Ülkemiz coğrafyası ne yazık ki jeolojik hareketliliğin sürekli hissedildiği, her an yeni bir sarsıntı riskiyle karşı karşıya kaldığımız bir bölge üzerinde kurulu. Özellikle geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük felaketler sonrasında, vatandaşların gözü kulağı bilim insanlarının son dakika açıklamalarına çevrilmiş durumda. 15 Ekim 2025 tarihinde güncellenen son değerlendirmeler, bu kaygıyı daha da artıracak nitelikte önemli tespitler içeriyor. Bu kapsamda Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Bilim Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir ve tüm Batı Anadolu'daki fay hatlarının mevcut durumu hakkında kritik değerlendirmelerde bulundu. Uzman ismin açıklamaları, sadece bir uyarı olmanın ötesinde, bölge halkının depreme hazırlık konusunda acilen harekete geçmesi gerektiğini gösteren sarsıcı detaylar taşıyor.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir’in açıklamalarının odak noktasında, uzun süredir sessizliğini koruyan ve artık kırılma ihtimali yükselen üç önemli fay hattı yer alıyor. Sözbilir, İzmir özelinde yaptığı değerlendirmede, Ege Denizi'ndeki faylarla birlikte toplam 40 fay hattının bulunduğunu ve bunlardan 17 tanesinin karada yer aldığını belirtti. Bu 17 fayın her birinin "diri fay" sınıfında olduğunu ve yüksek deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu ekledi. Sözbilir’e göre, İzmir merkezli en son yıkıcı deprem tam 337 yıl önce, 1688 yılında 6,8 büyüklüğünde meydana gelmişti. Bu durum, yaklaşık 337 yıldır bu bölgede yıkıcı bir depremin yaşanmadığı anlamına geliyor. Prof. Dr. Sözbilir, bu kritik sessizlik sonrasında yapılan bilimsel çalışmaların gösterdiği üzere, İzmir’de Tuzla, Gülbahçe ve Seferihisar faylarının deprem üretme zamanlarının artık geldiğine dikkat çekti. Bu üç fay hattı, bölge için beklenen en büyük tehlikeler arasında gösteriliyor. Uzman isim, bu gerçekler karşısında İzmir’in hızla depreme hazır bir kent haline getirilmesi gerektiği çağrısını da yineledi.
Elbette ki Ege bölgesinin tamamı, sadece İzmir merkezli faylarla sınırlı değil. AFAD Deprem Bilim Kurulu Üyesi Sözbilir, Batı Anadolu’daki durumu da ayrıntılı bir şekilde masaya yatırdı. Türkiye genelinde bulunan 485 aktif fay hattının yaklaşık 200 tanesinin Batı Anadolu’da yer aldığını hatırlattı. Batı Anadolu kabuğunun jeolojik hareketliliğine bakıldığında, bölgenin yılda tam 40 milimetre hızla güneybatıya doğru hareket ettiği bilimsel bir gerçek. Bu hareketlilik, bölgedeki 200’e yakın fayın belli dönemlerde deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu ve bunların 6 ila 7 büyüklüğünde sarsıntılar yaratabileceğini gösteriyor. Sözbilir, son yüzyıla ait verilere dayanarak, Batı Anadolu'daki faylardan sadece 8 tanesinin kırıldığını, geri kalan fay hatlarının ise kırılmayı beklediğini ve zamanı geldiğinde kesinlikle deprem üreteceklerini vurguladı.
Özellikle Kütahya ve çevresini yakından ilgilendiren Simav Fay Zonu da bu değerlendirmelerin önemli bir parçasını oluşturdu. Prof. Dr. Sözbilir, Simav Fay Zonu’nun yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda olduğunu ve 7 segmente ayrıldığını belirtti. Bu segmentlerin her birinin ayrı ayrı 6 ila 7,2 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeline sahip olduğu ifade edildi. Tarihsel kayıtlara bakıldığında, 1970 yılında gerçekleşen Gediz depreminin de bu fay hattı üzerinde meydana geldiği biliniyor. Şu anda Simav’ın kuzey bölgesinde depremlerin devam ettiğini belirten Sözbilir, dikkatleri Gelenbe Fayı üzerine çekti. Simav Fayı’na dik bir açıyla gelen Gelenbe Fayı'nın, bölgedeki gerilimi doğrudan kuzeye veya güneye doğru transfer etme eğilimi gösterdiğini söyledi. Uzman isim, Gelenbe Fayı'nın direkt olarak kırılmaktan ziyade, gerilimi aktaran bir rol üstlendiğini ve eğer bu gerilimi kuzeye transfer ederse Balıkesir fayı üzerinde, güneye transfer ederse ise Akhisar ve Soma taraflarında etkili olabileceği uyarısında bulundu.
Sonuç olarak, AFAD Deprem Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir'in 15 Ekim 2025 tarihli bu açıklamaları, Batı Anadolu ve özellikle İzmir için Tuzla, Gülbahçe ve Seferihisar fayları özelinde ciddi bir riskin eşikte olduğunu gösteriyor. Bölgede 337 yıldır bekleyen yıkıcı deprem potansiyeli ve Batı Anadolu’da kırılmayı bekleyen yüzlerce fay hattının varlığı, deprem gerçeğinin asla göz ardı edilmemesi gerektiğini ve halkın acilen tedbirlerini artırması gerektiğini bir kez daha kanıtlıyor. Bilim insanlarının bu net ve korkutan uyarısı karşısında, İzmir başta olmak üzere tüm Batı Anadolu'nun şehirlerini depreme dayanıklı hale getirme zorunluluğu, ertelenemez bir görev olarak önümüzde durmaktadır.




