Erdoğan'dan yasa dışı bahis talimatı
Erdoğan'dan yasa dışı bahis talimatı
İçeriği Görüntüle

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) devam eden bütçe maratonu, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın hesaplarını masaya yatırırken, mega projelerin arkasındaki finansal gerçekler adeta bir bomba etkisi yarattı. CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, SÖZCÜ TV'de yaptığı çarpıcı açıklamada, yap-işlet-devret modelinin devletin cebini nasıl boşalttığını kalem kalem ortaya koydu.

Bakanlığın 2025 bütçesinde otoyollar ve köprüler için ayrılan 94 milyar liralık ödeme yükü, sadece buzdağının görünen yüzü; 2026'da bu rakamın daha da şişeceği öngörülüyor. Yavuzyılmaz'ın analizleri, projelerin vaat edilen tasarruf yerine hazineyi kara deliğe sürüklediğini gösteriyor: Boş kalan havalimanları, garanti sayılarının onda biri bile dolmayan köprüler ve şeffaflıktan uzak harcamalar. Bu tablo, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak" sözlerini yalanlar nitelikte; zira mega projeler, vergi mükelleflerinin sırtına yük bindirirken, altyapıdaki verimsizlikler ülkeyi ekonomik bir çıkmaza sürüklüyor. Bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin sesi olan Yavuzyılmaz, bu rakamların proje bazında değil, toplu halde gizlendiğini vurgulayarak, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Uzmanlar, bu modelin sürdürülemezliğini dile getirirken, vatandaşlar artan geçiş ücretleri ve vergi yüküyle boğuşmaya devam ediyor.

Bütçe maratonunun en hararetli oturumlarından biri, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın hesaplarını ele alırken yaşandı. Bakanlık yetkilileri, genel toplam rakamlarla yetinirken, CHP'li Yavuzyılmaz detaylı bir inceleme yaparak, yap-işlet-devret (YİD) modelinin yarattığı yükü gün yüzüne çıkardı. Bu model, başlangıçta özel sektörün yatırımıyla devlet yükünü azaltacağı vaadiyle savunulmuştu; ancak uygulamada tam tersi oldu. 2025 yılı için otoyollar ve köprülere ayrılan 94 milyar liralık bütçe, YİD firmalarına yapılacak garanti ödemelerinden kaynaklanıyor. Yavuzyılmaz, bu rakamın sadece bir başlangıç olduğunu belirterek, "2026 yılında bu tutar daha da artacak" uyarısında bulundu.

Proje bazında şeffaflık eksikliği ise cabası: Bakanlık, harcamaları toplu halde raporlayarak, hangi projenin ne kadar yuttuğunu gizliyor. Bu durum, denetim mekanizmalarının zayıflığını ortaya koyarken, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda muhalefet üyelerinin itirazları gölgede kaldı. Yavuzyılmaz'ın SÖZCÜ TV röportajı, bu gizli defterleri aralayan bir kapı görevi gördü; zira milletvekili, bütçe kalemlerini tek tek tarayarak, kamu vicdanını rahatsız eden gerçekleri paylaştı. Bu analizler, sadece rakamlardan ibaret değil; yıllardır süren altyapı yatırımlarının verimsizliğini ve halkın cebine yansıyan bedelini simgeliyor.

Yap-işlet-devret modelinin en çarpıcı örneklerinden biri, Çanakkale 1915 Köprüsü. Bu mega proje, Türkiye'nin gururu olarak lanse edilmiş olsa da, Yavuzyılmaz'ın hesaplarına göre hazine için bir felaket. Köprü için garanti edilen araç geçiş sayısı yıllık 16 milyon 425 bin adet; ancak gerçekte sadece 1 milyon 464 bin araç geçmiş. Bu devasa fark, devletin YİD firmasına yapacağı telafi ödemelerini şişiriyor ve hazinenin kaynaklarını eritiyor. Yavuzyılmaz, röportajında bu durumu şöyle özetledi: _"Çanakkale Köprüsü için ne kadar ödendiğini göremiyoruz. Bizim belirlediğimiz rakamlara göre hazinenin araç geçiş sayısı 16 milyon 425 bin gerçekte ise 1 Milyon 464 Bin adet."_ Bu ifade, projenin ekonomik gerçekliğinin ne kadar uzak olduğunu kanıtlıyor; zira garanti ödemeleri, geçiş ücretlerini artırarak vatandaşın sırtına biniyor. Köprünün inşaatı sırasında övülen "yerli teknoloji" vaadi de unutulmuş değil; ancak işletme aşamasında şeffaflık eksikliği, yolsuzluk iddialarını alevlendiriyor. Yavuzyılmaz, bu ödemelerin detaylarının kamuoyundan saklandığını belirterek, denetim raporlarının yayınlanmasını talep etti. Bu köprü, sadece bir örnek; Osmangazi Köprüsü ve Avrasya Tüneli gibi diğer YİD projeleri de benzer sorunlar yaşıyor, geçiş ücretleri aylık yüzlerce lirayı bulurken, garanti farkları devletin cebini yakıyor.

