Altın Fiyatları Aralık 2025'te Dalgalı Seyir Sürdürüyor!
Altın Fiyatları Aralık 2025'te Dalgalı Seyir Sürdürüyor!
İçeriği Görüntüle

Türkiye'nin ekonomik gündemi, her yıl olduğu gibi asgari ücret tartışmalarıyla hareketleniyor. Milyonlarca aile, günlük geçim derdiyle boğuşurken, hükümetin attığı adımlar dikkatle izleniyor. Ancak bu süreç, sadece rakamların ötesinde, sosyal adalet ve emek hakları mücadelesini de gündeme taşıyor. Uzmanlar, artan yaşam maliyetlerinin işçileri nasıl köşeye sıkıştırdığını vurguluyor.

Asgari ücret maratonu, 2026 yılı için erken Aralık aylarında start aldı. Minimum Wage Determination Commission'ın ilk toplantısı gerçekleşse de, tarih belirsizliği sürüyor. Labor and Social Security Minister Vedat Işıkhan, üç tarafı –hükümet, işçiler ve işverenler– bir araya getirecek bir mektup göndereceğini açıkladı, ancak somut bir takvim yok. Bu belirsizlik, özellikle düşük gelirli haneleri endişelendiriyor; zira enflasyon oranları, alım gücünü eritiyor. İşçiler, geçim sıkıntılarını dile getirirken, sendikalar hükümetin önerilerini yetersiz buluyor. TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, komisyonun yapısal reformu için bastırıyor: Hükümet temsilci sayısının 5'ten 1'e düşürülmesi yeterli değil, diyor. Kararlar çoğunlukla değil, uzlaşıyla alınmalı. Atalay, yeni bir teklif beklediklerini ve katılım kararını buna göre vereceklerini belirtiyor. Bu talepler, yıllardır süren eleştirilerin bir yansıması; komisyonun sadece iktidarın sesini duyurduğu iddiası, emek örgütlerini harekete geçiriyor.

İşveren tarafı da sessiz değil. TÜRKONFED, yıl sonu enflasyon tahminlerini baz alarak en az yüzde 30'luk bir artışı savunuyor, ancak asıl tartışma, açlık ve yoksulluk sınırlarının ne kadar dikkate alınacağı. Aralık ayı enflasyon verisi, emekliler dahil 17 milyon kişiyi doğrudan etkiliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yüzde 31'lik yıl sonu enflasyon öngörüsü, emekli maaşlarında yüzde 12,20'lik bir zammı işaret ediyor. En düşük emekli aylığı 16 bin 810 liradan 18 bin 940 liraya çıkabilir, ama bu rakam açlık sınırının altında kalıyor – açlık sınırı 30 bin lira, yoksulluk sınırı ise 97 bin liranın üzerinde. Araştırmalar, emeklilerin yüzde 83'ünün temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını gösteriyor; yüzde 42'si yüzde 50'nin üzerinde zam istiyor. Bu veriler, sürecin sadece ekonomik değil, insani bir boyutunu ortaya koyuyor. İşçiler, mikrofon kazalarıyla yaşanan ihanetleri hatırlatıyor; geçen yılki görüşmelerde sendikaların kenara itildiği iddiaları, güven erozyonuna yol açıyor.

Sürecin karmaşıklığı, komisyonun tarihsel yapısından kaynaklanıyor. Yarım yüzyıldır ne işçilerin ne işverenlerin görüşü tam anlamıyla dikkate alınıyor; iktidarın belirleyici rolü eleştiriliyor. Reform çağrıları, ekonomik büyüme ve yaşam koşullarını baz alan bir sisteme işaret ediyor, enflasyon odaklı yaklaşımlar yetersiz kalıyor. Halkın yüzde 53'ü, 2026 için 35 bin liranın üzerinde bir ücret talep ediyor. Tekstil sektörü örneği, bu taleplerin aciliyetini gösteriyor: Son 9 ayda 4 bin 319 şirket kapandı, 86 bin 217 kişi işsiz kaldı. 2024-2025 toplamında 100 binden fazla istihdam kaybı yaşandı. Reel sektör iflasları yüzde 100 artarak 217'ye ulaştı. Bu rakamlar, ücretlerin düşük kalmasının sektörel çöküşe nasıl zemin hazırladığını kanıtlıyor. Uzmanlar, komisyonun yeniden yapılandırılmasını, tarafsız üyelerle güçlendirilmesini öneriyor; aksi takdirde, emek sömürüsü derinleşecek.

Gelecek toplantılarda, sendikaların katılımı kritik. TÜRK-İŞ, hükümetin mektubunu beklerken, alternatif senaryoları değerlendiriyor. Eğer uzlaşı sağlanmazsa, boykot riski var – bu da milyonlarca işçiyi belirsizliğe sürükleyecek. Ekonomistler, ücret artışı olmadan tüketim çarkının dönmeyeceğini vurguluyor; zira düşük gelirler, iç talebi baltalıyor. Hükümetin vaatleri, enflasyonla eriyen reel geliri karşılamalı. Bu tartışmalar, sadece rakamların değil, sosyal barışın da meselesi. Emekçiler, adil bir paylaşım için seslerini yükseltiyor; sürecin şeffaflığı, güveni yeniden tesis edebilir.