Türkiye'nin sağlık sisteminde güven sarsıcı bir olay, sessiz sedasız patlak verdi ve hızla ulusal bir skandala dönüştü. Burdur'un huzurlu kampüsünde, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi'nde dönen iddialar, hastaların sağlığını hiçe sayan bir usulsüzlüğün kokusunu yayıyor. Yıllardır toplumun en hassas noktalarından biri olan sağlık hizmetlerinde, devletin kaynaklarının kötüye kullanıldığına dair söylentiler hep vardı; ama bu seferki, somut şikayetlerle dolu bir fırtına gibi. Peki, bu olayın kökeni ne ve üniversite yönetimi nasıl bir hamle yaptı? Bu soruların yankısı, sadece Burdur'un dar sokaklarında değil, Ankara'nın bürokratik koridorlarında da duyuluyor. Ancak asıl dehşet verici detaylar, soruşturmanın derinliklerinde yatıyor; gelin, bu karanlık hikayenin katmanlarını birlikte soyup, gerçekleri gün ışığına çıkaralım, çünkü bu sadece bir doktorun hatası değil, sistemin bir yarasını deşiyor.
Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, nam-ı diğer MAKÜ, yıllardır bölgenin sağlık ve eğitim üssü olarak anılıyor. 2007'de kurulan bu kurum, özellikle Diş Hekimliği Fakültesi ile Isparta ve Denizli gibi komşu illerden gelen hastaları ağırlıyor. Fakültenin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, modern ekipmanları ve uzman kadrosuyla övülürken, son dönemde sessiz bir fırtına kopuyordu. Öğrencilerden ve sıradan vatandaşlardan gelen şikayetler, birikmeye başladı: "Tedavi olduk mu, olmadık mı?" sorusu, hastaların kafasını kurcalıyordu. Bu fısıltılar, üniversite yönetimine ulaştığında, makine harekete geçti. Dr. Öğr. Üyesi B.A. adlı akademisyen, hastaların rekorlarına el koymadan, uygulanmayan tedavileri faturalara işlediği iddiasıyla radarlara yakalandı. Bu, sadece bir usulsüzlük değil; hayali hasta girişleri, sahte teşhisler ve devletin kasasından haksız kazanç sağlama şüphesi demekti. Hastane kayıtlarında, gerçekte yapılmayan dolgular, çekimler ve protez işlemlerinin "tamamlandı" diye işaretlendiği öne sürülüyor; bu da SGK'nın cebinden milyonlarca liranın uçup gitmesine yol açmış olabilir.
Olayın patlak vermesi, tam da 11 Eylül 2025'te, üniversite personelinin resmi şikayetiyle oldu. MAKÜ yönetimi, vakit kaybetmeden harekete geçti: İdari ve ceza soruşturması başlatıldı, B.A. ise soruşturmanın selameti adına derhal açığa alındı. Rektör Prof. Dr. Hüseyin Dalgar, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Öğrencilerden ve vatandaşlardan şikayet aldık. Soruşturmanın selameti açısından kendisini açığa aldık. İddialar tespit edilirse hukuki süreç başlatılacak" dedi. Bu sözler, sadece bir uyarı değil; bir deprem habercisi gibiydi. Dalgar'ın ifadesi, şikayetlerin ciddiyetini ortaya koyuyor: Öğrenciler, klinik uygulamalarda usulsüzlükleri fark etmiş; hastalar ise ceplerinden çıkmayan paralarla kandırıldıklarını hissetmiş. Soruşturmayı yürüten ekipte, üniversitenin kendi hukukçu öğretim üyeleri var – iki uzman akademisyen, dosyayı incelemeye aldı. Bu atama, sürecin şeffaf ve hızlı ilerleyeceğini gösteriyor; ancak asıl soru, bu usulsüzlüğün ne zamandan beri devam ettiği ve toplam zararın ne boyutta olduğu.
Bu skandalın perde arkası, Türkiye'nin sağlık sektöründeki kronik sorunlara işaret ediyor. Hayali tedaviler, sadece bireysel bir hata değil; sistematik bir sömürü mekanizması olabilir. Düşünün: Bir hasta, diş ağrısıyla hastaneye gidiyor, teşhis konuyor, tedavi vaat ediliyor – ama gerçekte hiçbir şey yapılmıyor. Hasta, SGK primleriyle ödenen faturayı sorgulamadan gidiyor; doktor ise rekorlara sahte girişler yaparak prim kazanıyor. B.A.'nin durumunda, üniversite personeli ve vatandaş şikayetleri, bu döngüyü kırdı. Haber7'nin haberine göre, "hayali teşhis ve tedavi dolandırıcılığı" iddiası, devleti zarara uğratma boyutuna ulaşmış; Antalya Körfez Gazetesi ise "dolandırıcılık" kelimesini başlığa taşırken, olayın boyutunu vurguluyor. Turkhaber, "hasta girişi yapıp hayali teşhis ve tedavilerle hizmet almış gibi gösterilerek devleti zarar uğrattığı" detayını ekliyor – bu, SGK'nın denetim mekanizmalarındaki boşlukları da masaya yatırıyor. Soruşturma tamamlandığında, B.A.'nin haksız kazancının net rakamı ortaya çıkacak; tahminler, on binlerce liradan başlayıp yüz binlere uzanabilir.
