Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM), ülkenin en çetrefilli meselesi olan terör konusunu masaya yatıran bir komisyonun çalışmaları, siyaset sahnesinde fırtınalar estiriyor. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin adeta bir "Koçbaşı" gibi önayak olduğu bu komisyon, henüz somut bir adım atmamış olsa da, iktidar ortakları arasındaki derin görüş ayrılıklarını ve muhalefet cephesindeki tarihi protestoları gün yüzüne çıkardı. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen komisyon toplantısında yaşananlar, gerginliğin sadece siyasi partiler arasında değil, iktidar bloku içinde de ne denli büyük olduğunu gözler önüne serdi. Herkesin odaklandığı soru ise net: Bu komisyon, gerçekten bir çözüm zemini mi hazırlayacak, yoksa siyasi hesaplaşmaların ve tarihin tekerrürünün yaşandığı bir kaosa mı dönüşecek? Meclisin açılmasıyla birlikte daha da hareketlenmesi beklenen bu süreç, Türkiye'nin geleceğine dair kritik sinyaller veriyor.
Tele1 yayınında konuyu değerlendiren Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, Bahçeli'nin başlattığı bu komisyonun "hiçbir yere gitmeyeceğini" açıkça ifade etti. Yavuz Selim Demirağ, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir meselenin komisyona havale edilmesi durumunda buradan bir sonuç çıkmayacağının bilinen bir gerçek olduğunu belirtti. Nitekim komisyonda, İmralı'ya bir alt komisyon gönderilmesi veya komisyonun SEG sistemiyle bağlanarak Öcalan'ı dinlemesi gibi öneriler de gündeme geldi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin bu konuyu Meclis'e taşımasıyla bütün eleştirilerin odağı haline geldiğini belirten Demirağ, MHP içinde de bu durumdan kaynaklanan çok ciddi bir rahatsızlık ve istifalar olduğunu aktardı.
MHP'nin bu hassas konuyu gündeme getirmesinin ardında yatan asıl neden, siyasi yorumculara göre, mevcut iktidar dengelerinden kaynaklanıyor. Yavuz Selim Demirağ'ın ifade ettiği üzere, MHP, Sayın Bahçeli'nin kendi koltuğunu AKP'ye, mevcut iktidara borçlu olduğu için bir nevi bedel, yani diyet ödüyor. MHP, hükümetin AKP iktidarının açıklayamadığı ve seçmene anlatmakta zorlandığı konuları kendi üzerinden konuşturarak bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Bu durum, aynı zamanda MHP’nin eski MHP olmadığını, geçmiş dönemdeki gerçek anlamdaki ülkücülerin artık partide kalmadığını gösteriyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız'ın dahi komisyonun görüşmesini savunduğunu dile getiren Demirağ, MHP'nin bu konudaki çıkan sonuca şerh koymasının da bu durumu seçmenine anlatabilme zorluğundan kaynaklandığını belirtti.
Peki, komisyonun temel amacı nedir ve partilerin ajandaları bu noktada nasıl ayrışıyor? Gazeteci Can Kakış, komisyonun temel amacının hukuk ve demokratikleşme olması gerektiğini savunurken, bu beklentinin sadece Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) görüldüğünü dile getirdi. Can Kakış'a göre, diğer partilerde bu beklenti bulunmuyor. Görüldüğü kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) beklentisi ise konuyu sadece teknik bir meseleyle sınırlı tutmak: dağdaki 4.000 kişinin aşağıya inmesi, toplumsal hayata nasıl entegre edileceği, suça karışmış olan ve karışmamış olan ayrımının nasıl yapılacağı ve komisyonun buna çözüm bulması.
