fidan ile görüş ayrılıkları tartışmaları üzerinden bunu kurabiliriz," diye belirtiyor. Ötesinde, süreç iyi gitmezse AKP veya MHP'ye karşı darbe yapacak bir güç tanımıyor. Bu, soyut teorilerden uzak, gerçekçi bir bakış: Türkiye'nin bölünmüşlüğü artıyor, durum ilginçleşiyor.

AKP-MHP ittifakının ayrılık noktaları, Erk'e göre siyasi değil. Politik olarak farklı şeyler söylüyorlar, ancak Devlet Bahçeli'nin "devlet sesi" olarak tutumu, Erdoğan'ın haberlere verdiği tepkilerle uyumlu. "Devlet Bahçeli barış getirmeye çalışıyor. Erdoğan ayak diyor. Çünkü AKP bir siyasi parti," diyor Erk. Ayrılık, sokak paylaşımından, kâr paylaşımından, çete oluşturmaktan veya bürokrasi-polis-güvenlik-yargı paylaşımından kaynaklanıyor. Üç aşağı beş yukarı aynı noktadalar; Erdoğan Bahçeli'den doyamadan bırakmadı. Bu, ittifakın yüzeysel çatlaklarını değil, derin ekonomik ve sosyal bağlarını gösteriyor. Erk, bu dinamiklerin siyaseti aştığını ve Türkiye'nin ciddiyet kaybını tetiklediğini savunuyor.

Barzani meselesi, programın en trajikomik ve dikkat çekici bölümü. Barzani'nin Türkiye'ye gelmesi, İçişleri Bakanlığı'nın uzun namlulu silahlarla girişi nedeniyle soruşturma başlatması, absürtlüğü zirveye taşıyor. "Barzani konusunda çok ilginç şeyler oldu. Adam Türkiye’ye geldi. Sonra İçişleri Bakanlığı'nın uzun namlulu silahlarla geldiği için soruşturma başlattığını fark ettik," diye anlatıyor Erk. Kim davet etti, nasıl girdi, neden soruşturma açıldı? Ülkede trajik ve komik şeyler yaşanıyor. Devlet mekanizması kalmadı; kurumlar veya bireyler arasında kesintisiz bir işleyiş yok. Zaman çizelgesinde tutarlılık yok: Dün bir şey söyleyip yarın başka bir şey yapmak, ciddiyeti yok ediyor. "Devlet mekanizması kalmadı. Kurumlar veya bireyler arasında kesintisiz işleyen bir mekanizma yok," sözleriyle Erk, devletin kendi başına kalamadığını vurguluyor. Barzani'yi kim çağırdı sorusu, bu kaosun simgesi: Davet edenin belirsizliği, soruşturmanın gecikmesi, devletin parçalanmışlığını kanıtlıyor.

Bu unsurlar, Türkiye'nin genel siyasi manzarasını şekillendiriyor. Erk, çeşitli kliklerin konsolide olduğunu, ülkenin giderek daha bölünmüş hale geldiğini belirtiyor. AKP içinde iç hesaplaşmalar hâkim; dış darbe senaryoları gerçekçi değil. Suç örgütleri ve dosyalar, Bahçeli'yi baskı altına alırken, Erdoğan'ın tepkileri ittifakı test ediyor. Barzani olayı gibi absürtlükler, devletin ruh halindeki değişimi simgeliyor. Erk, bu dinamikleri sosyal açıdan değerlendirmeyi öneriyor: Siyaset değil, çete ve kâr savaşları ön planda.

Sonuç olarak, Erk'in bu kapsamlı analizi, MHP darbe iddialarının ötesinde bir krizi aydınlatıyor. Şamil Tayyar'ın tweet'i, Ayhan Burhan Kaplan ve Sinan Ateş dosyaları, Kıbrıs çeteleri ve Barzani skandalı, AKP-MHP ittifakının suç ve güç paylaşımıyla beslendiğini gösteriyor. SADAT paramiliterleri ve iç çekişmeler, devletin monolitik yapısını yok ederken, Bahçeli'nin liderliği baskı altında. Erk, darbe imkânsızlığını savunarak, gerçekçi takip çağrısı yapıyor: "Türkiye'yi uzun süre takip etmek gerekiyor bunları anlamak için." Bu kaos, Türkiye'nin ciddiyet ve bütünlük kaybını haykırıyor; Erk'in sesi, bu parçalanmada rehberlik etmeye devam edecek. Toplum, sosyal dinamikleri göz ardı etmeden, dosyaları izleyerek uyanık olmalı.