Türkiye'de sürücüler ve araç sahipleri için kara bulutlar iyice koyulaştı. Son haftalarda akaryakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar, özellikle motorin ve benzin kategorilerinde adeta bir fırtına estiriyor. Ekim ayından beri uluslararası piyasalardaki jeopolitik gerilimler, yakıt maliyetlerini yukarı doğru iten en büyük etken haline geldi. ABD Hazine Bakanlığı'nın aldığı radikal kararlar, Rusya'nın dev petrol şirketlerini hedef alırken, bu durum doğrudan Türkiye'nin enerji ithalatını vurdu. Artık pompaya her uğrayışınızda cebinizden daha fazla para çıkacak gibi görünüyor, zira sektördeki tedarik zinciri kopuklukları, fiyat etiketlerini yeniden şekillendiriyor.
Her şey, ABD'nin Ekim ayında yaptığı o çarpıcı duyuruyla başladı. Dünyanın önde gelen petrol üreticilerinden Rosneft ve Lukoil, ambargo listesine resmen alındı. Bu iki dev şirket, yıllardır Türkiye'nin akaryakıt sektöründe kritik bir rol oynuyordu. Tedarik zincirinin belkemiği konumundaki bu firmaların kara listeye girmesi, yerel dağıtım şirketlerini adeta şok etkisiyle sarstı. Lukoil, ambargonun hemen ardından aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkedeki uluslararası operasyonlarını satışa çıkarma kararı aldı. Bu hamle, sektördeki belirsizliği katmerli hale getirdi ve alternatif arayışlarını zorunlu kıldı. Rus kaynaklı motorin akışının kesilmesiyle, ithalat maliyetleri bir anda tavan yaptı. Sektör temsilcileri, bu değişikliğin pompa fiyatlarına yansıyacağını uzun zamandır söylüyordu, ancak son gelişmelerle birlikte "tarihi zam" söylemi gerçek bir tehdide dönüştü.
Bu süreçte en somut adımı atan şirketlerden biri, OYAK'ın sahibi olduğu TotalEnergies oldu. Rus tedarikçilerden motorin alımının imkansız hale gelmesi üzerine, şirket müşterilerine gönderdiği bilgilendirme mesajlarında dizel yakıt fiyatlarında artışa gidileceğini açıkça duyurdu. Bu mesajlar, sürücüler arasında paniğe yol açtı; zira günlük hayatta motorin kullanan ticari araç sahipleri, lojistik maliyetlerindeki bu sıçramadan en çok etkilenen kesim. TotalEnergies'in bu hamlesi, sadece kendi müşterilerini değil, tüm sektörü domine eden bir sinyal olarak algılandı. Dağıtım şirketleri, benzer bir yol izlemek zorunda kalacaklarını ima ederken, EPDK'nın (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) sessizliği de tartışma konusu haline geldi. Kurumun fiyat belirleme mekanizmalarında yapacağı olası müdahaleler, zamların boyutunu belirleyecek anahtar unsur olarak öne çıkıyor.
Peki, bu krizin kökeninde yatan yaptırımlar tam olarak ne anlama geliyor? ABD'nin Rosneft ve Lukoil'e yönelik ambargosu, Ukrayna krizi sonrası genişletilen ekonomik yaptırımların bir parçası. Bu şirketler, Rusya'nın petrol ihracatının büyük bir kısmını yönetirken, Türkiye gibi ithalat bağımlı ülkeler için vazgeçilmezdi. Ambargonun devreye girmesiyle, Lukoil'in operasyonel değişimi hız kazandı. Satışa çıkarılan varlıklar arasında Türkiye pazarındaki depolar ve dağıtım ağları da yer alıyor, ki bu da yerel firmaların acil alternatifler aramasına neden oldu. Sektördeki uzmanlar, bu geçiş sürecinin en az birkaç ay süreceğini ve bu sürede fiyat istikrarsızlığının zirve yapacağını öngörüyor. Öte yandan, Brent petrol fiyatlarının son aylarda 80-85 dolar bandında seyretmesi, döviz kurlarındaki oynaklıkla birleşince, litre başına maliyetleri iyice şişiriyor.