Zafer Havalimanı skandalı ise, YİD modelinin bir başka kara yüzünü sergiliyor. Kütahya merkezli bu havalimanı, başlangıçta bölge ekonomisini canlandıracağı umuduyla inşa edildi; ancak gerçekler tam tersi. Yıllık yolcu garantisi 1 milyon 207 bin adet olarak belirlenmiş, oysa gerçekleşen yolcu sayısı sadece 34 bin. Bu uçurum, devletin firmaya yapacağı telafi ödemelerini astronomik seviyelere çıkarıyor ve hazineyi adeta bir kara deliğe dönüştürüyor. Yavuzyılmaz, bu durumu "Hazine'deki kara deliğe dönüşen Zafer Havalimanının da karnesi çıktı" diye nitelendirerek, projenin başarısızlığını vurguladı: _"1 Milyon 207 bin yolcu garanti ediliyor ama gerçekleşen yolcu sayısı 34 bin."_ Havalimanı, yıllardır boş koridorlarıyla sembolleşmiş; uçuşlar iptal edilmiş, personel işsiz kalmış. Bu durum, sadece mali bir kayıp değil; bölge halkının umutlarını da yerle bir ediyor. Yavuzyılmaz, benzer sorunların diğer havalimanlarında da yaşandığını belirterek, "Boş havalimanları" olarak anılan tesislerin sayısının 20'yi aştığını hatırlattı. Bu projeler, başlangıçta "yatırımcıyı teşvik" amacıyla savunulurken, bugün vergi mükelleflerinin sırtında bir yük haline gelmiş durumda. Milletvekili, bu başarısızlıkların nedeninin yanlış fizibilite çalışmaları ve siyasi acelecilik olduğunu savunarak, bağımsız denetim çağrısı yaptı.

Yavuzyılmaz'ın eleştirileri, Erdoğan'ın mega proje vaatleriyle çelişen bir tablo çiziyor. Cumhurbaşkanı, projelerin tanıtımında "Devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak" diye haykırmıştı; ancak gerçekler bambaşka. Yavuzyılmaz, bu sözleri hatırlatarak, sert bir uyarıda bulundu: _"Erdoğan devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak demişti. projeler dipsiz kuyuya döndü."_ Bu ifade, YİD modelinin nasıl bir tuzağa dönüştüğünü özetliyor; zira garanti ödemeleri, 2025'te 94 milyar lirayı bulurken, 2026'da daha da yükselecek. Milletvekili, bütçe görüşmelerinde proje bazında detaylı raporlama talep ederek, "Proje proje değil toplam rakam açıklıyorlar" diye yakındı: _"2025 yılında otoyol ve köprüler için yap-işlet-devret modeli nedeniyle 94 Milyar lira ödemek zorunda kalındı. 2026 yılında bu tutar daha da artacak. Proje proje değil toplam rakam açıklıyorlar."_ Bu toplu raporlama, harcamaların izini sürmeyi imkansız kılıyor ve yolsuzluk riskini artırıyor. Yavuzyılmaz, TBMM kürsüsünden ve televizyon ekranlarından bu gerçekleri haykırarak, muhalefetin sesini yükseltiyor; zira bütçe maratonu, sadece rakamların değil, hesap verebilirliğin de sınavı.

