Türkiye gündemi, siyasetten ekonomiye uzanan sıcak gelişmelerle çalkalanmaya devam ediyor. Özellikle son günlerde kamuoyunu meşgul eden ve adalet duygusunu derinden sarsan olaylar, vatandaşın gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. Bir yanda sınır güvenliği ve siyasi polemikler tartışılırken, diğer yanda vatandaşın cebini doğrudan ilgilendiren ekonomik veriler, kafalardaki soru işaretlerini artırıyor. Sokaktaki vatandaşın hissettiği hayat pahalılığı ile açıklanan resmi veriler arasındaki makasın açılması, gelecek döneme dair beklentileri de şekillendiriyor. Ancak asıl fırtına, kapalı kapılar ardında yaşanan ve milyonlarca liralık kayıpla sonuçlanan skandalların ortaya çıkmasıyla kopuyor.
Gündemin en çarpıcı başlıklarından biri, adliye koridorlarından yükselen ve "bu kadarı da olmaz" dedirten bir vurgun iddiası. Devletin en güvenilir kurumlarından biri olması gereken adliyelerdeki emanet bürolarında yaşananlar, güvenlik zafiyetini gözler önüne seriyor. İddialara göre, emanet bürosundan 25 kilo altın ve 50 kilo gümüşün buhar olup uçtuğu, bu büyük vurgunun ardından ise şüphelilerin yurt dışına kaçtığı konuşuluyor. Olayın maddi boyutu ise dudak uçuklatacak cinsten. Piyasalardaki güncel rakamlar üzerinden yapılan hesaplamalar, vurgunun büyüklüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle gram altın fiyatlarının rekor seviyelerde olduğu bu dönemde, kaybolan servetin değeri milyonlarla ifade ediliyor.
Ekonomik belirsizliklerin gölgesinde, piyasalardaki fiyatlamalar da vatandaşın gündeminden düşmüyor. Özellikle altın fiyatlarındaki hareketlilik, hem yatırımcıyı hem de bu tür adli vakaların maddi boyutunu hesaplayanları yakından ilgilendiriyor. Konuşulan rakamlara göre, gram altının 5.742 TL seviyelerinden işlem gördüğü bir piyasa ortamındayız. Bu fiyatlama üzerinden yapılan hesaplamada, sadece kaybolan altının değerinin yaklaşık 140 milyon TL'yi bulduğu, gümüşlerle birlikte toplam zararın 150 milyon TL civarına ulaştığı tahmin ediliyor. Şüphelinin bu servetle İngiltere gibi ülkelere kaçtığı ve geride kalanlara "hayırlı işler" mesajı verdiği iddiaları ise olayın vahametini artırıyor.
Piyasa Verileri (3 Aralık 2025 Tarihli Video Verilerine Göre):
-
Gram Altın İşlem Fiyatı: 5.742 TL
-
Tahmini Vurgun Bedeli: ~150 Milyon TL
Öte yandan, milyonlarca memur ve emeklinin gözü kulağı açıklanan enflasyon verilerinde. Kasım ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, maaş zamlarına dair senaryolar da netleşmeye başladı. Açıklanan aylık %0.87'lik ve yıllık %31.07'lik resmi enflasyon oranları, piyasa gerçekleriyle örtüşmediği gerekçesiyle eleştiriliyor. Bağımsız kuruluşların %56'ları bulan enflasyon hesaplamaları ile resmi veriler arasındaki uçurum, vatandaşın "çarşı pazarla bu rakamlar uyuşmuyor" isyanına neden oluyor. Uzmanlar, enflasyon rakamlarının özellikle düşük tutulduğunu, bunun amacının ise Ocak ayında yapılacak maaş zamlarını baskılamak olduğunu öne sürüyor.
Gelecek projeksiyonlarına bakıldığında, Aralık ayı enflasyonunun da benzer şekilde düşük, hatta %1'in altında (%0.93 seviyelerinde) çıkması bekleniyor. Bu tablo, memur ve emeklilerin alacağı zammın kaderini çiziyor. Yapılan hesaplamalara göre, açıklanan bu düşük veriler ışığında memur ve memur emeklilerini bekleyen toplam zam oranının %17-18 bandında kalacağı öngörülüyor. 2026 yılı için öngörülen maaş artışlarının ise daha da sınırlı kalarak, %11 ve %7 gibi dilimler halinde yapılacağı konuşuluyor. Vatandaşın alım gücünün her geçen gün eridiği, gıda enflasyonunun bile resmi rakamların altında gösterildiği bu ortamda, "Türkiye Yüzyılı" söylemleri ile halkın yaşadığı ekonomik gerçeklik arasındaki tezat, toplumun her kesiminde derin bir hayal kırıklığı yaratıyor.





