Ankara’nın Keçiören ilçesi, günün o sakin saatlerinde ansızın bir çığlık ve siren sesleriyle yankılanmaya başladı. Yürekleri dağlayan o çığlık, sadece bir kadının son nefesini değil, aynı zamanda masum bir çocuğun gözlerinin önünde parçalanan dünyasını da temsil ediyordu. Mahalle sakinleri ve çevre esnaf, şaşkınlık ve korku içinde olay yerine akın ederken, kimse bu sıradan görünen günde böylesine korkunç bir trajedinin yaşanacağını tahmin edemezdi. Tüm Türkiye'yi yasa boğan bu olay, ne yazık ki aile içi şiddetin ne kadar sinsi ve yıkıcı olabileceğini bir kez daha kanıtlıyordu.

Dehşet verici olayın detayları, olay yerindeki görgü tanıklarının ifadeleriyle aydınlanmaya başladı. İddialara göre, 33 yaşındaki Dilek C. isimli kadın, bir kafede otururken korkunç bir saldırıya uğradı. Saldırgan, yanında bulunan bir bıçakla genç kadına defalarca saldırdı. Çevredeki insanların çığlıkları ve müdahale girişimleri ise saldırganı durdurmaya yetmedi. Çünkü bu saldıran kişi, genç kadının kayınpederi Mehmet C.'den (70) başkası değildi. En korkunç detay ise, bu canice cinayetin 10 yaşındaki bir çocuğun, yani torununun gözleri önünde gerçekleşmesiydi. Kanlar içinde kalan kadın, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı ve olay yerinde hayatını kaybetti. Saldırgan, elindeki kanlı bıçakla olay yerinden kaçmaya çalışırken yakalandı ve ilk sorgusunda suçunu itiraf ettiği öğrenildi.

Cinayetin ardındaki sebep olarak, aile içindeki maddi anlaşmazlıklar gösterildi. Boşanma sürecinde olan genç kadının, kayınpederiyle mal varlığı konusunda anlaşmazlık yaşadığı ve bu anlaşmazlığın cinayete kadar uzanan bir gerginliğe yol açtığı iddia edildi. Bu vahşi olay, Türkiye’de son beş yılda giderek artan kadın cinayetleri ve aile içi şiddet vakalarını yeniden gündeme taşıdı. Kadın cinayetleri, ne yazık ki son dönemde toplumun kanayan yarası haline geldi. Özellikle 2020'den bu yana resmi ve gayri resmi veriler, her yıl yüzlerce kadının erkekler tarafından hayatlarının ellerinden alındığını gösteriyor.

CHP'nin Tandoğan Mitingi İçin Ankara'da Yol Kapatmaları Başladı
CHP'nin Tandoğan Mitingi İçin Ankara'da Yol Kapatmaları Başladı
İçeriği Görüntüle

Bu trajik vakalar, sadece münferit olaylar değil, toplumsal bir sorunun alarm zilleri olarak görülüyor. Özellikle 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, kadın hakları savunucuları ve uluslararası kuruluşlar tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmış ve bu kararın kadın cinayetlerindeki artışa zemin hazırladığı tartışmaları alevlenmişti. Kamuoyunun bu konudaki duyarlılığı artarken, “kadın cinayetlerini durduracağız” diyen platformlar, her gün yeni bir cinayetin haberini paylaşıyor ve adaletin tecellisi için mücadele veriyor. Bu acı tablo karşısında, Dilek C.'nin cinayeti, bir kez daha, yasaların ve sosyal politikaların ne kadar hayati önem taşıdığını hatırlatıyor. Tüm bu cinayetlerin ortak noktası, faillerin çoğunlukla aile üyeleri veya eski eşler olması. Bu, şiddetin sadece sokaklarda değil, en güvenli sanılan evlerin içinde de kol gezdiğini gösteriyor. Geriye kalan ise, masum bir çocuğun gözlerinde sönmeyecek bir dehşet ve tüm toplumun yüreğinde açılan derin bir yara oldu.