Bu mega projelerin ekonomik yükü, sadece hazineyle sınırlı kalmıyor; vatandaşın günlük hayatını da etkiliyor. Köprü ve otoyol geçiş ücretleri, son yıllarda katlanarak artmış; bir aile, haftalık yolculuk için yüzlerce lira harcıyor. Havalimanlarının boş kalması ise, turizm potansiyelini baltalıyor ve bölge kalkınmasını engelliyor. Ekonomistler, YİD modelinin revize edilmesi gerektiğini savunurken, "Garanti mekanizması, firmaları korurken devleti ezer" diyorlar. Yavuzyılmaz'ın analizleri, bu eleştirileri somut rakamlarla destekliyor; zira 94 milyar liralık yük, eğitim ve sağlık bütçelerinden çalınıyor gibi. Bütçe görüşmelerinde AK Parti milletvekilleri savunmaya geçse de, muhalefet bu rakamların gizlenmesini "kara bütçe" olarak nitelendiriyor. Yavuzyılmaz, röportaj sonrası sosyal medyada paylaşımlar yaparak, kamuoyunu bilgilendirdi; binlerce paylaşım, "Bütçe hırsızlığı mı?" sorusunu gündeme taşıdı. Bu tartışmalar, 2026 bütçesinin de benzer sorunlarla boğuşacağını gösteriyor; zira YİD ödemeleri, her yıl geometrik artışla devam edecek.

Yap-işlet-devret modelinin kökeni, 1990'lara dayanıyor; ancak son yıllarda mega projelerle zirveye çıktı. Çanakkale Köprüsü gibi sembolik yatırımlar, milli gurur kaynağı olsa da, ekonomik gerçeklikten kopuk. Zafer Havalimanı'nın 34 bin yolcu karnesi, modelin fizibilite hatalarını kanıtlıyor; garanti ödemeleri, firmalara milyarlar akıtırken, devlet borç batağında. Yavuzyılmaz, bu projelerin "dipsiz kuyu"ya dönüştüğünü tekrarlayarak, alternatif modeller önerdi: Kamu-özel ortaklıklarında şeffaflık zorunlu kılınmalı, garanti sayıları gerçekçi hesaplanmalı. Bu eleştiriler, bütçe komisyonunda yankı buldu; muhalefet üyeleri, benzer raporlar için araştırma komisyonu talep etti. Vatandaşlar ise, artan akaryakıt ve geçiş ücretleriyle isyan ediyor; sosyal medyada #BütçeSkandalı etiketiyle binlerce yorum yağdı. Yavuzyılmaz'ın "Ulaştıramayan bütçe" ifadesi, bu karmaşayı mükemmel özetliyor; zira projeler vaatleri karşılamazken, harcamalar tavan yapıyor.

Bütçe maratonunun bu aşaması, Türkiye'nin altyapı politikalarını sorgulatıyor. 94 milyar liralık yük, sadece bir kalem; demiryolları, limanlar ve diğer yatırımlar da benzer sorunlar yaşıyor. Yavuzyılmaz, milletvekili olarak bütçeyi "kalem kalem" incelediğini belirterek, bu emeğin boşa gitmemesi için kamuoyu baskısını artırdı. Ekonomik büyüme vaatleri, gerçekte enflasyonu körüklüyor; zira YİD ödemeleri, vergi artışlarına zemin hazırlıyor. Uzmanlar, modelin terk edilmesini savunurken, "Devlet garantisi, özel sektörün kârını koruyor ama halkı eziyor" diyor. Bu tartışmalar, 2026 seçimlerine kadar sürecek; zira bütçe, iktidarın karnesi olacak. Yavuzyılmaz'ın röportajı, muhalefetin elini güçlendirirken, AK Parti cephesinde sessizlik hâkim.

Sonuç olarak, Deniz Yavuzyılmaz'ın ulaşılamayan bütçe itirafı, mega projelerin perde arkasını aydınlattı. 94 milyar liralık YİD yükü, Çanakkale Köprüsü'nün 1,5 milyon araç karnesi ve Zafer Havalimanı'nın 34 bin yolcu faciası, Erdoğan'ın vaatlerini yalanlıyor. Bu dipsiz kuyular, hazineyi eritirken, şeffaflık talebi yükseliyor. Bütçe maratonu, sadece rakamların değil, hesap sorma arenası; Yavuzyılmaz gibi sesler, değişimi zorluyor. Türkiye, bu kara deliklerden kurtulmak için radikal reformlara ihtiyaç duyuyor – yoksa mega projeler, mega borçlara dönüşecek.