Son dönemde özellikle tanınmış isimlere yönelik operasyonlar, toplumda büyük yankı uyandırıyor. Yakalama miktarları ve gözaltı haberleri gündemi meşgul ederken, bu olayların arkasındaki daha geniş resim yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Resmi veriler, sorunun sadece sokaklarda değil, günlük hayatta da derinleştiğini gösteriyor ve birçok kişiyi endişelendiriyor.
Adalet Bakanlığı'nın istatistikleri, uyuşturucu suçlarında yargının yükünün büyük kısmının kişisel kullanım dosyalarından geldiğini ortaya koyuyor. Türk Ceza Kanunu'nun 191'inci maddesi kapsamındaki "kullanmak için satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma" suçlarında, 2015 yılı baz alındığında savcılık dosyalarında yüzde 307'lik dramatik bir artış yaşandı. Bu oran, uyuşturucu imal ve ticareti dosyalarındaki yüzde 119'luk artışın çok önünde. Mutlak rakamlar da bunu doğruluyor: 2023'te kullanım suçlarına ilişkin savcılık dosyaları yaklaşık 674 bin civarındayken, 2024'te bu sayı 784 binin üzerine çıktı. Aynı dönemde imal ve ticaret dosyaları 118 binden 130 bine yükseldi.
Ceza mahkemelerine yansıyan veriler daha çarpıcı. 2015'te kullanım suçları için 80 bin 103 dosya varken, 2024'te bu rakam 438 bin 921'e fırladı. İmal ve ticaret suçları ise aynı dönemde 39 bin 954'ten 143 bin 858'e çıktı. Emniyet verilerine göre 2024'te toplam 309 bin 28 uyuşturucu olayı kaydedildi ve bunların yüzde 83,5'ini (258 bin 141) kullanım amaçlı satın alma, kabul etme veya bulundurma olayları oluşturdu. İmal ve ticaret olayları ise sadece yüzde 14,4'lük paya sahipti (44 bin 471).
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı Türkiye Uyuşturucu Raporu 2025, piyasanın sadece büyümediğini aynı zamanda şekil değiştirdiğini vurguluyor. Bitki kökenli maddelerin yanında sentetik uyuşturucuların ağırlığı hızla artıyor. Metamfetamin yakalamaları ton seviyelerine ulaşırken, ecstasy ve benzeri sentetik haplar milyonlarca adet ele geçiriliyor. Sentetik kannabinoidler ve sentetik ilaçlar da bu yükselişte başı çekiyor. Bu maddelerin yaygınlaşmasının arkasında düşük üretim maliyeti, kısa süreli imalat ve esnek örgütlenmeler yatıyor. Kimyasal öncüllerin erişim kolaylığı da kaçakçıları sentetiklere yöneltiyor.
Kullanım profili de alarm verici değişimler gösteriyor. Tedavi başvurularında kullanıcıların büyük çoğunluğu erkek olsa da, ilk kullanım yaşı özellikle sentetik uyarıcılar ve esrar için genç yaş gruplarına kayıyor. Birden fazla maddeyi birlikte kullanma eğilimi yaygınlaşmış durumda; tedaviye başvuranların önemli kısmı polimadde bağımlılığı yaşıyor. Bu karmaşıklık, bağımlılık tedavisini zorlaştırıyor.
Atık su analizleri, resmi istatistiklerin ötesinde bir pencere açıyor. Bazı büyükşehirlerdeki incelemelerde metamfetamin, amfetamin ve esrar metabolitleri tespit edildi. Bu yöntem, yakalanmayan veya adli sürece girmeyen kullanımları dolaylı olarak ortaya çıkarıyor ve sorunun gündelik hayata ne kadar sızdığını gösteriyor.
Büyük şehirlerdeki operasyonlar da tabloyu tamamlıyor. İstanbul örneğinde, 2024'ün ilk 10 ayında imal ve ticarete yönelik 8 bin 419 operasyon yapıldı; 23 ton uyuşturucu, 35 milyondan fazla hap ve 8 bin 73 kök kenevir ele geçirildi. 2025'in aynı döneminde ise operasyon sayısı 9 bin 459'a yükseldi, hap yakalamaları iki katına, kenevir ele geçirmeleri üç katına çıktı.
Uluslararası bakışta, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin 2025 Dünya Uyuşturucu Raporu'nda ayrı bir ülke profili olmasa da, bölgesel haritalarda Orta Doğu, Güneybatı Asya ve Avrupa arasındaki akış rotalarında yer alıyor. Yakalama bildirimleri bu coğrafyada yoğunlaşıyor. Kokain kullanımında tedavi başvurularındaki artış dikkat çekerken, 2019-2023 yakalamalarında kenevir türevleri başı çekiyor, ardından amfetamin tipi uyarıcılar geliyor.
Tüm bu veriler bir araya geldiğinde, uyuşturucu sorununun çok katmanlı hale geldiği anlaşılıyor. Yargı yükü ağırlıklı olarak kullanıcı dosyalarından oluşurken, sentetik maddelerin yükselişi hem arzı hem talebi dönüştürüyor. Gençleşen profil ve polimadde kullanımı, geleceğe dair endişeleri artırıyor. Bu dönüşüm, sadece güvenlik değil, sağlık ve toplum politikalarını da doğrudan etkiliyor ve daha kapsamlı yaklaşımlar gerektiriyor. Sentetik maddelerin erişilebilirliği artarken, mücadele stratejilerinin de buna uyum sağlaması kaçınılmaz görünüyor.



