Gerçek Gündem Haberleri

AKP'den Milli Parklara Yeni Hamle: 99 Yıllık Turizm Rantı Meclis'te!

Doğa koruma alanları alarmda – AKP'nin gözü milli parklara dikildi, 30 maddelik kanun teklifi Meclis'e geliyor! Zeytinlikler, hazine arazileri derken şimdi ormanlar ve vadiler ticarileşiyor mu? Turizm otelleri, petrol hatları, 49-99 yıllık kiralamalar... Bu teklif, yeşili griye mi boyayacak, gizli rantlar nasıl patlayacak? Heyecanla okuyun, Türkiye'nin doğal hazineleri için son dakika sırları burada!

Ankara'nın sisli koridorlarında, sonbahar rüzgarları eserken, bir kez daha siyasi satranç tahtası hareketleniyor. Ormanların kokusu, vadilerin serinliği... Bunlar, yıllardır Türkiye'nin gururu, huzur kaynağıydı. Ama şimdi, o yeşil örtü altında fısıltılar çoğalıyor; kahvehanelerde, sosyal medyada, doğa severlerin gruplarında aynı soru: "Şimdi sıra milli parklara mı geldi?" Günlük hayatın akışında, yürüyüş yolları, kamp alanları, kuş sesleri... Her şey o kadar masum ki. Vatandaşlar telefonlarında haritalara bakıyor, "Bizim parkımız güvende mi?" diye mırıldanıyor. Bu sadece bir kanun teklifi mi, yoksa doğal zenginliklerin yeni bir avı mı? Herkes merakla bekliyor, ekranlara kilitleniyor – ama asıl hikaye, kapalı kapılar ardında, teklif taslaklarında yatıyor. Peki, bu fırtınanın ilk kıvılcımı nerede çaktı? Yavaş yavaş açılıyor perde; sabırlı olun, çünkü her madde bir sürpriz barındırıyor, her yetki yeni bir tartışma doğuruyor.

AKP'nin doğal alanlara yönelik hamleleri, adeta bir zincir gibi uzanıyor – zeytinliklerin imara açılması, hazine arazilerinin peşkeş çekilmesi, Atatürk Orman Çiftliği'nin beton yığınına dönüşmesi... Her biri, bir önceki yarayı sarmadan yenisini açtı. Şimdi, o zincirin son halkası milli parklar; ormanların kalbi, vadilerin nefesi. T24 muhabiri Ceren Bayar'ın haberi, bu sessizliği bozdu – "Milli Parklar ve Kültür Alanlarını Düzenleyen Kanun Teklifi" diye bir taslak, 30 maddelik dev bir paketle Meclis'in yolunu tutuyor. Bu teklif, sadece bir yasa değişikliği değil; adeta bir manifesto gibi, AKP'nin vizyonunu yansıtıyor: Koruma mı, yoksa ekonomik sömürü mü? Siyasi kulislerde fısıldananlar var: "Doğal alanlar, turizm ve enerji için açılıyor." Ama açılırken, kim kazanacak, kim kaybedecek? Çevre, Şehircilik ve İlim Değişikliği Bakanlığı'nın eliyle mi denetlenecek, yoksa rant kapıları mı aralanacak? Bu soru, doğa aktivistlerini ayağa kaldırdı; sosyal medyada paylaşımlar yağıyor, "Parklarımız satılık mı?" diye haykırıyorlar. Teklifin Meclis'e geliş tarihi netleşmedi, ama hava ağır – her gün yeni bir söylenti, her gece yeni bir endişe.

İşte o teklifin kalbi, turizm yatırımlarında atıyor – milli parkların belirli köşeleri, otellere, tatil köşelerine dönüştürülme yolunda. Düşünün, Uludağ'ın eteklerinde, Yedigöller'in kıyısında, bir gecede beton bloklar yükseliyor; kuşlar göç ederken, turist otobüsleri dolup taşıyor. Teklif, bu yatırımlar için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın onayını zorunlu kılıyor – evet, bir filtre gibi, ama o filtre ne kadar sıkı? Bakanlığın "uygun görüşü" olmadan adım atılamayacağı hükmü var; milli park ve tabiat parklarında gelişme planları kesinleşmeden yapılaşma yok. Peki, bu planlar nasıl kesinleşecek? Kulislerde fısıldanan, bakanlığın eliyle hızlandırılacağı – belki bir imza, belki bir rapor, ve yollar açılıyor. Turizm lobileri kulak kabartıyor; otel zincirleri, yatırımcılar peş peşe sırada. Bu madde, sadece bir izin değil; yılların birikmiş projeleri canlandıran bir anahtar gibi. Ceren Bayar'ın haberinde vurgulandığı gibi, bu hamle, AKP'nin önceki adımlarının devamı – zeytinlikler gibi, şimdi milli parklar da "yatırıma açılıyor". Ama doğa severler soruyor: "Bu açılış, kapıyı sonsuza dek mi aralayacak?"