MAKÜ Diş Hekimliği Fakültesi, 2013'te kurulan nispeten genç bir birim; ancak hastanesi, bölgenin en modern tesislerinden biri. 3D yazıcılarla dental apareyler üreten, gönüllü projelerle yaşlılara hizmet eden bir yer – ama bu skandal, tüm bu parlak imaja gölge düşürdü. Rektör Dalgar'ın "iddialar tespit edilirse hukuki süreç" vurgusu, cezanın kaçınılmazlığını ima ediyor: İdari para cezası, kınama, hatta meslekten men – ve savcılığın devreye girmesiyle hapis riski. Üniversite yönetimi, açıklamasında soruşturmanın idari olduğunu belirtse de, ceza boyutu kamu davasına dönüşebilir. Haberler.com'un aktardığına göre, doktor soruşturma süresince görevden uzaklaştırıldı; bu, hastane operasyonlarının aksamadan devam edeceğini gösteriyor. Ancak hastalar arasında tedirginlik hat safhada: "Başka kimler etkilendi?" sorusu, sosyal medyada dolaşıyor. X'te (eski Twitter) arama sonuçları sınırlı olsa da, yerel hesaplar "MAKÜ skandalı" diye paylaşımlar yapıyor; bazıları, benzer usulsüzlüklerin diğer fakültelerde de olabileceğini ima ediyor.
Bu olay, Türkiye genelinde sağlıkta yolsuzluk vakalarının bir halkası gibi duruyor. Hatırlayın, geçmişte benzer iddialar İstanbul ve Ankara'daki üniversite hastanelerinde gündeme gelmişti: Sahte reçeteler, hayali ameliyatlar ve SGK'nın milyarlarca liralık zararları. MAKÜ vakası, küçük bir ilde bile bu sorunların kök saldığını gösteriyor. Soruşturmanın selameti için B.A.'nın açığa alınması, yönetimin proaktif bir adım attığını kanıtlıyor; ancak asıl test, delillerin toplanmasında. Hukukçu öğretim üyelerinin raporu, hastane kayıtlarını, faturaları ve hasta beyanlarını tarayacak. Eğer iddialar doğrulanırsa, sadece bireysel ceza değil; fakültenin denetim sistemleri de revizyona uğrayacak. Rektör Dalgar, bu süreçte şeffaflığı vaat ediyor – ama kamuoyu, hızlı adımlar bekliyor. Vatandaş şikayetleri, özellikle öğrencilerin klinik gözlemleri, soruşturmanın anahtarı; onlar, "Uygulanmayan tedaviyi nasıl faturaladılar?" diye soruyor.
Skandalın sosyal yankıları da cabası. Burdur'un sakin havası, bu haberle bozuldu; yerel gazeteler manşetleri süslüyor, ulusal medya ise "üniversite hastanesinde skandal" diye duyuruyor. Malatya Güncel ve Gazete Şehir gibi mecralar, olayı "hayali teşhis dolandırıcılığı" olarak nitelendirirken, Kamu Haber "devletin zararı"na odaklanıyor. Hastalar, şimdi eski rekorlarını sorguluyor; bazıları, "Tedavim yapılmadıysa ne yapacağım?" diye panikliyor. Üniversite, bu süreçte hasta güvenini yeniden tesis etmek için ek önlemler alabilir: Bağımsız denetimler, hasta hakları birimleri ve şeffaf raporlama. Ancak bu vaka, daha geniş bir tartışmayı ateşliyor: Akademisyenlerin etik eğitimi, SGK denetimlerinin sıkılaştırılması ve hayali işlemle mücadelede yapay zeka gibi teknolojilerin kullanımı. MAKÜ, bu krizden ders çıkarırsa, model bir kurum olabilir; yoksa, güven kaybı kalıcı olur.
Gelecekte ne bekliyor? Soruşturma haftalar, belki aylar sürecek; deliller toplandıkça, yeni şikayetler gelebilir. Eğer B.A.'nin usulsüzlüğü kanıtlanırsa, hukuki süreç savcılığa taşınır – dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlamaları masada. Rakamlar netleştiğinde, SGK'nın tazminat davası devreye girer; bu, benzer vakalar için caydırıcı olur. Rektör Dalgar'ın "hukuki süreç başlatılacak" sözü, cezanın kaçınılmazlığını müjdeliyor. Burdur halkı, bu skandalı unutmayacak; hastalar, tedavilerinde daha temkinli olacak. Üniversite yönetimi, şimdi halkın gözünde – şeffaflıkla bu yarayı sarabilirlerse, güveni geri kazanırlar. Ancak bu olay, sağlık sisteminin kırılganlığını bir kez daha hatırlatıyor: Bir doktorun kalemi, binlerce hastanın umudunu çizebilir.
Sonuçta, MAKÜ Diş Hekimliği Fakültesi'ndeki bu hayali tedavi skandalı, sadece bir açığa alma haberi değil; etik bir deprem. Dr. Öğr. Üyesi B.A.'nın hikayesi, şikayetlerle başladı, soruşturmayla büyüdü ve hukuki fırtınaya dönüşebilir. Rektör Dalgar'ın kararlılığı umut verici, ama asıl zafer, sistemin kendini temizlemesinde yatıyor. Burdur'un yeşil kampüsünde dönen bu karanlık, Türkiye'nin sağlık aynasında bir leke; silinmesi için adımlar atılıyor. Heyecan dorukta – soruşturma sonuçları, hepimizi etkileyecek. Bu skandal, bir uyarı: Güven, bir anda kaybedilir, ama yeniden kazanmak yıllar alır. İzleyin, çünkü gerçekler yavaş yavaş ortaya dökülüyor.