Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yıllardır tartışılan bir konuya net bir nokta koydu. Konuşmasının odak noktası, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceğiydi. Bahçeli, burada sarf ettiği sözlerle dinleyenleri adeta dondurdu. KKTC'nin Türkiye'ye katılımı fikrini, sadece bir öneri olmaktan çıkarıp, bir zorunluluk haline getirdiğini hissettirdi. Bu, yıllardır masada duran ama bir türlü somutlaşmayan bir hayalin, birdenbire gerçekçi bir talep haline dönüşmesi gibiydi. Bahçeli'nin ses tonu, kararlılığını yansıtıyordu; sanki o anda meclisteki herkes, Kıbrıs'ın toprağını ayaklarında hissediyordu.
Bahçeli, konuşmasına Kıbrıs'ın tarihine bir selam vererek başladı. "Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün öz vatanıdır," dedi, sesi salonda yankılanırken. Federasyon tekliflerinin artık geçerliliğini yitirdiğini vurguladı. "Federasyon tekliflerinin geçerliliği yoktur. Kıbrıs milli davamızdır, bu davadan geri dönüş yoktur," diye ekledi. Bu sözler, sadece bir siyasi manifesto değil, adeta bir manifesto gibiydi; ecdadın alın teri, göz nuru ve hatıralarını hatırlatarak, dinleyicileri duygusal bir yolculuğa çıkardı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'dan da bahsetti. Tatar'ı, "saygı ve şükranla anılacak hizmetleri geçen" biri olarak niteledi, ama son seçimlerde yaşananları eleştirdi. "KKTC saygı ve şükranla anılacak hizmetleri geçen Ersin Tatar bu demokratik yarışta geride kalmıştır. Ben kamuoyuyla görüşlerimi paylaştım. Çok az bir katılımla seçim gerçekleşmiştir," ifadelerini kullandı. Bu, seçim sonuçlarının sorgulanması gerektiği yönünde bir işaret miydi? Bahçeli, devam etti: "Seçim sonucu Seçim Kurulu tarafından açıklanmış olsa bile seçim sonuçlarının kabul edilemeyeceği ilan edilmeli, Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı alınmalıdır."
İşte o an, konuşmanın zirvesi geldi. Bahçeli, 3 Ekim'deki grup toplantısında söylediği sözleri hatırlatarak, bombayı patlattı. "3 Ekim'de grup toplantımızda söylediğim gibi şartlar elverişli olursa 81 Düzce'den sonra 82'nin KKTC olması artık hayat memat konusudur," dedi. Bu ifade, salonda bir sessizlik yarattı; sanki harita yeniden çiziliyordu. "Mesele vatan meselesidir. Mesela beka meselesidir. Mesele güvenlik meselesidir. Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm kaçınılmazdır," diye sürdürdü. Eleştirilere de yanıt verdi: "'Kıbrıs seçimlerinden size ne?' diyenler, kimin kundağına sarıldı bilemem. Biz vatanı namus bilen, Kıbrıs'ı da namus addeden soylu bir duruşun ülkücü seslenişiyiz." Federasyonun tehlikelerini de uzun uzun anlattı. "Kıbrıs'ta iki devletli çözüme kapalı olan ve federasyon özlemlerine yeşil ışık yakan siyasi iradenin, geçmişin ızdırap veren olaylarını yeniden canlandırma ihtimali, yabana atılmaması gereken bir tehdittir. Federasyona dümen kırmak, Kıbrıs Türk'ünü asimilasyon çarkında israf etmektir. Buna hiçbir siyaset önermesinin hakkı yoktur." Bu kısımlar, Bahçeli'nin konuşmasını bir uyarıya dönüştürüyordu; Kıbrıs'ın geleceğini asimilasyon korkusuyla gölgeliyordu.
Konuşma, sadece Kıbrıs'la sınırlı kalmadı. Bahçeli, Cumhur İttifakı'na dair çıkan söylentilere de değindi. İttifakta çatlaklar olduğu iddialarını yalanladı. "Cumhur İttifakı'ndan çatı uçtu, vazo çatladı, görüş ayrılıkları oldu iddiaları ne kadar yaygın olsa da Türkiye'nin hak ettiği huzurlu, güvenli, refah dolu günlere ulaşana kadar çatlama, patlama, uçma, kaçma, abuk sabuk ifadeler itibarsız, asılsızdır!" diye haykırdı. Ama bir uyarı da ekledi: "Ancak herkesin aklını başına alarak Kıbrıs'taki seçimleri iyi okumasını, federalizme giden mayınlarla dolu güzergahın ülkemize nasıl yansıyacağını dikkatle tefsir etmesi temennimdir." Bu, ittifakın sağlamlığını korurken, Kıbrıs meselesinde herkesin dikkatli olması gerektiğini ima ediyordu. Meselenin demokratik haklarla sınırlı olmadığını, vatan ve beka ile ilgili olduğunu tekrarladı: "Meselenin demokratik haklarla, sandığa saygıyla alakası yoktur, mesele vatan meselesidir, beka, güvenlik meselesidir. Onur ve şeref meselesidir."