MHP ise bu işe AKP'den biraz daha sıcak bakmakla birlikte, konuyu bir devlet projesi olarak ele alıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin muhtemelen devletin bazı güvenlik birimlerinden aldığı brifinglerle bu mevzuyu "terörsüz Türkiye" mantığı çerçevesinde devam ettirmek istediği anlaşılıyor. Can Kakış, Bahçeli'nin çözüm mantığının, Suriye'de olsun Türkiye'de olsun artık PKK'nın herhangi bir silahlı yapılanmasının olmayacağı, ancak bunun karşılığında onlara belirli bazı yasal hakların (şu anda ne olduğu tam bilinmeyen) verilebileceği yönünde bir bakış açısı olduğunu düşünüyor. Bu noktada AKP ile MHP arasında bir çelişki olduğu da ifade edilebilir.
Diğer yandan, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ise konuyu sadece dağdakilerin sosyal yaşama entegre edilmesiyle sınırlı tutmak istemiyor; amaçları bunu Kürt sorununun çözümüne dönük daha kapsamlı bir platforma dönüştürebilmek. Bu kadar farklı ajandaların ve çıkar algılarının olduğu bir ortamda, Can Kakış olumlu bir sonucun çıkmasının maalesef çok zor olduğunu ifade etti.
Komisyonun çalışmalarına gölge düşüren provokasyonlar da yaşandı. DEM Parti'nin protesto ettiği ve MHP'li Fethi Yıldız'ın dahi protestosunu yaptığı olay, Hizbullahçı bir derneğin sorumlusunun yaptığı konuşmaydı. CHP ise o konuşma sırasında toplantıya katılmadı. Ayrıca, bu komisyon çalışmaları devam ederken, 17 Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanının içeride olması, komisyonun adalet ve demokrasiyi içerebilmesi konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Siyasi ve uluslararası gelişmeler de komisyonun kaderini etkiliyor. Yavuz Selim Demirağ, Türkiye’nin Suriye ile ilgili çok ciddi sorunlar yaşarken bu konuların konuşulmasının zor olduğunu belirtti. Demirağ, aynı zamanda Amerika’nın önemli adımlar attığına dikkat çekerek, ABD Başkanı Trump'ın dahi heyecanla Erdoğan'ı beklediğini söyledi. Bu durum, Dolmabahçe'de Erdoğan'ın oğluyla görüşülüp bazı konularda mutabakat sağlandığı anlamına geliyor.
Yavuz Selim Demirağ, ülkedeki gidişatın, patlamış bir kamyonun rampadan aşağıya inmesine benzediğini ve bu gidişi durdurmanın mümkün olmadığını ifade etti. Demirağ'a göre, AKP raporunu tamamlamıştır ve bu son dönemidir, seçimlerde iktidarı kaybedecektir. Ancak kaybedene kadar elindeki tüm imkanları kullanmaya ve "hukuk sopasıyla" Türkiye'de aydınları susturmaya devam edeceklerdir.
Komisyonun akıbeti konusunda ise endişeler büyük. Yavuz Selim Demirağ, komisyonun Aralık ayına kadar çalışma programı olduğunu ve sonrasında uzatma ihtimali bulunduğunu belirtti. Demirağ, geçmişte yaşanan çarpıcı bir örneği hatırlatarak, 15 Temmuz Darbe Girişimi Komisyonu'nun dahi raporunun yayınlanmadığını ve Meclis Başkanının bu raporla ilgili bir belge olmadığını söylediğini aktardı. Mevcut komisyon için de böyle bir kararın çıkması durumunda hiç şaşırmayacağını dile getirdi.
Can Kakış, bu komisyon masasına oturan partilerin herhangi birinin saf (polyanna) bir düşünceyle hareket ettiğini zannetmediğini, asıl polyanacılığın hala AK Parti'den barış beklentisi olanlarda olduğunu söyledi. Güvensizlik ve şeffaflık eksikliği de büyük bir sorun olarak öne çıkıyor; hatta oraya katılan AKP'li üyelerin bile tam olarak ne olduğunu bildiklerini zannetmediğini, onların da muhtemelen yukarıdan bir tavır beklediğini ekledi. Bu durum, farklı partilerin farklı yaklaşımları ve farklı çıkar algıları nedeniyle komisyonun olumlu bir sonuç vermesinin pek gerçekçi olmadığını teyit ediyor.