Ekonomi-Piyasalar

Türkiye'nin Kader Seçimi: Ekonomi ve Sandık Tartışmaları Masaya Yatırıldı

Sinem Fıstıkoğlu ile Sansürsüz’de erken seçim ve asgari ücret zammı konuşuldu. Türkiye’nin kilitlendiği ekonomik ve siyasi analizlerin tüm detaylarını şimdi okuyun.

Halk TV ekranlarının en çok izlenen ve gündemi belirleyen programlarından biri olan Sinem Fıstıkoğlu ile Sansürsüz, Türkiye’nin içinden geçtiği kritik süreci tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Kasım 2025 itibarıyla ülkenin ana gündem maddesi haline gelen ekonomik darboğaz ve giderek artan erken seçim baskısı, programda konuklar tarafından detaylıca analiz edildi. Özellikle vatandaşın cebini doğrudan ilgilendiren hayat pahalılığı ve siyasetin ısınan suları, yayının ana omurgasını oluştururken, yapılan tespitler izleyicilerde büyük yankı uyandırdı. Programda, sadece bugünün sorunları değil, önümüzdeki aylarda Türkiye’yi nelerin beklediği de masaya yatırıldı.

Yayının en dikkat çekici bölümlerinden biri, şüphesiz ki yaklaşan 2026 yılı asgari ücret zam oranları üzerine yapılan değerlendirmelerdi. “Mevcut enflasyonist ortamda asgari ücretlinin dayanacak gücü kalmadı” şeklindeki yorumlar, sokağın nabzını birebir yansıttı. Ekonomistlerin ve konukların üzerinde durduğu nokta, açıklanan resmi enflasyon verileri ile çarşı-pazardaki gerçek enflasyon arasındaki makasın açılmasıydı. Özellikle yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 32 bandında seyrettiği bir dönemde, yapılacak zammın refah payını ne kadar kapsayacağı büyük bir soru işareti olarak tartışıldı. Vatandaşın alım gücünün her geçen gün eridiği vurgulanırken, yeni yılda yapılacak artışın "telafi zammı" mı yoksa "refah zammı" mı olacağı sorusu gündeme damgasını vurdu.

Programda öne çıkan bir diğer hayati başlık ise muhalefetin artan erken seçim çağrılarıydı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in, iktidara yönelik "sandığı getirin" çıkışlarının, siyasi atmosferi nasıl şekillendirdiği derinlemesine irdelendi. “Türkiye'nin bu ekonomik tabloyla 2028’e kadar gitmesi mümkün görünmüyor” tespiti, stüdyodaki genel havayı özetler nitelikteydi. Siyaset yorumcuları, iktidarın bir yandan yeni anayasa çalışmalarını gündemde tutarken, diğer yandan ekonomik toparlanma sinyalleri vermeye çalıştığını ancak toplumdaki sabrın tükenme noktasına geldiğini belirttiler. Erken seçimin sadece bir siyasi talep değil, aynı zamanda ekonomik bir zorunluluk haline gelip gelmediği sorusu, yayının en hararetli tartışma konularından biri oldu.

Ekonomik krizin toplumsal etkileri konuşulurken, adalet sistemine duyulan güvenin ekonomiye olan yansımaları da göz ardı edilmedi. Hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma süreçlerinin, yabancı yatırımcının ülkeye bakışını doğrudan etkilediği gerçeği programda sıkça vurgulandı. “Adaletin olmadığı yerde ekmek de olmaz” söylemi üzerinden, Türkiye’nin içine düştüğü ekonomik sarmalın sadece para politikalarıyla değil, aynı zamanda yapısal reformlarla ve hukuk sistemindeki iyileştirmelerle aşılabileceği görüşü hakim oldu. Konuklar, Narin Güran davası gibi toplum vicdanını yaralayan olayların, vatandaşın devlete ve adalete olan inancını nasıl zedelediğini örneklerle anlattılar.

Asgari ücret tartışmalarına geri dönüldüğünde ise 2026 yılı için konuşulan rakamların, açlık sınırının ne kadar üzerinde olacağı konusundaki belirsizlik dikkat çekti. İş dünyasının maliyet artışlarından şikayet etmesi ile emekçinin yaşam savaşı vermesi arasındaki denklemin nasıl kurulacağı, programın en can alıcı noktalarından biriydi. Uzmanlar, “Yüzde 25’lik bir artışın, hedeflenen enflasyonla uyumlu olsa bile, vatandaşın mutfağındaki yangını söndürmeye yetmeyeceği aşikar” diyerek, hükümetin bu konuda zorlu bir sınav vereceğinin altını çizdiler. Özellikle 2025 sonu itibarıyla, satın alma gücü paritesindeki düşüşün, sosyal patlamalara yol açmaması için atılması gereken adımlar sıralandı.

Programın son bölümünde ise siyasi ittifakların geleceği ve olası bir seçim senaryosunda kartların nasıl yeniden dağıtılacağı konuşuldu. Cumhur İttifakı’nın oy oranlarındaki değişimler ve muhalefet bloğunun stratejileri, anket sonuçları ışığında değerlendirildi. İzleyicilere aktarılan bilgiler, Türkiye’nin önümüzdeki kış aylarının oldukça sıcak geçeceğini gösteriyor. Hem meclis aritmetiğindeki dengeler hem de sokaktaki vatandaşın talepleri, siyasetin rotasını belirleyecek ana unsurlar olarak öne çıkıyor. “Sandık milletin önüne gelmeden bu tartışmalar bitmez” görüşü, yayının finalinde akıllarda kalan en net mesaj oldu.

Sonuç olarak Sinem Fıstıkoğlu ile Sansürsüz programı, Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasi röntgenini çekerek izleyicilere geniş bir perspektif sundu. Enflasyonla mücadeleden hukuk reformlarına, asgari ücret pazarlıklarından erken seçim ihtimallerine kadar uzanan geniş bir yelpazede yapılan analizler, ülkenin kaderini belirleyecek kritik bir dönemece girildiğini bir kez daha kanıtladı. İzleyiciler, program boyunca aktarılan veriler ve yorumlarla, Türkiye’nin gerçek gündemine dair çarpıcı detaylara hakim olma fırsatı buldu. Önümüzdeki günlerde bu başlıkların daha da hararetleneceği ve Türkiye'nin geleceğinin bu tartışmalar ekseninde şekilleneceği kesin gibi görünüyor.