Bahçeli, terörsüz Türkiye sürecine de geniş yer ayırdı. Son günlerde devreye sokulan bir "komplo mekaniği"nden bahsetti. "Son günlerde Terörsüz Türkiye adımları yıpratılmaktadır. Son günlerde bir komplo mekaniği devreye sokuldu," dedi. Türk vatandaşlığına dokunulamayacağını vurguladı: "Türkiye Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Terörsüz Türkiye hedefimiz bu edebi bütünlüğü korumaktır. Türk milletinin sinir uçlarına dokunan sözler barış ortamını sulandırmaya matuftur." PKK'nın lağvedildiğini ve İmralı'nın sözünü tuttuğunu belirtti: "Terör örgütü PKK lağvedilmiştir. İmralı sözünü tutmuştur. Bu çerçevede ayrı bir ulus devlet federasyon özerklik hatta kültüralist taleplerin olmadığını terör örgütünün anlam yoksunu haline geldiğini kendisini fes etmesi gerektiğini İmralı tarafından ilan edilmesi çok mühim ve bağlayıcı bir açıklamadır. Şimdi sırayı örgütün tüm bileşenlerinin silahları yakması ve bırakması almıştır." Suriye'deki gelişmelere de değindi: "Suriye'de SDK YPG'nin merkezi hükümete entegrasyon süreciyle ilgili görüşme trafiği ve olumlu seyreden müzakere etapları sıcak gündemin başındadır. Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemen bağımsızlığı Türkiye Cumhuriyeti'nin ihmal etmeyeceği politik ve diplomatik görüşüdür." Muhataplarına seslendi: "Muhataplarıma sesleniyorum. Gelin aynı şeyleri tartışmayalım. Geçmişin acılarını istismar ederek geleceğe kucak kundaklamayalım. Şehitlerimizin ve gazilerimizin mücadele onurlarına şükran duyduğumuz hatıralarına vatan ve millet sevdalarına leke sürdürmeyelim."
Konuşmanın bir başka önemli kısmı, millet kavramı ve milliyetçilik üzerineydi. Bahçeli, net bir şekilde "Milletimiz bellidir adı Türk milletidir. Ne yapacaksak bu millet gerçeğinden ilham alarak yapacağız," dedi. Devlete ortak koşmanın tehlikelerinden bahsetti: "Devlete ortak koşmak rakip çıkartmak otorite paylaşımını ümit etmek demokrasiyi ufalayarak yerelleşmeye veya özerkliğe kılıf aramak sonu uçuruma açılan kontrolsüz arayışlardır." Anayasa'nın 66. maddesine dair polemiklere de değindi: "Anayasanın 66. maddesiyle ilgili polemik yapmak hava koklamak zemin yoklamak kara propagandaya giriş girişim girişmek abesle iştigaldir. Sonu ve sonucu hüsrandır." Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak, milliyetçiliği tanımladı: "Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi ortak değeri milletin sinesinden çıkan Cevheri asliyesidir. Atatürk demek Cumhuriyet demek. İstiklal demek üniter devlet demek esareti reddeden kahramanlık demektir. Milliyetçilik de bu hakikatin şuurla kavranması ve kavramsallaştırılmasıdır. Millet olma halinden daha güçlü bir alternatif ve kuvvet henüz bulunmamıştır." Atatürk'ün barış ilkesini hatırlattı: "Aziz Atatürk'ün dediği gibi Türkiye'nin güvenliğini ana baş tutan hiçbir milletin aleyhine olmayan bir barış istikameti bizim düsturumuz olacaktır."
Bahçeli, uluslararası arenaya da uzandı. Filistin'in bağımsızlığına dair güçlü bir duruş sergiledi: "1967 sınırları ile başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin Cumhuriyetinin kurulması hakkın ve hakikatin gereğidir. Mısır'da hayat bulan deklerasyon hukuken değilse bile ahlaken bağlayıcı mahiyettedir." Terörün reddini ve hoşgörüyü vurguladı. Konuşmayı, Türk milletinin gücünü överek bitirdi: "Şuna inancım tamdır ki Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü düşmanlarının lanetlemeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir." Hoşgörü ve sevgi temasıyla kapattı: "Bu hüküm inançta önyargılı olmayan hoşgörüdür. Bu hoşgörü sevgiyle özlemlenmektedir. Bu sevgi insanın özünde Allah'ı bulup bütünleştiği andır." Son olarak, "Sözlerime son verirken alayınızı saygıyla selamlıyor başarılar dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum," diyerek meclisten ayrıldı.
