Türkiye’nin 30 büyükşehrinde esnaf ve sanatkarlar için yepyeni bir dönem başlıyor. Küçük işletmelerin omurgasını oluşturan bu kesim, yıllardır basit usul vergilendirmeyle ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak, ufukta beliren yeni bir vergi düzenlemesi, bu dengeleri altüst edecek gibi görünüyor. Resmi Gazete’de yayımlanan bir karar, esnafın alışık olduğu basit usulden gerçek usule geçişini zorunlu kılıyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Esnafın sırtına binecek yeni yükler neler? Ve neden Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) bu değişikliğe karşı çıkıyor? İşte bu soruların yanıtları, esnafın geleceğini şekillendirecek bu büyük değişimin perde arkasında yatıyor.
2025 yılının Eylül ayında, Türkiye’nin ekonomik nabzını tutan bir karar Resmi Gazete’de yayımlandı. 30 büyükşehirde faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarlar, 2026 yılı itibarıyla basit usulden gerçek usule geçecek. Bu düzenleme, otel ve lokanta işletmeciliğinden şehir içi yolcu taşımacılığına, emtia alım satımından inşaat ve motorlu taşıt bakım onarımına kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren esnafı kapsıyor. Ancak, nüfusu 30 binin altındaki ilçelerde faaliyet gösteren taksi şoförleri ve diğer basit usul kapsamındaki esnaf, şartları sağlamaları halinde mevcut sistemde kalabilecek. Bu ayrım, vergi adaletini sağlama ve kayıt dışılığı azaltma hedefiyle getirilmiş olsa da, esnaf camiasında ciddi bir huzursuzluk yaratmış durumda.
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bu düzenlemeye karşı güçlü bir ses yükseltiyor. Palandöken, küçük esnafın zaten sınırlı kazançlarla ayakta durmaya çalıştığını vurguluyor. Basit usul, esnaf için adeta bir can simidi. Bu sistemde detaylı defter tutma zorunluluğu yok, vergi yükü daha hafif ve bürokratik süreçler minimumda. Ancak gerçek usule geçiş, esnafın omuzlarına ağır bir yük bindirecek. Düzenli defter tutma, beyanname verme, KDV, geçici vergi ve stopaj gibi ek maliyetler, küçük işletmelerin gelir-gider dengesini sarsabilir. Palandöken’e göre, bu durum birçok esnafın kepenk kapatmasına yol açabilir. “Küçük esnaf, sadece ekonomik değil, sosyal hayatın da vazgeçilmez bir parçasıdır,” diyor Palandöken ve ekliyor: “Bu geçişin en az üç yıl ertelenmesini ve dijital altyapı desteği sağlanmasını talep ediyoruz.”
Gerçek usule geçiş, sadece mali yüklerle sınırlı değil. Yeni düzenleme, e-fatura ve e-defter gibi dijital uygulamaları zorunlu hale getiriyor. Bu, özellikle dijital okuryazarlığı sınırlı olan veya yaşı ilerlemiş esnaf için büyük bir sorun. TESK’in açıklamalarına göre, esnafın büyük bir kısmı bu teknolojik dönüşüme henüz hazır değil. Dijital altyapıya erişim eksikliği, küçük işletmelerin bu yeni sisteme uyum sağlamasını neredeyse imkansız hale getiriyor. Palandöken, bu konuda net: “Esnafımızın büyük kısmı bu altyapıya erişemedi. Teknolojik dönüşüme ayak uyduramayanların faaliyetlerini sonlandırması kaçınılmaz hale gelebilir.” Bu sözler, esnafın karşı karşıya olduğu zorluğun boyutlarını gözler önüne seriyor.
Peki, bu düzenleme neden şimdi gündemde? Hükümet, vergi adaletini sağlama ve kayıt dışılığı azaltma hedefiyle bu adımı attığını belirtiyor. 30 büyükşehirde aynı işi yapan esnafın farklı vergilendirme sistemlerine tabi olması, adaletsizlik olarak görülüyordu. Yeni düzenleme, bu eşitsizliği ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Örneğin, bir lokanta işletmecisi veya taksi şoförü, artık faaliyet gösterdiği şehrin büyüklüğüne bakılmaksızın aynı usulde vergilendirilecek. Ancak bu hedef, küçük esnafın ayakta kalma mücadelesiyle çelişiyor. Palandöken’in vurguladığı gibi, basit usuldeki esnaf, ekonomik istikrarın yanı sıra toplumsal dokunun da bir parçası. Mahalle bakkalları, küçük lokantalar, tamirciler… Bu işletmeler, sadece ekonomik birer birim değil, aynı zamanda komşuluk ilişkilerinin, dayanışmanın ve yerel kültürün taşıyıcıları.
