Türkiye, son yıllarda ekonomik dalgalanmaların ve sosyal gerilimlerin gölgesinde bir umutsuzluk dalgasıyla karşı karşıya. Asal Araştırma tarafından gerçekleştirilen kapsamlı bir kamuoyu yoklaması, bu karanlık tabloyu net bir şekilde gözler önüne seriyor. 26 ilde, 1-9 Kasım tarihleri arasında 2 bin 15 katılımcıyla yüz yüze görüşmeler ve bilgisayar destekli telefon anketi (CATI) yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışma, yüzde 95 güven aralığında ve artı eksi 2,5 hata payıyla Türkiye'nin nabzını tutuyor. Anketin sonuçları, sadece rakamlarla değil, toplumun derin yaralarını da yansıtıyor: Enflasyonun pençesinde kıvranan aileler, işsizliğin gölgesinde kaybolan hayaller ve geleceğe dair sönük bir inanç. Bu veriler, politikacıların masalarında tozlanmak yerine, acil bir uyarı sinyali olarak yankılanmalı.

Ankete katılanlara yöneltilen ilk soru, "Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir?" şeklinde oldu ve yanıtlar, ekonominin ezici ağırlığını bir kez daha kanıtladı. Katılımcıların yüzde 58,2'si ekonomiyi ve hayat pahalılığını birinci sıraya yerleştirdi. Bu oran, her on kişiden altısının günlük yaşamını zehirleyen fiyat artışları, eriyen maaşlar ve belirsiz yarınlar karşısında çaresizliğini haykırıyor. Adalet ve hukuk sisteminin yüzde 9,6 ile ikinci sırada gelmesi, sadece maddi değil, manevi bir çöküşün de habercisi. İnsanlar, mahkemelerin yavaşlığı, yolsuzluk iddiaları ve adaletsizliğin yarattığı güvensizlikle boğuşurken, işsizlik ve istihdam sorunları yüzde 5,8'lik payıyla üçüncü basamakta yer aldı. Eğitim sisteminin yüzde 3,2, hükümetin yüzde 3,0 gibi oranlarla sıralanması, gençlerin geleceğe dair umutlarını yitirdiğini gösteriyor. Emekli maaşlarının yetersizliği yüzde 2,7 ile dikkat çekerken, güvenlik ve asayiş endişeleri yüzde 2,4, terör tehdidi yüzde 2,2, göç ve mülteci sorunu yüzde 1,9, Kürt sorunu yüzde 1,6, demokrasi eksikliği yüzde 1,5, dış tehditler yüzde 1,4, ahlaki değer kaybı yüzde 1,2 ve kentsel dönüşüm ile deprem riski yüzde 1,2 oranlarında sıralandı. Diğer yanıtlar yüzde 1,0, fikrim yok veya cevap yok ise yüzde 3,1'de kaldı. Bu dağılım, Türkiye'nin çok katmanlı krizini özetliyor: Ekonomik baskı her şeyi gölgeliyor, ama altında yatan sosyal yaralar da kanamaya devam ediyor.

Ekonomik geleceğe dair iyimserlik ise adeta bir fısıltıya dönüştü. Katılımcılara "Gelecek 6 ay içinde sizce Türkiye ekonomisi iyiye mi yoksa kötüye mi gider?" diye sorulduğunda, iyiye gideceğini düşünenlerin oranı sadece yüzde 23,4'te kaldı. Bu, geçen dönemlere kıyasla belirgin bir düşüş ve toplumun "krizin sonu yok" inancını pekiştiriyor. Öte yandan, ekonominin kötüye gideceğini öngörenlerin oranı yüzde 58,8'e fırladı – yani her iki kişiden biri daha derin bir çöküş bekliyor. Değişmez diyenler yüzde 10,2 ile sınırlı kalırken, fikrim yok veya yanıtsız bırakanlar yüzde 7,6'da kaldı. Bu sonuçlar, enflasyonun çift hanelere vurduğu, döviz kurlarının dalgalandığı ve temel gıda maddelerinin lüks haline geldiği bir ortamda hiç şaşırtıcı değil. Vatandaşlar, market raflarındaki etiketlere bakarken bile tedirgin; bir sonraki ayın faturalarını nasıl ödeyeceklerini hesaplıyor. Uzmanlar bu verileri yorumlarken, "Toplumun ekonomik beklentileri dip yapmış durumda" diyor ve politikaların acil revizyona ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Peki, bu karamsarlık nereden besleniyor? Yıllardır süren yüksek enflasyon, düşük büyüme oranları ve sosyal yardım paketlerinin yetersizliği, halkın sabrını taşırdı. Anket, sadece bir anlık nabız değil, uzun vadeli bir erozyonun fotoğrafı.