Bu konuşma, sadece bir grup toplantısı değildi; adeta bir manifesto gibiydi. Bahçeli'nin sözleri, Kıbrıs'ta yeni bir sayfanın açılabileceğini fısıldıyordu. 81 ilin ardından 82'nci olarak KKTC'nin eklenmesi fikri, yıllardır beklenen bir adımın habercisi mi? Veya bu, beka endişelerinin doruk noktası mı? Siyasi kulislerde fısıltılar başladı bile. Federasyonun reddi, iki devletli çözümün vurgulanması, terörle mücadeledeki kararlılık – hepsi bir araya gelince, Türkiye'nin dış politikasının rotası yeniden çiziliyor gibi. Millet kavramının Türk milleti olarak netleştirilmesi, anayasa tartışmalarına bir set çekiyor. Atatürk'ün mirasına sahip çıkılması, milliyetçiliği yeniden tanımlıyor.
Peki, bu çağrı ne anlama geliyor? KKTC'deki son seçimlerin düşük katılımı, Tatar'ın geride kalması, hepsi bir tesadüf mü? Bahçeli'nin "hayat memat" vurgusu, aciliyeti hissettiriyor. Eleştirilere verdiği yanıtlar, kararlılığını pekiştiriyor. Cumhur İttifakı'ndaki birlik mesajı, olası çatlakları önlüyor. Terörsüz Türkiye hedefi, PKK'nın feshi ve Suriye entegrasyonu gibi adımlarla somutlaşıyor. Filistin'e verilen destek, Türkiye'nin uluslararası duruşunu güçlendiriyor. Tüm bunlar, bir liderin vizyonunu yansıtıyor; vatan sevgisiyle yoğrulmuş, beka kaygısıyla şekillenmiş.
Kıbrıs meselesi, 1974'ten beri Türkiye'nin damarlarında dolaşıyor. Ecevit'in "Ayşe tatile çıksın" emri, Barış Harekâtı'nın kahramanlıkları – hepsi bu konuşmada yankı buluyor. Bahçeli'nin ecdat vurgusu, o günleri yeniden canlandırıyor. Federasyonun asimilasyon riski, Rum tarafının oyunlarını hatırlatıyor. İki devletli çözüm, BM masalarında yıllardır tartışılıyor ama Bahçeli bunu kaçınılmaz kılıyor. KKTC'nin katılımı, ilhak mı yoksa entegrasyon mu? Tartışmalar alevlenecek gibi.
Siyasi analistler, bu konuşmayı aylardır bekledikleri bir dönüm noktası olarak görüyor. Bahçeli'nin üslubu, her zamanki gibi keskin; ironik değil, doğrudan. "Kimin kundağına sarıldı bilemem" ifadesi, muhaliflere bir meydan okuma. Terörle mücadelede İmralı'ya atıf, hassas dengeleri koruyor. Suriye'deki YPG entegrasyonu, Türkiye'nin sınır ötesi politikasını aydınlatıyor. Millet tanımı, üniter yapıyı koruyor; özerklik hayallerine kapı kapatıyor. Atatürk'ün barış düsturu, agresif olmayan bir milliyetçiliği çağrıştırıyor.
Bu sözler, sadece mecliste kalmayacak. Sokaklarda, kahvehanelerde, sosyal medyada yankılanacak. KKTC halkı ne diyecek? Tatar'ın geleceği nasıl şekillenecek? Federasyon yanlıları nasıl yanıt verecek? Bahçeli'nin çağrısı, bir domino etkisi yaratabilir. Terörsüz Türkiye, kardeşlik diyaloglarıyla ilerliyor; şehitlerin hatırası korunuyor. Hoşgörü vurgusu, kutuplaşmaya panzehir gibi.
Sonuçta, Bahçeli'nin konuşması, bir liderin manifestosu. Vatanı namus bilen bir duruşun sesi. Kıbrıs için 82'nci il hayali, gerçek olabilir mi? Gelecek haftalar, bu sorunun cevabını verecek. Türkiye, beka yolunda emin adımlar atıyor; çelikten duvar gibi. Bu çağrı, sadece bir konuşma değil; bir ulusun uyanışı gibi. İzlemeye devam edin, çünkü hikaye burada bitmiyor.




