Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik askeri müdahale tehditleri, ilk bakışta bölgede yeni bir gerilimi tırmandırıyor gibi görünse de, perde arkasında daha derin diplomatik hesaplar yatıyor. Haber kaynaklarına göre, Ankara'nın bu sert söylemi, aslında Suriyeli Kürt grupları ve Şam yönetimini masaya geri döndürmek için uygulanan bir baskı aracı. Türkiye'nin bu adımı, Suriye'de yaşanan son diplomatik gelişmeler ve sahadaki yeni dengeler ışığında değerlendiriliyor.
ABD'nin Stratejik Dönüşü ve Kürtlerin Geleceği
Temmuz ayında Süveyde'de Dürzi halkına yönelik gerçekleştirilen katliam, Suriye'deki güç dengelerini temelden sarstı. Özellikle Suriyeli Kürtler için bu olay, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) karşısında silahsız kalmanın intihar anlamına geleceği gerçeğini ortaya koydu. Video analizinde yer alan bilgilere göre, bu katliam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) askeri ve siyasi özerklik taleplerini daha da güçlendirdi. Bu gelişmelerin ardından Amerikan yönetiminin tutumunda önemli bir yumuşama gözlendi. Daha önce SDG'ye HTŞ ile entegrasyon için baskı yapan ABD, Süveyde olayından sonra bu baskıyı azalttı ve Suriye'de yeni bir "Amerikan Formülü" üzerinde çalışmaya başladı. Bu formül, SDG'nin Arap bölgelerinden çekilmesini ve petrol üretimi tekelini bırakmasını, buna karşılık ise yeni Suriye ordusuna entegre olmasını ve silahlı güçlerini korumasını öngörüyor. Bu öneriler, Suriye'deki Kürtlerin geleceği için bir dönüm noktası olabilir.
Heyet Tahrir el-Şam'ın Manevraları ve Suriye'nin Geleceği
Suriye'deki gelişmeler sadece ana aktörlerle sınırlı kalmıyor. HTŞ lideri Ebu Muhammed El Culani'nin, daha önce katı bir merkeziyetçi tutum sergilemesine rağmen, idari özerklik ilan etmeye hazırlandığı yönündeki haberler, bölgedeki dengeleri tamamen değiştirebilir. Bu adım, HTŞ'nin yeniden yapılanma ve kalkınma sorumluluklarını yerel idarelere devretme ihtiyacından kaynaklanıyor. Ancak, güvenlik güçlerinin kontrolünün merkezde kalacak olması, bu hamlenin samimiyeti konusunda soru işaretleri yaratıyor.
İki Tarafın Müzakereleri Yeniden Başladı
ABD ve Fransa'nın diplomatik girişimleri sonucunda, bir süredir durmuş olan SDG ve HTŞ görüşmelerinin yeniden başladığı belirtiliyor. SDG'nin, bu görüşmelerin Şam veya Haseke'de yapılmasına razı olduğu, ancak bu müzakereler karşılığında Türkiye'nin askeri müdahale tehditlerinin son bulmasını talep ettiği ifade ediliyor. Bu durum, bölgedeki tansiyonu düşürme potansiyeli taşırken, aynı zamanda taraflar arasındaki pazarlığın ne kadar zorlu olacağını da gösteriyor.
Mazlum Abdi'den Çarpıcı Çıkışlar
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik askeri operasyon tehditleri, Kürtleri yeni arayışlara itiyor ve İsrail gibi aktörlerin devreye girme ihtimalini artırıyor. Bu süreçte, SDG komutanlarından Mazlum Abdi'nin, Türkiye için HTŞ lideri Culani'den daha güvenilir bir muhatap olabileceği yönündeki iddialar dikkat çekiyor. Ankara'nın, bir zamanlar "İmralı süreci" ile yumuşattığı dilini terk ederek eski sert üslubuna geri döndüğü ve SDG'yi "terör örgütü" olarak tanımlamaya devam ettiği belirtiliyor. Bu politik duruş, Türkiye'yi diplomatik bir çıkmaza sürükleme potansiyeli taşıyor. Eğer taraflar arasında bir anlaşma sağlanamazsa, Ortadoğu'nun bu hassas coğrafyasında yeni ve beklenmedik gelişmeler yaşanması an meselesi.