Türkiye ekonomisindeki yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı, vatandaşın cebindeki en büyük banknot olan 200 liranın değerini adeta pula çevirdi. Sabah haberlerinde ilginç bir benzetmeyle gündeme gelen "saksağan" hikayesi, aslında milyonların yaşadığı ekonomik travmanın sembolü oldu. Nasıl ki bir saksağan parlak bir nesneyi kapıp kaçıyorsa, markete ve pazara giren vatandaşın elindeki 200 lira da aynı hızla eriyip gidiyor. Sokaktaki vatandaş, elindeki paranın bereketi kalmadığından yakınırken, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığını dile getiriyor. Enflasyonun yarattığı tahribat sadece cüzdanları değil, mutfaklardaki tencerenin kaynamasını da imkansız hale getiriyor. Özellikle dar gelirli vatandaşlar ve emekliler için çay içmek bile lüks haline gelmişken, yaklaşan asgari ücret tespit komisyonu toplantıları öncesinde beklentiler ve endişeler iç içe geçmiş durumda.
Sokağın nabzı tutulduğunda, asgari ücret için telaffuz edilen rakamlar açlık ve yoksulluk sınırının gerçeklerini yüzümüze çarpıyor. Vatandaşlar, mevcut 17 bin liranın, hatta 22 bin liranın bile yetersiz olduğunu, kiraların 20 bin liradan başladığı bir ortamda asgari ücretin en az 35 bin ila 40 bin lira bandında olması gerektiğini savunuyor. "60 bin de olsa yetmez ama en azından nefes aldırır" diyen vatandaşlar, açıklanacak rakamın enflasyon karşısında kısa sürede eriyeceğinin de farkında. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın "optimal seviye" ve "sosyal diyalog" vurgusu yaptığı açıklamalar ise sokakta karşılık bulmuyor; aksine vatandaşlar bu açıklamaları "gerçeklikten kopuk" olarak değerlendiriyor. Bakanın iyimser tablosuna karşın, sendikaların masada olmadığı, işçinin temsil edilmediği bir pazarlık sürecinden umutlu bir sonuç çıkmayacağı görüşü hakim.
Ekonomik krizin en ağır yükünü çekenlerden biri de Zonguldaklı madenciler. Yerin yüzlerce metre altında, canları pahasına çalışan maden işçileri, aldıkları 44 bin liralık ücretin yaptıkları ağır işin karşılığı olmadığını belirtiyor. "Çocuğumun günlük okul harçlığı bile 200 lira" diyen madenci, özel sektörde şartların daha da zor olduğunu, devlet desteğinin yetersiz kaldığını vurguluyor. Öte yandan, vatandaş kemer sıkarken devletin harcamalarındaki artış da tepki çekiyor. 2025 yılı için öngörülen kamu personeli yolluk giderlerinin 26 milyar liraya yaklaşması, "Tasarruf vatandaşa mı?" sorusunu akıllara getiriyor. Ekonomik adaletsizlik hissi, toplumun her kesiminde derinleşirken, milyonlarca çalışan Aralık ayında kurulacak asgari ücret masasından çıkacak kararı endişeyle bekliyor.




