Türkiye, son yıllarda ekonomideki dalgalanmalar ve sosyal hayattaki değişimlerle adeta bir kasırganın içinde savruluyor. Hazine ve eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan ile deneyimli gazeteci Özlem Gürses'in bir araya geldiği programda, ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili çarpıcı detaylar ortaya çıktı. Bu konuşma, sadece anlık bir analiz olmaktan öte, son beş yılda yaşanan büyük dönüşümü ve bu dönüşümün arkasındaki gerçekleri gözler önüne seriyor. Türkiye'de bir yanda servetine servet katan küçük bir azınlık varken, diğer yanda geleceğe dair umutları tükenen milyonlarca gencin sessiz çığlığı duyuluyor. Peki, bu korkutucu tabloya nasıl gelindi?

Ali Babacan, 2013-2014 yıllarından sonra gelir dağılımındaki bozulmanın hızlandığını belirterek, bu durumun zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getirdiğini ifade etti. Uluslararası raporlara göre Türkiye'deki toplam servetin yüzde 40'ının nüfusun sadece yüzde 1'inin elinde olduğunu vurgulayan Babacan, bu adaletsizliğin temel nedenleri arasında fırsat eşitliğinin olmamasını, adil olmayan vergi politikalarını ve yetersiz sosyal yardımları gösterdi. Son beş yılda bu eşitsizlik daha da derinleşti; TÜİK verilerine göre Gini katsayısı sürekli yükselerek Türkiye'yi gelir adaletsizliğinde Avrupa Birliği ülkeleri arasında en üst sıralara taşıdı.

Konuşmanın en can alıcı noktalarından biri ise gençlerin içine düştüğü umutsuz durum oldu. Üniversitelerde boş kalan kontenjanlara ve gençlerin iş bulma motivasyonunu yitirmesine dikkat çeken Ali Babacan, Türkiye'de 6,5 milyon "ev genci" olduğunu, yani ne eğitimde ne de istihdamda olmayan gençlerin sayısının korkutucu seviyelere ulaştığını söyledi. TÜİK'in verileri de bu durumu destekliyor; son yıllarda genç işsizlik oranları mevsimsel dalgalanmalar gösterse de, iş aramaktan vazgeçen gençlerin sayısı giderek arttı ve bu durum istatistiklere tam olarak yansımıyor.

Ali Babacan'ın değindiği bir diğer önemli nokta ise ekonomik sorunların arkasında yatan hukuk ve adalet sistemiydi. Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve demokrasi endekslerinde diğer gelişmekte olan ülkelerin dahi gerisinde kaldığını belirten Babacan, ekonomik verilerin şeffaf bir şekilde açıklanmamasının da güven bunalımını tetiklediğini dile getirdi. Merkez Bankası'nın faiz kararları ve döviz politikalarındaki tutarsızlıklar, son beş yılda Türk Lirası'nın tarihi değer kayıpları yaşamasına neden oldu. Babacan'ın cüzdanından çıkarıp değerinin nasıl eridiğini gösterdiği 200 TL'lik banknot, aslında milyonlarca vatandaşın alım gücünün de nasıl düştüğünün en somut kanıtıydı.

Bu derinleşen krizin bir diğer boyutu da vergi politikalarıydı. Toplanan vergilerin büyük bir kısmının dolaylı vergiler, yani harcamalar üzerinden alınması, bu yükün en çok dar gelirlinin omuzlarına binmesine neden oldu. Elde edilen gelirlerin önemli bir bölümünün faiz ödemelerine gitmesi ise, kamu bütçesinin de adeta bir kısır döngüye girmesine yol açtı.

Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
Bakan Tekin'den Özel Okul Fiyatlarına Skandal Çıkış
İçeriği Görüntüle

Özlem Gürses'in Ali Babacan'a yönelttiği sorularla, bu sorunların arkasındaki siyasi motivasyonlar da konuşuldu. Babacan, bir dönem parçası olduğu iktidardan neden ayrıldığını, yanlışlarla mücadele etmeye çalıştıklarını ancak bir "menfaat şebekesi"nin bu mücadeleyi imkansız hale getirdiğini anladıklarını anlattı. Bu durum, siyasi kararların ekonomik sonuçlar üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha ortaya koyuyor. Türkiye'nin geleceği, gençlerin umutsuzluğuna ve ekonomik uçurumun büyümesine engel olacak, hukuka ve liyakate dayalı yeni bir siyasi ve ekonomik rotaya ihtiyaç duyuyor. Aksi halde, bu krizin sosyal sonuçları çok daha ağır olabilir.