İşletme süreleri ise, teklifin en çarpıcı yanı – bakanlık izniyle kurulan turizm tesisleri, tam 49 yıl boyunca faaliyet gösterebilecek. Evet, yarım yüzyıl; bir neslin ömrü kadar, parkların kaderini belirleyecek bir süre. Ve dahası var: Eğer bu işletmeler "başarılı" bulunursa –ki başarı kriterleri taslakta belirsiz, belki ciro, belki istihdam– süre 99 yıla kadar uzatılabilecek. Düşünün, bir milli parkın vadisi, bir ailenin torunlarına miras kalacak bir otel kompleksine dönüşüyor; kuş sesleri yerine klima uğultusu, dere yerine havuz. Bu uzatma yetkisi, kimin elinde? Bakanlıkta, ama siyasi rüzgarlar değişirse, o yetki bir silaha dönüşebilir. Teklifin bu maddesi, rant hesaplarını alevlendiriyor; yatırımcılar, "Uzun vadeli garanti" diye alkışlıyor, çevreciler ise "Parklar kiralanıyor!" diye isyan ediyor. Ceren Bayar, haberiyle bu detayı öne çıkarıyor: "49 yıl, başarılı olursa 99 yıl – doğal alanlar, ticari mülke dönüşüyor." Sosyal medyada, #MilliParklarSatılık etiketiyle binlerce yorum; bazıları "Turizm artsın" diyor, diğerleri "Doğamız elden gidiyor" diye veryansın ediyor. Bu süreler, sadece bir rakam değil; bir neslin geleceğini ipotek altına alan bir zincir gibi.

Enerji ve altyapı izni ise, teklifin gizli bombası – milli park sınırları içinde petrol, doğalgaz iletim hatları, trafo merkezleri, su altyapıları... Hepsi, bir anda "kamu yararı" kisvesi altında kurulabilecek. Bedeli karşılığında, ilgili bakanlığın izniyle – evet, para ödenerek, ama o para kime gidecek? Hazineye mi, yoksa yerel rantlara mı? Düşünün, Kazdağları'nın eteklerinde bir doğalgaz hattı kazılıyor; Yozgat'ın ormanlarında bir trafo kulesi yükseliyor. Bu tesisler, enerji devlerini sevindiriyor; ama parkların ekosistemi, bir gecede yaralanıyor. Teklif, bu projeleri "sınırlı" tutmayı vaat ediyor, ama sınırlar ne kadar sıkı? Bakanlık onayı, yine kilit nokta – siyasi baskılarla esnetilebilecek bir kilit. Ceren Bayar'ın haberinde, bu madde "enerji yatırımlarına yeşil ışık" olarak nitelendiriliyor; muhalefet ise "Parklar madenlere feda ediliyor" diye eleştiriyor. Bu izni alan şirketler, yıllarca kâr edecek; ama milli parkların sakinleri – geyikler, kuşlar, ağaçlar – sessizce bedel ödeyecek. Kulislerde, "Petrol lobileri bastırıyor" fısıltıları dönüyor; teklifin Meclis'e gelişi, bu baskıların meyvesi mi?

Yeni yetkilerle Milli Parklar Genel Müdürlüğü, adeta bir holding patronu gibi güçleniyor – "lüzum görülen yerlerde" döner sermayeli işletmeler kurabilecek. Ziyaretçi merkezleri, hediyelik eşya dükkanları, belki restoranlar... Hepsi, genel müdürlüğün uhdesinde. Ve en çarpıcısı, Cumhurbaşkanına verilen yetki: Bu işletmeler için tahsis edilen sermaye miktarını beş katına kadar artırma gücü. Düşünün, bir imza ile bütçeler şişiyor; milli parklar, ticari bir makineye dönüşüyor. Bu madde, teklifin ruhunu yansıtıyor – koruma idaresi, ekonomik aktöre evriliyor. Ceren Bayar, haberde bu detayı "Genel müdürlüğe ticari yetkiler" diye özetliyor; uzmanlar ise "Bağımsızlık mı, yoksa kontrol mü?" diye sorguluyor. Sosyal medyada, karikatürler çoğalıyor: Bir fil kafası, ama hortumu para torbası tutuyor. Bu yetkiler, parkların yönetimini değiştirecek; yerel halk, "Kararlara dahil miyiz?" diye soruyor, ama cevap rüzgarda kayboluyor.