Geçmişte basit usul, esnafın bürokratik yüklerden kurtulmasını sağlayan bir sistem olarak tasarlanmıştı. Gelir Vergisi Kanunu’na göre, basit usulde vergilendirilen esnaf, kazancını hasılat ve gider farkı üzerinden hesaplıyor. Bu yöntem, hem esnafın hem de devletin işini kolaylaştırıyordu. Ancak gerçek usul, daha karmaşık bir muhasebe sistemi gerektiriyor. Defter tutma, düzenli beyanname verme ve ek vergi yükleri, küçük işletmeler için ciddi bir maliyet artışı demek. Üstelik, dijital dönüşümün getirdiği e-fatura ve e-defter zorunluluğu, esnafın teknolojik altyapıya yatırım yapmasını gerektiriyor. Bu, özellikle kırsal kesimlerde veya küçük ilçelerde faaliyet gösteren esnaf için büyük bir bariyer.
TESK’in erteleme talebi, sadece bir zaman kazanma çabası değil, aynı zamanda esnafın bu geçiş sürecine hazırlanması için bir fırsat yaratma girişimi. Palandöken, dijitalleşme sürecinde esnafa destek sağlanmasının kritik olduğunu söylüyor. Eğitim programları, teknolojik altyapı yardımları ve geçiş sürecinde mali kolaylıklar, esnafın bu yeni döneme uyum sağlamasını kolaylaştırabilir. Ancak bu destekler sağlanmazsa, küçük esnafın ayakta kalması zorlaşabilir. Palandöken’in uyarısı açık: “Aksi halde küçük esnafın ayakta kalması imkansız hale gelecektir.”
Bu düzenlemenin zamanlaması da dikkat çekici. Türkiye, ekonomik dalgalanmaların ve enflasyonun gölgesinde bir dönemden geçiyor. Esnaf, zaten artan maliyetler ve düşen alım gücüyle mücadele ediyor. Yeni vergi yükleri ve dijitalleşme zorunluluğu, bu zorlu tabloyu daha da karmaşık hale getirebilir. Öte yandan, hükümetin vergi adaletini sağlama ve kayıt dışılığı azaltma hedefi, uzun vadede ekonomiye katkı sağlayabilir. Ancak bu hedefe ulaşırken, esnafın korunması ve desteklenmesi şart. Aksi takdirde, mahallelerin ruhunu oluşturan küçük işletmeler bir bir kapanabilir.
Esnafın geleceği, sadece ekonomik bir mesele değil. Bu işletmeler, Türkiye’nin sosyal ve kültürel dokusunun ayrılmaz bir parçası. Bir mahalle bakkalının kapanması, sadece bir dükkanın kaybı değil, bir topluluğun bağlarının zayıflaması anlamına geliyor. TESK’in erteleme talebi, bu gerçeğin bir yansıması. Üç yıllık bir erteleme, esnafın dijital dönüşüme hazırlanması ve yeni vergi yüklerine uyum sağlaması için bir nefes alma fırsatı olabilir. Ancak bu süreçte, hükümetin esnafa sağlayacağı destekler belirleyici olacak.
2026’ya doğru giderken, Türkiye’nin 30 büyükşehrinde esnafı bekleyen bu vergi devrimi, hem ekonomik hem de sosyal anlamda büyük bir sınav. Küçük esnaf, bu değişime nasıl uyum sağlayacak? Hükümet, TESK’in taleplerine kulak verecek mi? Ve en önemlisi, mahallelerimizin ruhunu taşıyan bu işletmeler, bu fırtınayı atlatabilecek mi? Soruların yanıtları, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal manzarasını şekillendirecek. Esnafın sesi, bu süreçte daha yüksek çıkmalı; çünkü onların ayakta kalması, hepimizin ortak geleceği için kritik.