Özgür Özel'in Gizli Adaylık Stratejisi Ortaya Çıktı mı? Kulisler Kaynıyor!
Özgür Özel'in Gizli Adaylık Stratejisi Ortaya Çıktı mı? Kulisler Kaynıyor!
İçeriği Görüntüle

Siyasi arenaya gelindiğinde ise tablo daha da vahimleşiyor. "Sizce bugün Türkiye'nin sorunlarını hangi siyasi parti çözebilir?" sorusuna verilen yanıtlar, derin bir güvensizliği ortaya koydu. Hiçbir siyasi partiye inanan çıkmadı; yüzde 36 ile "Hiçbiri" cevabı ezici bir üstünlük sağladı. Bu, muhalefet ve iktidar arasındaki kutuplaşmanın ötesinde, sistematik bir inanç kaybını işaret ediyor. Vatandaşlar, vaatlerin havada kaldığını, reformların lafta ötesine geçmediğini düşünüyor. AKP yüzde 23,2 ile ikinci sırada yer alırken, CHP yüzde 19,6 ile yakın takipte. DEM Parti yüzde 4,4, MHP yüzde 3,1, İYİ Parti yüzde 2,6, Zafer Partisi yüzde 1,8, Yeniden Refah Partisi yüzde 1,4 ve diğer partiler yüzde 2,2'de kaldı. Fikrim yok veya cevap yok oranı ise yüzde 5,7. Bu dağılım, seçmenlerin partilerden öte, köklü değişim arzuladığını gösteriyor. Özellikle gençler ve orta sınıf, "Hiçbiri" derken, mevcut yapının yetersizliğini haykırıyor. Anketin bu bölümü, 2023 seçimlerinden beri süregelen siyasi yorgunluğu da yansıtıyor: Koalisyon umutları soldu, reform vaatleri unutuldu ve halk, "Değişim nerede?" diye soruyor.

Gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar ise anketin en somut ve acil çağrılarından birini tetikledi. "Sizce gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları dengelemek için neler yapılmalı?" sorusuna verilen yanıtlar, hal yasasında acil düzenlemeler talebini yüzde 42,2 ile başa taşıdı. Vatandaşlar, sebze-meyve hallerindeki aracıların yarattığı spekülasyonu, fiyat şişirmelerini ve şeffaflık eksikliğini hedef alıyor. Ürün takip sisteminin yüzde 14,0 ile ikinci sırada gelmesi, blockchain benzeri teknolojilerle tedarik zincirini izleme ihtiyacını vurguluyor. Seracılığa özel teşvikler yüzde 8,8, paketleme ve fire kayıplarının önlenmesi yüzde 10,4 oranlarında destek bulurken, fikrim yok veya cevap yok yüzde 24,6'da kaldı. Bu talepler, sofralara yansıyan pahalılığın günlük hayatı nasıl felç ettiğini anlatıyor: Bir kilo domatesin bile lüks sayıldığı günlerde, hal reformu bir zorunluluk haline geliyor. Tarım Bakanlığı'nın yıllardır ertelediği bu düzenleme, şimdi halkın sesiyle yeniden gündeme taşınıyor. Uzmanlara göre, hal yasası değişmezse, enflasyonun gıda sepetine vuruşu devam edecek ve yoksulluk hatlarını genişletecek.

Bu anketin yankıları, Türkiye'nin dört bir yanında hissediliyor. İstanbul'un kalabalık pazarlarında, Anadolu'nun küçük kasabalarında, hatta Ege'nin turistik beldelerinde bile aynı şikayetler yankılanıyor: "Ne olacak halimiz?" diye soran emekliler, "İş bulamıyoruz" diyen gençler, "Çocuklarım aç kalacak" korkusuyla titreyen anneler. Veriler, sadece istatistik değil; binlerce ailenin gözyaşının özeti. Ekonomik krizin sosyal dokuya verdiği zarar, adalet sisteminin çöküşüyle birleşince, demokrasi algısı da zedelendi. Katılımcıların yüzde 1,5'inin demokrasiyi sorun olarak görmesi bile, özgürlüklerin daraldığına dair bir uyarı. Terör ve göç gibi güvenlik meseleleri ise, sınır ötesi gerilimlerin iç huzuru nasıl bozduğunu hatırlatıyor.

Peki, bu umutsuzluktan çıkış mümkün mü? Anket, net bir yol haritası çizmese de, halkın taleplerini somutlaştırıyor: Ekonomik istikrar için şeffaf politikalar, adalet için bağımsız yargı, istihdam için eğitim reformu ve gıda güvenliği için hal yasası. Siyasi partilerin bu sesi duyması, "Hiçbiri" yanıtını "Herkes"e dönüştürmenin anahtarı olabilir. Aksi takdirde, yüzde 58,8'lik karamsarlık oranı, önümüzdeki aylarda daha da yükselecek. Türkiye, bu dönüm noktasını kaçırmamalı; çünkü umut, ancak eylemle yeniden yeşerir. Anketin mesajı açık: Değişim, tepeden inme değil, tabandan yükselecek. Vatandaşlar bekliyor – ve sabırları tükeniyor.