Cemal Enginyurt, Türk siyasetinin en renkli figürlerinden biri olarak, son yıllarda yaşadığı dönüşümlerle dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Bu dönüşümler, sadece kişisel bir yolculuk değil, aynı zamanda Türkiye'nin siyasi iklimindeki dalgalanmaların bir yansıması gibi görünüyor. Enginyurt'un canlı yayınlardaki tutkulu konuşmaları, izleyicileri ekran başına kilitleyen bir enerji taşıyor ve her sözü, yeni tartışmaların kapısını aralıyor.
Ancak asıl hikaye, 2020 yılında başlıyor. O dönemde Milliyetçi Hareket Partisi'nde (MHP) aktif bir rol üstlenen Enginyurt, tarım politikalarına yönelik sert eleştirileri nedeniyle partiden ihraç edildi. Bu olay, onun için bir kırılma noktasıydı; yıllardır savunduğu değerleri sorgulama fırsatı buldu ve hızlı bir şekilde Demokrat Parti'ye (DP) geçiş yaptı. DP çatısı altında, muhalif sesini daha özgürce yükseltmeye başladı, özellikle ekonomi ve adalet konularında hükümeti hedef aldı. Enginyurt, o günlerde yaptığı açıklamalarda, "Milletin aç ve perişanlığı devam ediyor" diyerek, halkın ekonomik sıkıntılarını dile getiriyordu, bu sözler binlerce kişide yankı uyandırdı.
2021 ve 2022 yılları, Enginyurt için geçiş döneminin yoğunlaştığı yıllar oldu. DP'de geçirdiği süre boyunca, yerel seçim stratejileri ve ittifak arayışlarında aktif rol aldı. Ancak asıl büyük değişim 2023'te geldi; genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden aday gösterildi ve İstanbul milletvekili seçildi. Bu hamle, siyasi çevrede büyük bir sürpriz yarattı. Enginyurt, CHP'ye katılımını, "Demokrasi, hak, hukuk, adalet için" diye açıklayarak, çocuklarının geleceği ve cumhuriyet değerlerine sahip çıkma motivasyonunu vurguladı. CHP'ye geçişi, partinin muhalefet bloğunu güçlendiren bir adım olarak görüldü ve Enginyurt, kısa sürede CHP'nin ateşli savunucularından biri haline geldi.
Son iki yılda, yani 2024 ve 2025'te, Enginyurt'un siyasi duruşu daha da keskinleşti. Özellikle AKP hükümetine yönelik eleştirileri, canlı yayınlarda doruk noktasına ulaştı. Bir televizyon programında, İstanbul Valisi Davut Gül'ü doğrudan hedef alarak, "Ablukayı kaldır Davut Gül. CHP işgal edilebilecek parti değil" dedi ve demokrasiye darbe vurulduğunu iddia etti. Bu sözler, CHP'nin il binası olaylarıyla ilgiliydi; Enginyurt, partinin genel başkanı Özgür Özel'in çağrısına uyarak Ankara'dan yola çıktığını ilan etti ve "CHP bizim evimiz, sonuna kadar sahip çıkacağız" diyerek sadakatini gösterdi. İzleyiciler, onun bu kararlılığını alkışlarken, Enginyurt'un "Halkın iradesi yasaklarla susturulamaz" ifadesi, sosyal medyada hızla yayıldı ve binlerce paylaşım aldı.
Enginyurt'un bu dönemdeki değişimi, sadece parti değiştirmekten öte, bir ideolojik evrim gibiydi. 2020'deki ihraçtan sonra, muhalefetin birleştirici gücüne inanmaya başladı ve CHP'de bulduğu platformu, AKP'nin politikalarını eleştirmek için kullandı. Örneğin, bir başka yayında, "Erdoğan yönetemiyor, yönetemediği için muhalefete saldırıyor" diyerek, erken seçim çağrıları yaptı ve Türkiye İttifakı önerisinde bulundu. Bu öneri, muhalefet partilerini bir araya getirme fikriyle, siyasi arenada yeni bir heyecan yarattı. Enginyurt, aynı zamanda emekli maaşları, öğrenci affı ve EYT gibi sosyal konulara değinerek, "Vaadler yine güme gitti" diye hükümeti suçladı, bu da halk arasında büyük destek gördü.
2025 yılına gelindiğinde, Enginyurt'un CHP içindeki rolü daha da belirginleşti. Parti içi tartışmalarda, "Saraylarda yaşayan Yezid olmaktansa, Kerbela'da Şehit Hüseyin olurum" gibi metaforik ifadelerle, mücadelesini dini ve tarihi referanslarla güçlendirdi. Bu sözler, onun ne kadar tutkulu bir siyasetçi olduğunu gösteriyordu. Özellikle CHP'nin İstanbul il binası krizi sırasında, canlı yayından ayrılarak olay yerine gitme kararı alması, partililer arasında kahramanlık hikayesi gibi anlatıldı. Enginyurt, program sunucusuna dönerek, "Genel Başkanımızın çağrısına uyarak yola çıkıyorum" dedi ve bu an, izleyicilerde büyük bir heyecan uyandırdı.
Bu değişimler, Enginyurt'un siyasi kariyerini sadece bir parti yolculuğu olmaktan çıkarıp, Türkiye'nin genel siyasi dinamiklerine bağladı. 2020'den beri yaşanan ihraç, geçiş ve yerleşme süreçleri, onun için bir öğrenme ve büyüme dönemiydi. AKP'ye yönelik eleştirilerinde, "Feti Yıldız Apo'yu çok mu özledi?" gibi keskin sorular sorarak, hükümetin politikalarını sorguladı ve CHP'yi "son kale" olarak tanımladı. Bu tutum, muhalefet seçmenini motive ederken, Enginyurt'un sesi giderek daha yüksek çıkmaya başladı.
Enginyurt'un hikayesi, siyasetin ne kadar öngörülemez olabileceğini gösteriyor. Son beş yılda yaşadığı bu evrim, onu MHP'den CHP'ye taşıyan bir rüzgar gibiydi ve her adımı, yeni tartışmalar doğurdu. Bugün, CHP'de Özgür Özel'in yakın destekçilerinden biri olarak, partinin geleceğini şekillendirmeye devam ediyor. Onun gibi figürler, Türk siyasetinin dinamizmini korurken, halkın beklentilerini de yansıtıyor. Gelecek yıllarda, Enginyurt'un bu yolculuğu nasıl devam edeceği, herkesin merak ettiği bir soru haline geldi.