Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik dönemeçlerinden biri olan 2017 Anayasa Referandumu, üzerinden yıllar geçse de tartışılmaya ve hukuk zemininde sorgulanmaya devam ediyor. Ancak bu kez gelen haber, sadece referandumu değil, Türk yargısının işleyiş hızını ve siyasi kararların akıbetini de derinden sarsacak cinsten. Ülkenin dört bir yanında yankı uyandıran bu gelişme, akıllara "acaba geçmişteki benzer kararlar da bu hızla mı alındı?" sorusunu getirirken, siyasi kulislerde fırtınalar koparacağının ilk sinyallerini verdi.
Geçtiğimiz günlerde, Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, 16 Nisan 2017'de yapılan Anayasa Referandumu'nun iptaline ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi'ne kritik bir başvuruda bulundu. Bu başvuru, mühürsüz oylar ve pusulalar nedeniyle referandumun geçerliliğinin sorgulanmasını amaçlıyordu. Ancak siyasi arenayı şaşkına çeviren karar, davanın açılmasının üzerinden 24 saat bile geçmeden geldi. Mahkeme, Yenilik Partisi'nin başvurusunu jet hızıyla reddetti. Öztürk Yılmaz, yargının bu akıl almaz süratine sert tepki göstererek, kararı "O kadar jet ki jet skiden de jet" sözleriyle eleştirdi. Yılmaz ayrıca, verilen kararın anlam ve tapaj hatalarıyla dolu olduğunu vurgulayarak, bu işin peşini bırakmayacaklarının da altını çizdi.
Hatırlanacağı üzere, 2017 Referandumu sonucunda Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'ne geçmişti. Oylamada 25 milyondan fazla seçmen 'evet' oyu kullanmıştı. Ancak seçim gecesine damgasını vuran en önemli gelişme, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) aldığı tartışmalı bir karardı. YSK, sandık kurulu mührü taşımayan pusula ve zarfların, dışarıdan getirildiği kanıtlanmadıkça geçerli sayılması yönünde bir karar almıştı. Bu karar, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kanadında büyük tepkiyle karşılanmıştı. CHP, dışarıdan getirilen oyların kanıtlanmasının zor olduğunu ve bu şekilde usulsüzlük yapılabileceğini belirterek YSK'nın kararını şiddetle eleştirmişti.
Şimdi ise, Öztürk Yılmaz'ın bu hızlı ret kararıyla birlikte, 2017 Referandumu'nun meşruiyeti konusundaki tartışmalar yeniden alevlendi. Bu durum, yalnızca Yenilik Partisi'nin değil, tüm muhalefetin dikkatini çeken, hatta iktidar cenahında bile tartışmalara yol açan bir gelişmeyle bağlantılı. Eski AKP Milletvekili ve Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Şamil Tayyar, daha önce yaptığı bir açıklamayla bu konuya işaret etmişti. Tayyar, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin CHP İstanbul İl Kongresi'ni iptal edip İl Başkanlığı yönetimine kayyum ataması üzerine yaptığı yorumda, seçim hukukunun sulh hukuk mahkemelerince belirlenmesi halinde geçmiş seçimlerin meşruiyetinin sorgulanabileceğini dile getirmişti. Tayyar, bu bağlamda 2017 referandumundaki mühürsüz oyların geçerli sayılmasına ilişkin YSK kararının, yarın bir sulh hukuk mahkemesince kaldırılması durumunda neler yaşanabileceğini sormuştu.
İşte tam da bu noktada, Öztürk Yılmaz'ın referandum iptali için yaptığı başvurunun "jet hızıyla" reddedilmesi, Şamil Tayyar'ın endişelerinin ne kadar haklı olduğunu gözler önüne seriyor. Yargının, 2017 Referandumu gibi ülkenin kaderini değiştiren bir kararı yeniden masaya yatırma konusunda gösterdiği bu direnç, mevcut siyasi dengelerin korunması çabası olarak yorumlanıyor. Ancak bu türden hızlı ve tartışmalı kararlar, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürerek kamuoyunda derin şüpheler yaratabilir. Yılmaz'ın "Karar, anlam ve tapaj hatalarıyla dolu! Bu işin peşini bırakmayacağız" sözleri, bu hukuki mücadelenin daha bitmediğini ve önümüzdeki dönemde yeni gelişmelerin yaşanabileceğini gösteriyor. Türk siyaseti, geçmişin gölgelerinin ve hızlı yargı kararlarının ışığında, yeni bir tartışma sürecine girmiş durumda. Gözler şimdi, bu kararın bir üst mahkemeye taşınması ve hukuki sürecin nasıl ilerleyeceği üzerinde.