Tarihsel bir bakış atarsak, milli parklar Türkiye'nin gururu – 1959'dan beri korunan bu alanlar, Ulusal Parklar Kanunu'yla kutsallaştırılmıştı. Ama son yıllarda, her yasa değişikliği bir yara açtı: 2018'de orman köylülerine arazi verilmesi, 2020'de maden ruhsatları... Şimdi, bu teklif o yaraları derinleştiriyor mu? AKP'nin stratejisi net: Doğal kaynaklar, "kalkınma" adına seferber ediliyor. Turizm sektörü, "Yatırımlar patlar" diye umutlanıyor; enerji devleri, hatları planlıyor. Ama çevreciler, TEMA Vakfı gibi örgütler tetikte – "Bu, geri dönüşü olmayan bir yol" diyorlar. Teklifin 30 maddesi, her biri bir hikaye; bazıları koruma vaat ederken, diğerleri kapıları aralıyor. Ceren Bayar'ın haberi, bu zinciri bozuyor; T24'ün kalemi, sessizliği yırtıyor. Meclis'te muhalefet ne yapacak? CHP, İYİ Parti, reddi mi müzakere mi? Görüşmeler uzayacak, ama baskı artacak.

Peki, bu teklifin günlük hayata yansıması ne olacak? Bir aile, hafta sonu pikniğe giderken, otel inşaatıyla karşılaşacak mı? Kampçılar, trafo direkleri arasında çadır mı kuracak? Turistler çoğalacak, ama doğa mı soluk alacak? Kulislerde, "Yatırımcılar bekliyor" fısıltıları; bazı parklar, pilot bölge mi ilan edilecek? Yedigöller, Kapadokya gibi ikonik yerler, ilk hedef mi? Teklif yasalaşırsa, 49 yıllık kiralamalarla nesiller değişecek; 99 yıla uzarsa, torunlar miras alacak. Bu, sadece bir yasa mı, yoksa bir dönüşüm mü? Muhalefet, "Rant yasası" diye etiketliyor; iktidar ise "Kalkınma adımı" diye savunuyor. Sosyal medyada, #ParklarımızaDokunma kampanyası büyüyor; yürüyüşler planlanıyor, dilekçeler toplanıyor. Ceren Bayar, haberiyle bu sesi yükseltiyor – gazetecilik, yine bir kez daha kazanıyor.

Bu fırtınanın ortasında, Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün rolü büyüyor – döner sermaye işletmeleriyle, parklar kendi kendine mi yetecek? Cumhurbaşkanının beş kat artırma yetkisi, bir sihirbaz değneği gibi; sermaye şişerse, projeler çoğalır mı? Ama o sermaye, nereden gelecek – hazine mi, yoksa park gelirleri mi? Uzmanlar, "Denetim şart" diyor; ama denetim kimin elinde? Teklifin Meclis yolculuğu, haftalar alacak; komisyonlarda tartışılacak, genel kuruldan geçecek. Muhalefet, ek maddeler mi önerecek, yoksa reddi mi zorlayacak? Vatandaşlar, oy verirken bunu hatırlayacak mı? Bu hamle, AKP'nin doğal kaynak stratejisinin zirvesi mi, yoksa sadece bir basamak mı? Kulisler, "Daha fazlası geliyor" diye fısıldıyor – belki kıyılar, belki sulak alanlar.

Sonuçta, AKP'nin bu cesur teklifi, milli parkları bir eşikte bırakıyor – koruma mı, ticarileşme mi? 30 maddelik paket, turizm rüyalarını beslerken, doğa kâbuslarını çoğaltıyor. Ceren Bayar'ın haberi, bu gerçeği gün yüzüne çıkarıyor; T24, sessizliği bozuyor. Eğer siz de bu fırtınanın içindeyseniz, takip edin – her madde, yeni bir hikaye. Zeytinlikler gibi, parklar da direnecek mi? Meclis konuşacak, doğa bekleyecek. İzleyin koridorları, dinleyin rüzgarı; milli parklar konuşuyor, Türkiye dinliyor. Ve kim bilir, belki bu teklif, yeşilin zaferiyle biter – rant söner, ormanlar kalır.