Yeni yıla girerken milyonlarca vatandaşın aklındaki en büyük soru işaretlerinden biri, ekonomik tablonun nasıl şekilleneceği oluyor. Son yılların en zorlu gündem maddesi haline gelen hayat pahalılığı ve maliyet artışları, 2026'da da yakından takip edilecek konular arasında yer alacak.
Ekonomi yönetiminin önceliği haline gelen enflasyonla mücadele programı, 2026'nın da temel belirleyicisi olmaya devam edecek. Bu program kapsamında uygulanan politikalar sayesinde belirli kazanımlar elde edilmiş olsa da, tam anlamıyla istenen seviyeye ulaşmak için süreklilik şart görünüyor. İş dünyası ise yapısal reformların hızlandırılmasını ve öngörülebilir bir ortamın oluşturulmasını talep ediyor.
Büyüme performansı açısından bakıldığında, son yıllardaki veriler dikkat çekici. 2023'ü yüzde 4,5, 2024'ü yüzde 3,2 oranında büyüme ile kapatan ekonomi, 2025'in ilk çeyreğinde yüzde 2,5, ikinci çeyrekte yüzde 4,6, üçüncü çeyrekte ise yüzde 3,7 büyüme kaydetti. Enflasyonla mücadele kapsamında büyümeden sınırlı taviz verilmesi, bu oranlarda etkili oldu. Sanayi sektörü üçüncü çeyrekte yüzde 6,5, hizmetler sektörü yüzde 4,6 büyürken, tarım sektörü yüzde 12,7 daraldı. Bu daralmada kuraklık, zirai don ve tarımsal üretimdeki gerileme gibi faktörler rol oynadı. Öte yandan makine teçhizat yatırımlarındaki yüzde 11,3'lük artış, geleceğe dair olumlu sinyaller veriyor. Tüm bu veriler ışığında, 2026 büyüme tahminleri Orta Vadeli Program'daki yüzde 3,8 hedefini aşarak yüzde 4 ila 4,5 bandına ulaşabilir.
Enflasyon cephesinde ise halkın en büyük şikayeti hayat pahalılığı olmaya devam ediyor. Kasım 2025 verilerine göre aylık enflasyon uzun aradan sonra yüzde 1'in altına inerek yüzde 0,87 oldu, yıllık ise yüzde 31,07 seviyesinde gerçekleşti. En büyük katkı konut, gıda ve ulaştırma kalemlerinden geldi. Üretici enflasyonu da yıllık yüzde 27,23 olarak kaydedildi. Ekonomi yönetimi, 2026 sonunda enflasyonun yüzde 16'ya, üst sınırda ise yüzde 19'a gerileyeceğini öngörüyor. Ancak uluslararası kurumlar ve piyasa beklentileri, yılın yüzde 25'ler civarında kapanabileceğini işaret ediyor. Baz etkisinin kalkması ve aylık enflasyonun yüzde 2 seviyelerine oturması, yüzde 25-30 bandına sıkışma riskini artırıyor.
İşsizlik oranları da yakından izlenen bir başka gösterge. Ekim 2025'te resmi işsizlik oranı yüzde 8,5'e gerilerken, geniş tanımlı atıl işgücü oranı yüzde 29,6'ya yükseldi. Bu, çalışabilir nüfusun yaklaşık her üç kişiden birinin işsiz veya atıl durumda olduğunu gösteriyor. Uluslararası kurumların tahminlerine göre, 2026'da işsizlik oranı 2025 seviyelerine paralel seyrederek yüzde 8,4-8,5 bandında kalacak. Dolar kuru, vatandaşların ekonomik algısındaki önemli göstergelerden biri. 2025'te yüzde 22 değer kazanan dolar, yıl sonunda 42,8 TL seviyelerinde kapandı. 2026'da yüzde 20'lik bir yükseliş beklenirken, yıl sonu seviyesinin 50 TL'ye ulaşabileceği öngörülüyor. İhracat tarafında Ocak-Kasım 2025'te yüzde 3,7 artışla 247,2 milyar dolar gerçekleşti, yılsonu hedefi 270 milyar doları yakalamak. 2026 hedefi ise 282 milyar dolar. İthalatın ise 378 milyar dolara çıkması bekleniyor. Bu tablo, ihracatçıların finansman sıkıntısı ve TL'nin değerli kalması nedeniyle zorluklar yaşanabileceğini gösteriyor.
Cari işlemler dengesi ve bütçe açığı da önemli başlıklar arasında. 2025 sonunda cari açık 20,9 milyar dolar, GSYH'ye oranı yüzde 1,4 olarak tahmin ediliyor. 2026'da bu oran yüzde 1,2-1,3'e inecek. Bütçe açığı ise Ocak-Kasım 2025'te 1,3 trilyon TL olurken, yılsonu 2,2 trilyon TL, 2026 tahmini ise 2,7 trilyon TL olarak hesaplanıyor.
Tüm bu veriler, 2026'nın ekonomik parametrelerde ve siyasi ortamda "denge" arayışının ön planda olacağı bir yıl olabileceğini işaret ediyor. Enflasyonla mücadelenin sürekliliği, yapısal reformların hayata geçirilmesi ve dış talepteki gelişmeler, yılın seyrini belirleyecek kritik unsurlar arasında yer alıyor. Uzmanlar, beklenmedik gelişmeler olmazsa dengeli bir geçiş yılı yaşanabileceğini vurguluyor.