İşte tam bu noktada, Türkiye'nin akaryakıt dağıtım şirketleri rotayı Doğu'ya, özellikle Hindistan'a çevirdi. Gazeteci Olcay Aydilek'in sektör kaynaklarından edindiği bilgilere göre, önde gelen iki dağıtım şirketi, Rus tedarikçilerin yerini doldurmak için Reliance Industries ile denetimindeki rafinerilerden motorin ithalatı anlaşması imzaladı. Aydilek, bu gelişmeyi şöyle özetliyor: * "Akaryakıt dağıtım şirketleri, ABD'nin Rus Rosneft ve Lukoil'i yaptırım listesine almasının ardından rotayı Hindistan'a çevirdi. Türkiye'nin önde gelen iki akaryakıt dağıtım şirketi, Reliance Industries ile anlaşma yaptı." * Bu anlaşma, Reliance'ın Jamnagar rafinerisinden gelecek motorin akışını kapsıyor ve kısa vadede tedarik açığını kapatmayı hedefliyor. Ancak, sektördeki güvenilir kaynaklar, Hindistan kaynaklı ithalatın Rusya pazarına kıyasla belirgin şekilde daha pahalı olacağını vurguluyor. Neden mi? Hindistan'ın rafinaj maliyetleri, lojistik masrafları ve döviz bazlı ödemeler, toplam maliyeti yüzde 15-20 oranında artırıyor. Bu da, TotalEnergies'in uyguladığı zammın bir benzerinin diğer markalar –örneğin Shell, BP veya Petrol Ofisi– tarafından da hızla hayata geçirilmesine kapı aralıyor.
Güncel rakamlara bakıldığında, durumun ciddiyeti daha net ortaya çıkıyor. 17 Kasım 2025 itibarıyla İstanbul Avrupa Yakası'nda benzin fiyatları litre başına 54,89 TL'ye, motorin ise 57,63 TL'ye ulaşmış durumda. LPG için de 27,71 TL'lik seviye, ev ekonomilerini zorluyor. Bu fiyatlar, sadece iki gün önce yapılan 1,30 TL'lik benzin zammının tabelalara yansımasıyla güncellendi. Sektör kaynakları, motorin için yeni bir zam dalgasının kapıda olduğunu belirtiyor; zira Hindistan anlaşmasının maliyetleri pompalara yansımaya başladı bile. 14 Kasım'da beklenen 1,37 TL'lik benzin artışı, bu zincirin sadece bir halkası. Ticari araç filosu işletenler, aylık yakıt giderlerinin yüzde 25-30 oranında yükseleceğini hesaplıyor. Bu artış, nakliye sektöründen başlayarak gıda fiyatlarına, hatta toplu taşıma ücretlerine kadar domino etkisi yaratacak.
Ekonomik açıdan bu zamların boyutu, Türkiye'nin ithalat bağımlılığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Ülke, enerji ihtiyacının yüzde 90'ından fazlasını ithal ederken, Rusya'nın payı son yıllarda yüzde 40'lara varmıştı. Yaptırımların bu dengeyi bozması, alternatif rotaları zorunlu kılıyor. Hindistan gibi Asya pazarları, kaliteli motorin sunsa da, navlun ücretleri ve gümrük vergileriyle birleşince fatura kabarıyor. Uzmanlar, EPDK'nın devreye girmesiyle ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ayarlamalarının gündeme gelebileceğini söylüyor, ancak kısa vadede tüketiciye yansıyan rahatlama beklenmiyor. * _"Hindistan ile yapılacak bir motorin anlaşması, TotalEnergies ve Moil markalarının motorin fiyatlarına uyguladığı zammın bir benzerinin diğer firmalar tarafından da hayata geçirilmesine neden olabilir," _ * diye uyarıyor sektör kaynakları.
Tüketiciler için pratik tavsiyeler de şart. Zam öncesi stoklama düşüncesi cazip gelse de, EPDK kurallarına göre bayilerin stok sınırlamaları var; bu yüzden panik alımları kaçınılmalı. Bunun yerine, hibrit araçlara geçiş veya toplu taşıma alternatifleri gibi uzun vadeli stratejiler düşünülmeli. Şirket filoları için ise yakıt takip uygulamaları ve verimlilik eğitimleri, maliyetleri minimize etmede kilit rol oynayabilir. Öte yandan, hükümetin yeşil enerji teşvikleri –elektrikli araç altyapısı yatırımları– bu krizin panzehiri olabilir. Ancak, bugünkü tabloya göre, sürücüler önümüzdeki haftalarda pompada daha derin cebe el uzatmaya hazırlıklı olmalı.
Bu tarihi zam dalgası, sadece yakıt fiyatlarını değil, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını da test ediyor. Rusya-Hindistan eksenindeki tedarik değişimi, kısa sürede stabilize olsa da, jeopolitik riskler devam ettikçe dalgalanmalar sürecek. Sektördeki her aktör –dağıtım şirketlerinden EPDK'ya kadar– bu süreci yakından izlerken, asıl soru şu: Bu zamlar ne zamana kadar sürecek ve günlük hayatımızdaki yansımaları ne olacak? Gelişmeleri takip etmeye devam edin, çünkü her yeni anlaşma veya yaptırım, fiyat etiketlerini yeniden değiştirebilir.




